Meclis bir ay sonra açılacak. Vekillerimiz memleketlerinde vatandaşın dertlerin dinliyor. Gazete ve televizyonlara yansıdığı kadarıyla iktidar milletvekilleri halkın içine ya çıkmıyor ya da çıkınca protesto ediliyor.
İktidarın mahallî seçimdeki hezimeti 14 Mayıs 2023’te yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminin üzerinden 14 ay gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen erken seçimin konuşuluyor olması iktidarın ekonomi başta olmak üzere birçok alandaki başarısızlığının neticesi.
Çay, fandık, buğday başta olmak üzere birçok üründe taban fiyatın düşük açıklanması, en düşük emekli aylığının açıklık sınırının neredeyse yarısı, asgarî ücretin açlık sınırının 4 bin lira altında olması erken seçimi gündeme getiriyor. Ağır bir ekonomik kriz içinde geçim sıkıntısı çekilen her ortamda artık erken seçimi konuşulmaya başladı.
Erken seçim konuşulmaya başladığında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yıllar önce iktidarı eleştirirken, “Şu anda millete gidebiliyorlar mı? Yüzleri var mı? Esnafın arasına çıkabiliyorlar mı? Köylünün arasına gelebiliyorlar mı? Pamuk tarlasına girebiliyorlar mı? Pancarda varlar mı?” diye sorduktan sonra “Öyle ise, tek çözüm kalıyor. Seçim, seçim, seçim” sözleri gündeme geldi.
Değişik vesilelerle yıllar önce yapılan konuşmalar gündeme gelirken, o zaman ne dediyse şimdi aynı eleştirilere muhatap oluyor. Yani, eleştirdiği ne varsa onu yaşıyor!
Erdoğan’ın da geçmişte dediği gibi milletin arasına gidemeyen iktidarın yapması gereken belli: Erken seçim…
***
“Yoksulluk bitmiş”miş!
22 yıllık iktidarda olan hükûmetin sanki yeni işbaşına gelmiş gibi sözleri dikkat çekiyor. Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde, “Türkiye’de yasaklar, baskılar, yoksulluk artık bir daha gelmemek üzere geride kalmıştır” ifadeleri gerçeği yansıtmıyor.
Zira, ne yasaklar bitti, ne baskılar, ne de yoksulluk… Tam tersine hepsi de arttı. Demokrasi ve hukuk endekslerindeki gerilemeler de cabası…
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının son yayınladığı rapora göre, 4 milyon hane düzenli sosyal yardım alırken, 3 milyon 500 bin hane “aşırı yoksulluk sınırı”nın altında kaldığı için aylık 850 ile 1,250 lira yardıma muhtaç hâle gelmiş. Aylık geliri 5 bin 600 TL olan 3 milyon 500 bin hane varken “yoksulluk bitti” denilmesi gerçekleri anlatmaz. (4 milyon hane demek 16-17 milyon kişi demek.)
Buna açlık sınırının altında olan milyonlarca emekli ve asgarî ücretli eklenirse yoksulluğu biten kaç kişi kalır? Son açıklanan yoksulluk sınırı 63 bin lira… Bu ücreti alan Türkiye’de kaç kişi var?
Mevsiminde olan karpuzun dilimle, meyvenin sebzenin gramla satıldığı, pazarda kilogram fiyatı yerine “bir yemeklik” fiyatının yazıldığı bir dönemde yoksulluğun bittiğini söylemenin ne kadar gerçeklikten uzak olduğu ortada iken yoksulluğu görmeyenlerin buna çözüm bulacağını beklemekte mümkün değil.
***
Bir simidi iki kişi yerse…
Geçmişte Erdoğan’ın yaptığı gibi fakirliğin ve geçim sıkıntısını anlatmak için simit-çay hesabı yapılır. 4 kişilik bir ailenin her öğünde bir simit bir bardak çay ile ayda kaç para vermek durumunda olduğu hesaplanır.
Osmaniye’de bir simitçinin söylediği yoksulluğun bitmediğinin de en güzel örneği oldu. “Ben Kadirli’de yıllardan beri simit satıyorum. İki tane emekli oturuyordu simit istedi. ‘Bir simidi yiyeceğiz, paylaşacağız’ dedi…”
Demek ki, yoksulluk bitmemiş. Yoksulluk diz boyu. Vatandaşa sorulsun bakalım, yoksulluğu bitmiş mi, “bitti” diyen 85 milyondan kaç kişi çıkar?