Bir bombardıman bu... Bir insanın normal zamanda bir yılda duyup, görüp, öğreneceği bilgileri, iletişim vasıtaları bir günde insan zihnine boca ediyor.
Öğrendiği yeni bir bilgiyi anlamayıp hazmetmeye, sevinip üzülmeye vakit kalmadan başka bir bilgi seli geliyor. Selin içinde faydalı şeyler olabildiği gibi çer-çöp de oluyor. “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” duâsı bu aşamada çok anlamlı hâle geliyor.
Bombardımana maruz kalan insan bir süre sonra duyarsızlaşmaya başlıyor. Çocuk ölümlerini seyrederken, yemek yemeye devam edebiliyor. Zihin, beyin, vicdan âdeta keçeleşiyor. Hadisenin hakikatinden, olayın vahametinden kopuyor ve gerçeklikten kaçış başlıyor.
İnsan, yaşadığı fizikî dünyayla kendi arasına mesafe koyuyor. Kendisini zihinsel ve duygusal olarak hayalî bir dünyaya yönlendiriyor.
Bu kopuş, hayatın getirdiği sıkıntılarla başa çıkma biçimlerinden biri olabilir. Ancak, yaşadığımız dünya ile hayal ettiğimiz dünya arasındaki farkın artması ciddî sorunlara yol açabilir.
SANAL GERÇEKLİK
Günümüzde, teknolojinin gelişimiyle birlikte sanal dünyalar ve dijital platformlar, insanların gerçeklikten kopmasını kolaylaştırıyor. Alternatif bir gerçeklik sunarak, mevcut hayatlarından kaçmalarını sağlıyor.
Ancak, sürekli dijital bir dünyada yaşamak, gerçek dünya ile olan bağların zayıflatabiliyor. Bazıları sanal ile gerçeği karıştırıyor, oynadığı oyunun etkisi altında kalıp cinayetler işleyebiliyor.
“... oyununun etkisi altında kalarak oyun karakteri gibi giyinen ve vatandaşlara saldıran şüphelinin, eylemi gerçekleştirmeden önce; kaskında takılı kamerayla canlı yayına girdiği belirlendi.” şeklindeki haberler olayın vahametini gösteriyor.
Gerçeklikten kopuşun bir diğer sebebi, modern toplumda insanların sıklıkla materyalizmin ve tüketim kültürünün oluşturduğu anlamsızlıkla yüzleşmesi.
Reklamlar ve medya, sürekli olarak belirli yaşam tarzlarını empoze ediyor. Bu kültür bombardımanı insanların gerçek mutluluğa veya anlamlı bir hayata ulaşmalarını engelleyebiliyor. Dizilerdeki şatafatlı hayatı veya yemek programlarını hatırlamak yeterli sanırım.
PSİKOLOJİK VE DUYGUSAL SEBEPLER
Bazen ruhî rahatsızlıklar yaşayan kişiler, bir çeşit savunma mekanizmasıyla duygusal olarak bu gerçeklikle baş edemeyecek duruma geldiğinde kendilerini hayal dünyasına kapatabiliyorlar. Ancak bu kaçış, sorunları çözmek yerine kişiyi daha büyük bir yalnızlık ve çaresizlik döngüsüne sokabiliyor.
Gerçeklikten kopuşu kimileri bilerek tercih edebilir. Sanat ve edebiyat, kişilere gerçekliğin ötesine geçme, başka dünyalar hayal etme ve alternatif gerçeklikler oluşturma fırsatı sunar. Örneğin, fantastik edebiyat veya sürrealist sanat, gerçeklik algısını sorgular ve insanları sıradan hayatın ötesine geçmeye teşvik eder.
Burada önemli olan dengeyi korumaktır; kişi, sanatın ve edebiyatın sunduğu bu alternatif dünyalardan gerçek hayata dönmeyi bilmelidir.
TOPLUMUN GERÇEKLİKTEN KOPMASI
Teknolojinin sunduğu dijital dünyalar, insanlar arasındaki yüz yüze etkileşimleri azaltarak toplumsal bağların zayıflamasına yol açabiliyor.
Toplumun büyük bir kesimi gerçeklikten kopunca, kolektif bir yanılma hâli, bir akıl tutulması ve duyarsızlaşma olabilir. Toplumun geleceği açısından tehlikeli bir durum bu. Aynı zamanda demokrasinin yumuşak karnı ve diktatörlerin arzu ettikleri bir ortamdır.
GERÇEKLİKLE YENİDEN BAĞ KURMAK
Gerçeklikten kopuşun negatif etkilerinden kaçınmak için dengeyi bulmak önemlidir. Hak ve hakikatte sebat lazım.
Yüz yüze iletişim, dost sohbetleri, akraba ilişkilerini güçlendirmek, bir cemaat veya grup ile iletişim, tabiatla iç içe olmak, nefis muhasebesi ve tefekküre ağırlık vermek, dijital mecraları gerektiği kadar kullanmak, bazen “dijital perhiz” yapmak, kitap okumak gerçek dünyayla yeniden bağlantı kurmamıza yardımcı olabilir.