"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Ben Cumhuriyetçiyim” deyince…

M. Latif SALİHOĞLU
25 Mart 2025, Salı
Altmış beş sene evvel rahmet-i Rahman’a kavuşan Bediüzzaman Hazretlerini anma programları devam ediyor.

Mübarek Ramazan ayı olması hasebiyle, programların ağırlık kısmı Nisan ayına kaydırılmış durumda. Dolayısıyla, önümüzdeki Nisan ayı boyunca yurtta ve dünyanın muhtelif merkezlerinde Hz. Bediüzzaman değişik yönleriyle anılmaya, anlatılmaya devam edecek. 

Bilvesile, biz de ara ara onun hayatî mevzulara olan bakış ve değerlendirme tarzına paragraf açmak istiyoruz. Bugünkü yazı konumuz Cumhuriyete dair.

*

Türkiye’de Cumhuriyet idaresi var mı, var. Hem de 29 Ekim 1923’ten bu yana. Peki, hakikî manada bir Cumhuriyet mi? Değil, ne yazık ki…

O tarihte kurulan rejim “cumhur”a, yani halkın iradesine dayanan bir sistemde değil, kelimenin tam anlamıyla bir “zümre Cumhuriyeti”dir. Öyle olduğu için de, ilk 27 sene demokrasinin yeşermesine ve milletin hür iradesinin tecellisine imkân-fırsat verilmemiştir. 1950’ye kadar, sistem tek parti ve tek adam merkezli olarak süre gelmiştir. On yıllık bir hürriyet-demokrasi teneffüsünün ardından, bu kez on yılda bir darbe ve muhtıra ile Cumhuriyet idaresi örselendiği gibi, demokrasinin de âdeta canına okunmuştur.

Ne yazık ki, şimdilerde ülke yine benzer mahiyette birtakım emr-i vâkilerle-defaktolarla karşı karşıya getirilmiş durumda. Sözde Cumhuriyet var, demokrasi var; lâkin, fiiliyatta bu nimetlerin örselendiği açıktır. Seçimle iş başına gelmiş olanların hiçbiri güvende değil. Rakip partilerin en etkili liderleri hapiste yatıyor. Geri kalanların da her an başlarına bir şey gelebilir. Bunun adı hürriyet değil, cumhuriyet değil, demokrasi değil. Mevcut ucûbe durum, olsa olsa “otokrasi”, yahut “totaliter” gibi tabirler ile isimlendirilebilir.

Üstad Bediüzzaman, halkın hür iradesine dayanmayan Cumhuriyeti “mânâsız isim ve resimden ibaret” olarak görmüştür. Ne yazık ki, şimdilerde de benzer bir durum söz konusu.

*

1935 yılı ortalarında Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilen Bediüzzaman Said Nursî, önce kanunen yasaklanmış olan “tarikatçılık” yapmakla itham edildi. Ancak, bundan tutturamadılar. Mahkeme müdafaasında, özetle “Ben şeyh değilim; hocayım. Zaman da tarikat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanıdır. Benimle beraber mahkemeye sevk edilen şu mazlumlar da mürit değil, talebedirler” diye, onlara muknî cevaplar verdi.

Ardından, o zâtı “Cumhuriyet düşmanı” gibi görerek öyle muamele ettiler. Nitekim, mahkeme safhasında bu meseleyi de gündeme getirdiler. Kendilerince Üstad Bediüzzaman’ın açığını yakalayarak ona ceza vermeyi planladılar. Ne var ki, bu konuda da havalarını aldılar. Zira, Said Nursî, onlardan daha ileri derecede Cumhuriyetçi olduğunu ispat etti.

İşte, o safhaya dair Tarihçe-i Hayat isimli eserde yer alan soru-cevap kayıtları:

Bediüzzaman: Orada [1935’teki Eskişehir Mahkemesi] benden sordular ki: "Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?"

Ben de dedim: “Eskişehir mahkeme reisinden başka daha sizler dünyaya gelmeden ben dindar bir Cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder.

Ey müdde-i umûmî ve mahkeme âzâları! Elli seneden beri bende bulunan bir fikrin aksiyle beni ittiham ediyorsunuz.”

*

“Cumhuriyet” hakkında Üstad Bediüzzaman’a tuzak soru soranlar, ondan böyle bir cevabı beklemiyorlardı. Şaşkına döndüler ve maalesef onun “Ben dindar bir Cumhuriyetçiyim” diye başlayan müdafaa kısmını sansürlediler, kayıtlara geçmediler.

Buna mukabil, Said Nursî, 1935’te gizlenen bu müdafaasını 1944’teki Denizli Mahkemesinde tekraren yaptı ve işte o zaman kayıtlara geçirilmiş oldu.

Hürriyet, cumhuriyet, demokrasi gibi milletler için hayatî olan meseleler, partilerin, yahut şahısların keyfine göre uygulanacak mefhumlar değil. Partiler, hükümetler gelip giderler; ancak, bu sistemler vatan ve milletin selameti için kesintisiz şekilde devam etmeli.

Okunma Sayısı: 1253
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İlhan

    25.3.2025 13:06:15

    Karadenizde gaz bulduk diyerek seçim öncesi fatura tahsil etmeyen ve rüşvet oalrak bunu yapan,adaletsizliği ile tescillenirken nasıl cumhuriyetçi,adil idareci,hak'kı savunan,hukukun üstünlüğüne inanan ve onunla demokrasi,hürriyetler gelişebilir. İnanın muhalefetin müslüman kadın ve kızların başörtüsünü kanunen teminat altına lacak teklifini dahi,dini istismar,müslümanalrı devamlı aklemn iğfal etmekten başka niyeti,gayreti olmayan idareci ile ne cumhuriyet,ne adalet ne de sosyal barış sağlanııır.

  • Abdullah

    25.3.2025 04:58:19

    Evet, bizler dindar bir cumhuriyeti kabul edenlerdeniz.Manasında hak, huku,ada let, millet iradesi olan bir cumhuriyet ten yanayız.Halkın hür iradesinin hakim olduğu bir cumhuriyet gerçek cumhuri yettir.Halkın irsdesine müdahale edilmez ise o daime hakkı bulur ve hak lıyı seçer.Yeterki bir engelle, bir hile ile karşılaşmasın.Köprülerin altından sular aktı, çok tecrübeler geçirdik.Çok bedel ler ödendi.Temennimiz bundan sonra cumhurun, yani halkın iradesinin etkin ve geçerli olduğu,bir sistemin kurulma sı, işletilmesi ve bu çerçevede idarenin sağlanmasıdır.Gerçek cumhuriyet böy le olur.Böyle işler.Böyle çalışır.Ve dahili ve harici hiçbir müdahaleye maruz kal maz. Güzel bir yazı.Tebrikler.

  • Ramazan tavşan

    25.3.2025 01:21:41

    Üstad padişahlık döneminde bile cumhuriyetci olduğunu göstermiş ve hep cumhuriyetçilerin önünden klavuz gibi yürümüş onlara ulaşılması gereken hedefleri göstermiştir ama her dönemde bunu istismar edenler olmuştur. Ama üstad asla istismar etmemiştir. Günümüzdeki Cumhuriyet ve demokrasinin uygulamalarını, eksiklerini üstadın talebeleri olarak kiyasliyoruz, kritik ediyoruz ama biz ailemizde, Kendi aramızda ve mensubiyet duyduğumuz ortamlarda ne kadar demokratiz. Cumhuriyet ve demokrasiyi en üst perdeden temsil edecek olan bizlerin arasındaki yansımaları görüp yaşadıkça ben şahsen başkalarına biz sizden daha demokratiz diyemiyorum. Bizim ve üstadımız arasında kat edilmesi gereken daha çok mesafenin olduğunu yaşayarak müşahede ediyorum. Üstadın altın prensipleri karşısında okurken yüzüm kızarıyor. Biz bu konuda bana göre diye ifadeler kullanarak Kendimizi kurtaramayiz. Kendimize bir an önce çeki düzen vermemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

  • Osman Yıldirim

    25.3.2025 00:58:15

    Türkiye isim ve resimden ibaret bir Cumhuriyetle taniştı ancak tekadam dayalı ve devlet gücünü kullanarak hükmetmeye başladı ve buna karşı üstad ve talebeleri ikaz ederek gerçek Cumhuriyeye geçmeleri talebinde bulunarak ikaz vazifelerini yaptılar günümüze geldiğimizde yine bir tekadam ve devlet gücünü sonuna kadar kendi lehinde kullanmakta otoriter tekadama dayalı bir rejimi oluşturmuş durumda buna karşı üstadın yolunu takip ettiğini iddia eden talebeleri bugün acaba ne yapıyorlar gerçek Çumhuriyetin tesisinde yana mı yoksa tekadamdan yaşamı çaba sarf ediyorlar bu merak konusu,yani 30 ve 40 ların otoriterligine Nurcular tavır almışken bugün ki otoriteler karşısında nasıl bir tavır taşınmazları gerekir bu merak Konusu!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı