"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zekat mal ile cihaddır

M. Ali KAYA
12 Haziran 2016, Pazar
Can ile cihaC, savaşarak ölmek anlamına gelse de mal ile cihaD savaş anlamına gelmez. Mal ile cihad malını Allah yolunda mücadele edenlerden esirgememek ve onlara malî destek olmak demektir. Bunun dA en meşrÛ ve emredileni “Zekât”tır.

Zekâtın İslâmî Hizmetlere Verilmesi 

Kur’ân’da geçen “Fi-Sebilillah” kelimesinin karşılığı “Allah yolunda harcama” demektir. Bu mutlak ve umumî bir ifadedir. Herhangi bir şey ile kayıtlamak yanlıştır. Fıkıh kitaplarımızda her ne kadar silâhlı savaş olarak ele alınmış ise de, bundan savaşın olmadığı zamanlarda Allah yolunda harcama yapılmayacağı anlamı çıkarılmamalıdır. 

Allah yolunda cihad etmek Allah’ın adını ve şanını yüceltmek için çalışmak demektir. Bu ise sadece kılıçla ve savaşla olmaz. “Her zamanın bir hükmü vardır.” “Medenilere galebe çalmak ikna iledir. Vahşilere olduğu gibi icbar ile değildir.” Din için savaşın ortadan kalktığı ve medeniyetin yaygın hale gelerek ikna vasıtalarının çoğaldığı günümüzde Bediüzzaman’ın açık ve net ifadesi ile “Manevî Cihad” öne çıkmıştır. Dört mezhebe göre eskide “Allah yolunda cihada çıkanların zengin dahi olsalar silâhları, atları, yol ikamet ve diğer masrafları zekât fonundan karşılandığı gibi, zamanımızda da manevî mücahede için gerekli olan kalem, kitap, yayın, neşriyat ve bunların bütün giderleri ile burada çalışanların ücretleri zekât fonundan karşılanabilir. 

Bu husus sadece Bediüzzaman’ın değil, Elmalılı Hamdi Yazır,69 Yusuf El-Kardavî70 Hanefi Fakihlerinden İmam el-Kasanî,71 büyük müfessirlerden Fahreddin-i Razî72 desteklediği bir görüştür. Hatta Fahrettin-i Razi “Fi Sebilillah sadece gazilere mahsus bir tabir değildir. Zekât bütün hayır yollarına verilir. Ölüleri techiz ve tekfin etmek, kale ve cami inşa etmek de bu tabirin içine girer”73 demiştir. Kâsani de “Allah yolundan amaç, Allah’a yaklaştıran her şeydir. İhtiyaç olduğu zaman Allah’a itaat yolunda çalışan herkes ile bütün hayır yolları buna dâhildir”74 der. Elmalılı Hamdi Yazır da, cihad malzemelerine zekât verilebileceğini söyler.75 Bu zamanda bu malzemeler elbette kitap, gazete, dergi, web hizmetleri gibi manevî cihad vasıtalarıdır.

Nitekim Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de “Mü’minlerden oturanlar ile mallarıyla canlarıyla cihad edenler bir değildir. Allah mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlardan üstün kıldı”76 “İman edip hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, derece bakımından Allah katında üstündürler. Kurtuluşa erenler de bunlardır”77 “Mü’minler ancak Allah’a ve Resulüne (asm) iman eden, ondan sonra da asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla Fi Sebilillah (Allah yolunda) cihad edenlerdir. İşte doğrular ancak bunlardır”78 buyurur. 

Burada mal ile mücadele can ile mücadeleden öne çıkarılmıştır. Can ile cihad, savaşarak ölmek anlamına gelse de mal ile cihad savaş anlamına gelmez. Mal ile cihad malını Allah yolunda mücadele edenlerden esirgememek ve onlara malî destek olmak demektir. Bunun de en meşrû ve emredileni “Zekât”tır. Yapılan ihsanlar zekât namına olursa minnetsiz olur. Bunun için hâlis olur ve Allah emrettiği için, Allah’ın emrini ifa amacı ile yapılırsa ibadet olur. İbadetin şartı emredilmiş olmasıdır. Allah’ın ve Resulünün (asm) emretmediği bir husus dini olmadığı gibi nefsanî heveslerden de uzak değildir. Bunun için yapılan bir hayrın ve işin veya ibadetin emredildiği için yapılınca oraya nefis karışmadığı için hâlis olur. Bundan dolayı Bediüzzaman “İhsanlar zekât namına olmazsa zararlıdır ve bazen faidesiz gider”79 demektedir. Verenin minneti, kendine bir hissesinin olmaması ve kurumun da malı veren şahıstan şöyle veya böyle etkilenmemesi için yapılan ihsanın zekât namına olması gerekir. Allah rızasına en uygun olan durum da budur. 

Peygamberimiz (asm) “Müşriklere karşı malınızla ve canınızla ve dilinizle cihad edin”80 buyurur. Gazete ve matbuat lisanı ile cihad eden Bediüzzaman bunun en güzel örneğini bize göstermiştir. Bu zamanda Allah’ın dinine olan hücumları önlemek, atılan yalan ve iftiralara cevap vermek, dini müdafaa etmek matbuat lisanı ile olmaktadır. Günümüzde din düşmanları ve ehl-i dalâlet ile en tesirli cihadın matbuat dili ile ve eğitim yolu ile olduğu bir gerçektir. Dine ve imana saldırılar da en fazla bu vasıta ile gelmektedir. “Düşmanın silâhı ile silâhlanın” kuralı gereği basın, yayın, radyo, tv, ve eğitime daha fazla önem vermek gerekir. Amacı Allah’ın dinini savunmak ve Allah’ın adını yüceltmek olan kurum ve kuruluşlara verilecek zekât tam yerini bulur. Böyle kurumları da zekâtlar ile desteklemek gerekir.

Bediüzzaman hayatı boyunca ne talebeliğinde ve ne de sürgün dönemlerinde asla zekât ve sadâka almadığı gibi, hediyeleri de kabul etmemiştir.81 Yanında bulunan talebelerini de zekât ve hediye almaktan menederdi. Onları yalnız Allah rızası için çalıştırırdı. Talebelerini kendileri iaşe ederdi.82 

Bununla beraber İslâmî hizmetler içinde en değerli hizmet olan İmana ve Kur’âna doğrudan hizmeti kendilerine prensip edinen “Nur Talebelerine derd-i maişete karşı kanaat ve iktisatla mukabele etmeyi” tavsiye eden Bediüzzaman Hazretleri zarurete düşen Nur Talebelerinin zekâtı kabul edebileceğini belirtir. “Risale-i Nur’un hizmetine hasr-ı vakit eden rükünlere ve çalışanlara zekâtla yardım etmek de Risale-i Nur’a bir nevî hizmettir” der. “Hem yardım edilmeli. Fakat hırs ve tamah ve lisan-ı hal ile istemek olmamalı. Yoksa ehl-i dalâlet ki, hırs ve tamah yolunda dinini feda etmiş; onlar nazarında kıyas-ı binnefs cihetiyle, ‘Risale-i Nur’un bir kısım şakirtleri dahi, dinini dünyaya âlet ediyorlar’ diye çirkin bir ithamla taarruzlarına meydan açar” demektedir.83

Sonuç:

Her zamanın bir hükmü vardır. Bu zaman da şartların değişmesi ve kurumsal yapıların öne çıkması ve “Zamanın cemaat zamanı olması” yani ferdiyetten cemaate ve kurumsal yapılara geçilmesi ile “Fi Sebilillah” Allah yolunda mücahede eden, ilme, iman ve Kur’ân hizmetine çalışan kurumlar zekat ile desteklenmelidir. Eskiden zekâtlar fertlere verilerek şuristana akıtılırdı; şimdi ise millete hizmete dönecek olan “eğitime” eğitimin araçlarını sağlayan basın ve yayına” verilecek zekâtlar tam yerini bulmuş ve hizmete dönmüş ve yeniden milletin hizmetine verilmiş olur.

Dipnotlar:

69- Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili (Tefsir) 4:2579.

70- Yusuf el-Kardavî, Çağdaş Meselelere Fetvalar, 1:388.

71- Kâsânî, Bedayiu’s-Sanai, 2:45.

72- Fahrettin-i Razi, Tefsir-i Kebir, 16:113.

73- Tefsir-i kebir, 16:113.

74- Kâsanî, Bedayiu’s-Sanaî, 2:45.

75- Elmalılı, Tefsir, 4:2581.

76- Nisa, 4:95.

77- Tevbe, 9:20, 41, 44.

78- Hucurat, 49:15.

79- Mektubat, 265.

80- Ebu Davut, Cihad, 5, 38; Müsned-i Ahmet, 3:13, 16.

81- Tarihçe, 30 (Bunun sebeplerinden birisi ve en önemlisi Haşimoğulları olan Ehl-i Beyte zekât ve sadâka almalarının Peygamberimiz (asm) tarafından yasaklanmış olmasıdır. Bediüzzaman da Ehl-i Beytten olduğu için sadâka ve zekâtları kabul etmezdi.)

82- Tarihçe, 42.

83- Kastamonu Lâhikası, 172; Hizmet Rehberi, 404.

Etiketler: zekat
Okunma Sayısı: 8919
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı