“Allah dinde zorluk kılmamıştır.” (Hac Sûresi, 22:78.) Hac ve cihad, ticaret ve ziyaret gibi meşrû amelleri ve ibadetleri yapmak niyeti ile yola çıkanlar için yüce Allah kolaylık göstermiştir.
“Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük etmesinden korkarsanız namazları kısaltmanızda bir sakınca yoktur.” (Nisa Sûresi, 4:101.) buyurmuştur.
Peygamberimiz de (asm) seferde namazını kısaltmıştır. Hz. Ömer (ra) “Kâfirlerin zarar vermesinden korkarsanız” ifadesini Peygamberimizden (asm) sormuş, “Şimdi böyle bir korku yoktur” demiş, Peygamberimiz de (asm) “Bu Allah’ın size verdiği bir sadakadır. Allah’ın sadakasını kabul edin” (Müslim, Misafirîn, 4.) buyurmuşlardır.
**
Müçtehid imamlardan Malikiler, Hanbelîler ve Şafiîler seferde namazı kısaltmayı “ruhsat” ve “sünnet” olarak kabul etmişler ve namazı kısaltmayı serbest bırakmışlardır. İsteyen ruhsatla amel eder namazı kısaltır, isteyen de azimetle amel eder ve kısaltmadan kılabilirler” demişlerdir.
Hanefiler ise Peygamberimizin (asm) seferde namazı kısaltmasını ve “Allah’ın size verdiği sadakasını kabul edin” (Müslim, Misafirîn, 4.) hadisini esas alarak dört rekâtlı farzları kısaltıp iki rekât kılmak vaciptir, kısaltmadan kılmak mekruh olmakla beraber sahihtir” (Diyanet İslâm İlmihali, 1998, s.192.) demişlerdir.
**
Bediüzzaman Said Nursî (ra) meseleye “illet ve hikmet”, “azimet ve ruhsat” açısından bakar ve şöyle der: “Seferde namaz kasredilir, iki rekât kılınır. Şu ruhsat-ı şer’iyenin illeti seferdir, hikmeti ise meşakkattir. Sefer bulunsa, meşakkat hiç olmasa da namaz kasredilir. Çünkü, illet var. Fakat, sefer bulunmasa, yüz meşakkat bulunsa, namazın kasredilmesine illet olamaz.” (Sözler, 2011, s. 782.)
Burda iki husus vardır:
Birincisi: İllet ve hikmettir. İllet, gerçek sebep ve gerekçe demektir. Seferde namazı kısaltmanın gerçek sebebi Kur’ân-ı Kerîmde geçen, “sefere çıktığınız zaman ... namazları kısaltmanızda bir sakınca yoktur.” (Nisa Sûresi, 4:101.) âyetidir. Hikmeti ise “kâfirlerin size kötülük etmesinden korkarsanız” cümlesidir. Hikmet olsa illet olmasa, yani sefer olmasa kâfirlerin tecavüz korkusu olsa yine namaz kısaltılmaz.
İkincisi: Azimet ve ruhsattır. Âyette geçen “namazları kısaltmanızda sakınca yoktur” ifadesi namazı kısaltmanın emir değil ruhsat olduğunu ifade eder. Bu sebeple dört mezhepten üçü olan “Cumhur-u Ulemâ” ve Bediüzzaman seferde namazı kısaltmayı “ruhsat” olarak görmüşlerdir. Azimet ise namazları kısaltmadan kılmaktır. Ağırlıklı görüş budur. “Cumhur-u ulemanın” görüşü daha sağlıklıdır.
İbadetlerde azimeti esas alan, ruhsatlarla değil, azimetle amel etmeyi prensip edinen “Bediüzzaman” seferde namazı kısaltmamış ve iki rekat kılmamıştır. Onu örnek alan ve azimetle amel eden “Nur Talebeleri” de bu sebeple seferde namazlarını kısaltmadan kılabilirler.