"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bağdat Paktı ihya edilmeli

Kâzım GÜLEÇYÜZ
09 Ağustos 2024, Cuma
İngiltere’nin ABD’yi yönlendirme süreçlerinde, ABD sisteminin kilit noktalarında yuvalanan Yahudi lobisi ve bu lobiyle ortak çalışan İsrail devleti de son derece etkin ve aktifti.

Böylece, sonuçta ABD politikaları büyük ölçüde İngiltere-İsrail ekseninde şekillendi.

Bu fitne politikaları Ortadoğu’daki fitnenin ateşini yakan işgalci İsrail’i ne pahasına olursa olsun ayakta tutup muhafaza etmek ve diğer bölge ülkelerinde de müstebit dikta rejimlerini desteklemek şeklinde devam etti.

1991’de Irak’a saldırı gerekçesi olarak gösterilen Saddam rejimi bunların başında geliyor. Saddam’ı 35 yıl boyunca ayakta tutan, her türlü silah ve teçhizatla donatan, İran’a saldırtan, Kuveyt’i işgaline yeşil ışık yakan, akabinde bu işgali de gerekçe göstererek Saddam’ı “cezalandırmak” için başlattığı savaşı Bağdat’ın kapısına kadar gelmişken durdurup Irak diktatörünü devirmekten vazgeçen, ama o zaman yarım bıraktığı işi on yıl sonra kanlı bir işgalle tamamlayıp Saddam’ı ipe çektiren güç yine ABD ve ortakları değil miydi?

Aynı durum, Arap baharı diye anılan, ama sonu “kara kış” olan süreçte kanlı çatışmalara sahne olan Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye gibi ülkeler için de geçerli değil mi?

Dolayısıyla, gerek evvelâ ABD’ye ve ortaklarına, gerekse Türkiye başta olmak üzere bütün bölge ülkelerine çok ağır faturalar ödeten savaş ve gerilim politikalarıyla varılacak nokta, kan ve gözyaşından ve bugünkü usandırıcı fasit daireden başka birşey olamazdı.

Bu çemberi kırmanın yolu, her hâlükârda özgürlük ve demokrasiye yatırım yapmaktan geçiyor. Herkes için huzur ve barışın yolu, BOP gibi karanlık projelerle gündeme getirilen yeni fitne, savaş ve çatışmalardan değil; Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinde demokrasiyi geliştirmekten geçiyor.

Nitekim bu çerçevede, eğer 1950’lerin ortasında Türkiye, Irak ve Pakistan arasında imzalanan ve Bediüzzaman’ın, dönemin Cumhurbaşkanı ile Başbakanına mektup yazarak tebrik ettiği Bağdat Paktı yaşatılabilse ve geliştirilseydi, durum çok farklı olurdu.

İslam toplumunun üç ana unsuru olan Türkler, Araplar ve Hint Yarımadasıyla birlikte Uzakdoğu Müslümanlarını da temsil eden Pakistanlıların bu ittifakı, bilahare İran’ın da katılımıyla Bediüzaman’ın “Cemahir-i Müttefika-i İslamiye” olarak ifade ettiği “Birleşik İslam Cumhuriyetleri” modelinin temeli ve çekirdeği olabilirdi. Çözüm yine o modelin ihyasında. 

Okunma Sayısı: 1628
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Serdal

    9.8.2024 13:53:18

    Içinde yine siyasal İslam olmayacak mı. Kuvvetlerin ayrılığı ve demokrasinin gelmesi gerekir. Mısır ve Türkiye'nin özgür olması

  • halil

    9.8.2024 11:08:14

    “Birleşik İslam Cumhuriyetleri” modelinin gerçekleşmesi de başta Türkiye olmak üzere tüm İslam coğrafyasının demokratik gelişimine bağlı değil mi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı