Tahkikî îmanla vefat eden her mü’min, Cehennemden kurtulup Cennete girecektir. Ancak tahkikî iman ağacının suyu ve ışığı, amel-i salihtir. Çünkü imanın ikinci cüz’ü namaz ve niyazdır. Amel-i salihtir.
Su ve ışıktan mahrum kalan ağaç kurur. Farzlarla, sıdkla, sadâkâtle ve güzel ahlâkla beslenmeyen iman da, âhirzamanın dehşetli küfür ve cazip günah fırtınaları karşısında mum gibi söner.
İşte bu bakımdan taklidî imanı tahkikî yapmanın ve onu korumanın önemi pek büyüktür. İmanî eserleri okumanın, dinlemenin ve yaşamanın ehemmiyeti çok büyüktür. İmanı takviye etmenin, imanî gıda ve vitaminler almanın önemi fevkalâde önemlidir.
Son nefese kadar iman üzere kalan ve iman üzere ölen her Müslüman Cennete girecek, bahtiyarlardan olacaktır. Ve bu Kur’ân’ın ifâdesi ile, “Gerçek kurtuluşa ermektir.”
Çünkü mü’min için ölüm, dünya zindanından Cennet bahçelerine uçmaktır. Ücret ve mükâfat almaya koşmaktır. Dost, akraba, arkadaş ve aile fertlerine kavuşmaktır. Allah’a, enbiyaya, evliyaya ve asfiyaya kavuşmaktır. Peygamberlere, sıddıklara dost ve komşu olmaktır.
Ölüm; sıkıntı ve elemlerin sona ermesidir. Ölüm; huzur, mutluluk, neşe ve saadetin başlangıcıdır.
“Elbette ve elbette, o Kadîr-i Zülcelâl, o Hakîm-i Zülkemal, o Rahîm-i Zülcemal, vaadini yerine getirecek, saadet-i ebediye kapısını açacak, Âdem babanızın vatan-ı aslîsi olan Cennete sizleri, ey ehl-i iman, idhal edecektir. [Sizleri sonsuz mutlu ve huzurlu cennete koyacaktır.]” (Mektubat, s. 222.)
“Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim Cehennemden uzaklaştırılıp Cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından ve faydalarından başka bir şey değildir.” (Âl-i İmran: 185.)
İman, ihlâs, istikâmet, ilim, okuma, yazma, dinleme, sıdk, sadâkât, güzel ahlâk, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.