"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şahs-ı manevî’ye mensubiyet ve ihlâs

İbrahim ERSOYLU
06 Aralık 2024, Cuma
Şahs-ı manevî, belli bir kişi olmayıp, bir cemaatten meydana gelen manevî şahıs demektir. *

Yeni Asya Camiasının, daire içinde irade dışı takarrür eden/yerleşen bir şahs-ı manevîsi vardır. Üstada ve Risale-i Nur’a sadakat gösteren ihlâs, uhuvvet ve tesanüt ile daireye dâhil olan her bir Nur Talebesi, o şahs-ı manevî’nin tabiî bir azasıdır ve hâsıl olan sevaba ortaktır.

Ancak şahs-ı manevî içinde kalmanın en önemli şartı; ihlâsı kazanıp onu muhafaza etmek ve ihlâs ile hizmete devam etmektir. İhlâsı bozulan; makam, mevki, maddî menfaat, şahsî garaz, kardeşlerine tefavvuk/üstünlük sağlama gibi saiklerle hareket eden kişi, ayağı kayıp sarsılmaya, Nur’un meslek ve meşrep ölçülerine aykırı tavırlar sergilemeye başlar.

Sonra o kişi, aklına sıkıştıramadığı meşveret kararlarını, o kararlar neticesinde yayınlanan gazeteyi, yazarlarını, birlikte hizmet yaptığı dava arkadaşlarını, meşveret zeminleri haricinde uluorta yerlerde, yıkıcı bir şekilde tenkit etmeye, bu yüzden kardeşleriyle tesanüdü sarsan münakaşalar yapmaya yönelir.

Böyle bir kişi, talepleri yerine getirilmeyince “Bunlar benim kadr-u kıymetimi bilmiyorlar, beni dinlemiyorlar. Bu vaziyette onlarla çalışamam. İçlerinde kalmamın bir manası kalmadı” diyerek daireden çıkar ve muhalif cepheye iltihak eder. Ya kendi ismiyle müsemma bir grup oluşturur, ya içine sindiremediği bir gruba katılarak orada sesini çıkarmadan yola devam eder ya da kendi kabuğuna çekilir.

Bu şekilde Yeni Asya’dan ayrılıp dışarıya savrulan çok sayıda yazar, âlim, iş adamı gibi temayüz etmiş kişiler vardır.

Onlar, daire içinde iken kendileri olmadan hizmetlerin yürümeyeceğini zannederlerdi. Hâlbuki Risale-i Nur hizmeti kişilere bağlı değildir. Cenab-ı Hak, dairede olanları bu hizmette istihdam etmekle onlara lütufta bulunmaktadır. Bir kimse camia içinde bulunmakla ona değer kazandırmış olmaz. Bilâkis o, orada bulunmakla kendisi müşerref olmuş olur.

Ayrılanlar, gittikleri yerlerde umduklarını bulamazlar. Zira camiadaki ihlâsı, samimiyeti, uhuvveti, fikir hürriyetini, sıcak havayı orada göremezler, sonra oradan ayrıldıklarına pişman olurlar. Geri dönüp “Kardeşlerim! Özür dilerim, ben hata yapmışım. Yeni bir sayfa açarak sizinle hizmete devam etmek istiyorum” demeyi gurur ve enaniyetlerine yediremezler.

Ayrılanlar, şahs-ı manevînin sevabından mahrum kaldıkları gibi, zındıka komitesinin Nur Talebelerini bölüp parçalayarak ittihatlarını ve güçlerini sarsarak iman hizmetini zayıflatma planına belki de bilmeden hizmet etmiş olurlar.

Böyle bir duruma düşmeden önce sadık bir Nur Talebesinin yapacağı şey; bir buz parçası nev’indeki enaniyetini şahs-ı manevînin havuzunda eriterek ihlâs ve uhuvvet düsturlarını hayatına uygulamak, tesanüt ile cemaatin bir neferi tarzında hizmete müdavim olmaktır.

Nur Talebesi, hizmete devam ederken dilini gıybetten, dedikodudan alıkoyup bol bol risale okuyarak önce nefsini ıslah etmesi, evini bir dershane hükmüne getirip mümkünse aile fertleriyle namazları cemaatle kılması, eşini ve çocuklarının derslere iştiraklerini sağlaması çok mühimdir. Ayrıca menfi siyaset cereyanlarına kapılmamak için gazetemizi alarak ondaki Risale-i Nur’un şerhî mesabesinde olan yazıları takip etmesi elzemdir.

Cenab-ı Hak bizleri şahs-ı manevî içinde sebat edip ihlâs, uhuvvet ve tesanüdünü muhafaza edenlerden eylesin. Âmin.

*Osmanlıca – Türkçe Lügat, Yeni Asya Neşriyat, şahs-ı manevî md.

Okunma Sayısı: 2057
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • vasfi akçetin

    7.12.2024 12:19:16

    Toygar mahlaslı kişinin yorumlarını yayınlıyor,bizim en ufak eleştiri olarak sunduğumuz görüşleri yok sayıyorsunuz.Hem de Yeni Asya'ya ve yazarlarına hakaret ihtiva eden cümleler var.Maalesef 70-80'li yılların ses getiren gazetesini elbirliği ile küçültüyoruz.Oysa Yeni Asya,kendinden ayrılan ve tarikatvari bir savruluş yaşayan kesimlere bile-içten darbe yemesine karşın-yol göstermeye,hakikatleri haykırmaya devam ediyor.Herşey olurken hepimiz seyrediyorduk...Maalesef!

  • Toygar

    7.12.2024 11:58:34

    Öyle böyle değil... bir yazdım, pir yazdım ama... sonra dedim ki: "İhlas ve uhuvvet risalelerini hatırına göndermeyeyim". Yazdıklarımız sildim, ancak ind-i ilahîde mahfuzdur, düşüncelerim. Öbür tarafa ne götürdüğünüzü görmüyorsunuz, görmediniz, görmeyeceksiniz! Neyse..

  • A. AYDIN

    7.12.2024 01:01:18

    Böyle bir yazıyı nasıl yazıyorsunuz sevgili kardeşim! Turnusol kâğıdı gibi, arızalı olanları ortaya çıkarıyor... Yarası olanı gocunduruyor... Zülf-ü yâre dokunuyor... Hayalat kurdurmuyor, belki yaşanmış acı vakıâtı hatırlatıyor. Öyle ki, her bir hükmüne onlarca şahitten acaba hangisinin ismini vereceksiniz diye insan korkuyor... Hakikat kalpten çıplak çıkıyor tamam ama namahremler de bu gazeteye bakıyor!

  • süleyman ALIÇ

    6.12.2024 16:59:05

    Muhterem İbrahim bey kardeşim bu makalenizin % 90 nına katılıyorum çok güzel bir maka olmuş kaleminize ve kelamınıza sağlık. Ancak Yeni Asya'dan meşrep veya mizaç farklılığından dolayı ayrılanları da yok saymak hiç doğru değildir onlarda kendi aralarında bir cemaat oluşturup kendi şahs-ı manevilerini oluşturabilirler. Ha şunu diyebilirsiniz "Yeni Asya okuyan Nur Talebelerinin Şahs-ı manevisinden ayrılıp onların manevi kazancından hissedar olamazlar" Lütfen hiç kimse kimseyi yok sayarak tenkit de gıybete ve haksızlığa sebep olunmasın, Herkes kendi meşrebince hizmet ediyorsa Allah razı olsu demek düşer bizlere ....

  • Ahmet Said

    6.12.2024 15:15:36

    Makale, ayrılanların genellikle geri dönemediklerini ve pişmanlık yaşasalar bile bunun gurur veya enaniyet yüzünden olduğunu öne sürüyor. Bu bakış, kişilerin başka yollarla da yeniden camiaya katılabileceği ihtimalini göz ardı ediyor. Ayrıca, ayrılanların hepsinin pişmanlık duyduğunu varsaymak da yanlış olabilir. Cemaatin birliği ve kardeşlik vurgusu yapıldığı halde, ayrılanlara karşı eleştirel ve suçlayıcı bir dil kullanılmak da ihlas düsturlarıyla çok örtüşmüyor. Bu konuda geçtiğimiz günlerde gazetede “hakikatin renkleri” başlığıyla yayınlanan bir araştırma vardı, herkesin okumasını öneririm.

  • Ahmet Said

    6.12.2024 15:15:25

    Yazar kardeşimiz bazı önemli konulara dikkat çekmiş. Bununla birlikte bazı düşüncelerimi paylaşmak isterim. Makale, ihlâsın bozulmasının ayrılmaya neden olduğunu vurgulasa da ayrılmanın tek nedeninin bu olduğunu söylemek biraz zorlama bir değerlendirme olabilir. Zira ayrılıklara farklı nedenler de yol açabilir. Makalede, cemaatten ayrılan kişilerin zındıka komitesine hizmet ettiği iddia edilmektedir. Bu, oldukça genelleyici bir değerlendirme. Ayrıca cemaatten ayrılan tüm kişilerin daha sonra pişman olduğu iddia edilmektedir. Bu da oldukça genel bir hüküm. Bu tür bir değerlendirmeler, cemaatten ayrılan kişiler üzerinde psikolojik bir baskı oluşturabilir ve onların geri dönmesini zorlaştırabilir.

  • Hasan SUKES

    6.12.2024 14:06:45

    Teşekkürler İbrahim bey, Güzel bir makale.

  • Mustafa Said Kara

    6.12.2024 13:25:23

    Bir de şahsı manevi vurgusu o kadar abartılıyor ki şahıslar hiç hükmünde bırakılıp öldürülüyor resmen. Bu doğru mu? Demokrasiyi destekleyen bir cemaat mensuplarına bunu yapar mı?

  • Mustafa Said Kara

    6.12.2024 13:24:07

    Umumi Meşveret'in hiçbir konuda hata yapmayacağını söylemek çok iddialı olur. Kul yapısı sonuçta. Meşverette hatalı kararlar alabilir. Meşveretin vahiyle desteklendiğine dair bir inanış mı var yoksa?

  • Elvan sağkol

    6.12.2024 09:21:12

    Allah Razı olsun kardeşim,Cenab-ı Hak bizleri şahs-ı manevî içinde sebat edip ihlâs, uhuvvet ve tesanüdünü muhafaza edenlerden eylesin.Efu Elfu Âmin.

  • Toygar

    6.12.2024 08:19:59

    Bizden ayrılanları öyle bir tasvir etmişsiniz ki, sanıyorum dünyanın en kötü ve bedbaht insanları onlar olsa gerek! "Biz" dediğimiz şeyi, "meşveretin" arkasına sakladığınızı "Siz" görmemişseniz ne olacak! Dünyada Mehdiye tabele olmak sadece Y.A'ya mahsustur demekten farksız olmuş bu yazı ve nazarımda müttehemdir! Aaa doğru ya, "Siz" "meşveret" ederek bu yazıları yazıyordunuz, değil mi! ayrıca "Biz" den başka da Mehdiye talebe olma vasfına erişebilen kimse yoktu, değil mi! PARDON, rahatsız etmeyelim o zaman!.. YAYINLA ŞİMDİ! Görelim demokratik düşüncenin varacağı yeri!

  • Necati

    6.12.2024 00:28:47

    Şahs-ı manevi ile ihlas sırrını kendi nefsimizde yerleştirmek en önemli vazifemizdir. İhlas riselesinin ikinci düsturu kardesletinizi tenkit etmemektir. Demek tenkitcilik hastalığından kurtulamayanlar ihlâslı hareket ettiğini söyleyemez. Meşveret kararlarını tenkit edenlerde Şahs-ı manevi dairesinde kalması zor olur. Ve bu istikâmetli hizmete büyük zararlar verir. Risale-i Nur'un şahs-ı manevisini temsil eden has sakirtlerin şahs-ı manevisi Ferid Makamının mazharıdır. Bu nedenle kolay kolay bu makamı temsil ettiğine inandığımız UM şimdiye kadar temel hiç bir meselede hata yapmamıştır. Hep birlikte şahsiyetimizi ve enaniyetimizi bu havuzda eriterek hem büyük bir manevî kazanc elde edelim, hem rahat edelim. İnşallah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı