Dindar kimlikli siyasîler: Halk çoğunluğunun İslâm’a meyil ve muhabbetini fırsat bilerek dindar kimlikle parti kurup iktidara gelen fen, sanat ve teknoloji alanında ülkeyi kalkındıracak; demokrasi ve refah düzeyini yükseltecek yönetim kabiliyetini ortaya koyma yerine, siyasette dinî değerleri kullanan siyasîlerdir.
Kemalizm ise; İçinde demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ve adaletin olmadığı, yasama, yürütme ve yargıyı kendine bağlayan bir tek adamın görüşlerini devlet gücü kullanarak Anayasa ve kanunlarla topluma zoraki dayatan bir ideolojidir.
Hakikî ve ihlâslı dindarların, Kemalizm ile barışık ve Kemalistlerle işbirliği yapmaları mümkün değildir. Çünkü bu ideoloji ve onun mutaassıp savunucuları, kendileri gibi düşünmeyenleri hain ve düşman kabul eden, demokratik Batı ülkelerinde uygulanan demokratik lâiklik yerine, dinsizlik manasında Jakoben bir lâikliği savunan, bütün dinlere, özellikle İslâm’a tamamen karşı olup, dinî değerlerin sosyal hayattan tamamen tecrit edilmesini savunan kimselerdir.
Hâl böyleyken hâl-i hazırda iktidarda olan dindar kimlikli siyasîler, Kemalizm ile herhangi bir ihtilâflarının olmadığını, bilâkis kendilerinin M. Kemal’in ilkelerini toplumun ortak paydası yapmaya çalıştıklarını, M. Kemal hayatta olsaydı, kendi partilerine destek vereceğini iddia etmektedirler. Hâl-i hazırda onların iktidarda olan lideri, geçmişteki bir demecinde kendisinin birisine benzetilmek istenirse Atatürk’e benzetilmesini istemiştir.
Bu siyasîler, Kemalizm ile devlet sisteminin işlemesinden pek rahatsız değillerdir. “Bizim iktidarımıza ses çıkarmayın. Biz de devlet sisteminin ideolojinizle işlemesine razıyız” tarzında, Kemalistlerle aralarında örtülü bir mutabakatın varlığı hissedilmektedir.
Bu siyasîlerin diğer bir özelliği; günümüzde iktidara gelmeleri durumunda demokrasiyi uygulayarak Kemalizm’i sonlandıracak olan Ahrar/Demokrat güçlerin toparlanarak ayağa kalkmalarına, tehdit ve şantajlarla mâni olmalarıdır. Çünkü ülkemizde hakikî bir demokrasinin tatbik edilmesi durumunda, halkın onlara ve Kemalistlere iltifat etmeyeceklerini bilmektedirler.
Öyle görünüyor ki, 22 yıldır Kemalizm ile barışık bir şekilde iktidarlarını sürdüren bu siyasîler, bu ideolojinin ayakta kalıp devamına vasıta olmaktadırlar. Onlar iktidarda kaldıkları sürece, devlet sisteminin bu ideoloji ile işleyeceği anlaşılmaktadır.
İdeoloji ve istibdatla yönetilen hiç bir ülkenin ilim, fen ve sanayide kalkınıp ilerlediği, toplumunun huzur ve refah seviyesini yükselttiği şimdiye kadar görülmemiştir. Aksine böylesi ülkeler, dünyanın medeniyet ve refah standardında en aşağı sıralarda yer alan, halkları fakir ve yoksulluk içinde zor bir hayat yaşayan üçüncü dünyanın sıradan devletleridir.
Son söz: 20 küsur yıldan beri yaşanan tecrübeler göstermiş ki, Kemalizm ile barışık demokrat olamayan bir siyasî anlayışla ülkemizin ileri değil geri gittiği sabit olmuştur. Bu siyasî anlayış sahiplerini desteklemeye devam etmek ve iktidarda tutmak kâr-ı akıl değildir.
Çare: Toplum çoğunluğunun, demokrasi ortak paydasında birleşip Ahrar/Demokratlar öncülüğünde güçlü bir platform teşkil ederek ideolojik, antidemokratik, müstebit siyasete karşı ortak demokrasi mücadelesi vermesidir. İspanya, Almanya ve İtalya’da görüldüğü gibi böyle bir mücadelenin ülkeyi ideoloji ve istibdattan kurtarıp demokrasiye giden yolu açacağı kuvvetle muhtemeldir.