Muharrem ayının İslam Tarihi açısından önemli bir yeri bulunmaktadır.
Bunlar: Hicret, Hicri yıl, aşura günü ve acılı Kerbela Vakıası gibi kayda değer durumlar sayılabilir. Hicret ve günümüze dersleri ile ilgili bazı hususlara temas etmek istiyoruz.
Hicret, kelime olarak “terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek”, “bir yerin terkedilerek başka bir yere göç edilmesi” anlamlarında kullanılır. Özelde ise Hz. Peygamber’in ve Mekke’li Müslümanların kendilerine yapılan zulüm sebebiyle, Medine’ye göçünü ifade eder. Medine’ye göç eden Müslümanlara “Muhacir”, Resul i Ekrem’e ve muhacirlere yardım eden Medineli Müslümanlara da “Ensar” unvanı verilmiştir.
Hicret kavramı, Kur’an’da göç etmenin dışında Allah’a eş koşmak ve puta tapmak gibi çirkin davranışlardan (ricz) kaçınmak (Müddesir, 74/5) anlamında da kullanıldığını görüyoruz.
Günümüz dünyasında da insanların genel olarak bir çoğu doğduğu yerden çıkarak, başka yerlere göç etmek durumunda kalıyor. Fakat bu göçler ekseriyetle insanların kendi tercihleri doğrultusunda gerçekleşmektedir. Bunları genelde tahsil veya ekonomik sebeplere bağlamak mümkündür. Nadiren çok az sayıda insan iradesi dışında mecburen kendi yurdunu terketmek durumunda kalabilmektedir.
Ama Peygamber efendimiz ve yanında bulunan sahabeleri ise, yaşadıkları beldelerde olmadık eza ve cefalara maruz bırakılmış olup, adeta mecburi bir göçe zorlanmışlardır. Ancak peygamberlerin izinsiz, kendi başına buyruk hareket etmeleri uygun olmadığından, ilahi emrin müsaadesi olmadan göç etmeleri mahzurlu olacağı için, peygamber efendimiz kendisine hicret için ilahi müsadenin gelmesini beklemiştir. Nihayet beklenen müsaade gelince Peygamber efendimiz de Hicret için gereğini yapmaya başladı.
Hicretin günümüze bakan yönü ve alabileceğimiz dersler neler olabilir, onun üzerinde durmaya çalışalım istedik.
1. İslamın anlaşılması, yaşanması ve yayılması: O günün Mekke’sinde Peygamber Efendimize ve sahabelerine uygulanan ambargo, islamı anlama, yaşama ve yaymaya engel teşkil ettiği için, bu gayenin tahakkuku maksadıyla yeni mekanlara göç etmek gerekiyordu. İşte günümüz itibariyle hicretten birinci olarak alacağımız ders budur. Tüm gayretimize rağmen bulunduğumuz yerlerde buna imkan bulamıyorsak, dinimizi anlamak, yaşamak ve yaymak hedefimiz için yeni yerlere göç etmek, yani hicret etmek gerekiyor.
2. Cesaretimizi Diri Tutmak: Hicret edileceği gece kalabalık Mekkeli müşrik topluluğunun Peygamber Efendimizi öldürme kararını uygulamaya koymaları üzerine, Peygamberimiz Hz. Ali (KS) Efendimize “Yatağımda yat, onlar sana zarar veremeyecekler” teklifine tereddütsüz uyması ve buna riayet etmesi hadisesi. Günümüz şartlarında da bizlere düşen, benzeri maddi ve manevi hücumlara karşılık cesaretimizi her zaman muhafaza ederek etrafımıza güven vermektir.
3. Emanete Riayet Etmek: Gerçekten çok enterasan bir gerçek ki, Mekke döneminde kendine Muhammed’ül- Emin denilerek çeşitli eşyalarını emanet eden Mekke Müşrikleri, Peygamberimizi öldürme kararı aldıklarını öğrendiğinde, o müşrik kişilerin eşyalarını çar-çur etmemiş, rast gele sağa sola dağıtmamış, bana ne, ne olursa olsun dememiş. Tam tersine kendini vasfettikleri “emin” sıfatının gereği, kendine emanet edilen tüm emanetleri Hz. Ali’ye (KS) devrederek, emanetleri sahiplerine teslim ettikten sonra kendisinin de hicret etmesini emretmiştir. Aynı şekilde günümüzde de bize düşen görev: düşmanlarımıza ait bile olsa bize tevdi edilen emanetlere gereken hassasiyeti ve riayeti göstermektir.
4. Tedbirli Olmak: Peygamber Efendimiz (SAV) hicret için Mekke’den Yesrib’e gitmeyi niyet ettiği halde, Allah’ın kendini koruyacağını bildiği ve inandığı halde, o cihete değil de, tam tersi bir yöne doğru yolculuğunu başlatarak, kendini öldürmek niyetinde olan düşmanının hedefini şaşırtmıştır. Bugün bizlere düşen görev de tedbirlerimizi aşırıya kaçmadan, ifrat ve tefrite düşmeden, gereği kadar almaktır. Üzerimize düşen vazifemizi yapıp, vazife-i ilahiyeye karışmamaya dikkat etmeliyiz.
5. Dindaşların Arasında Kardeşlik ve Yardımlaşma: Peygamber efendimiz hicret edip Yesrib’e ulaştığında, artık şehrin manevi havası gibi ismi de Medine-i Münevvere olarak değişti ve dünya tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş ve olmayan bir şekilde Muhacir ve Ensar arasında “Kardeşlik Antlaşması” yaparak her bir muhaciri, bir ensar ferdiyle kardeş ilan ederek, karşılıklı rızaya dayalı olarak her türlü imkanlarını bir biriyle paylaşmayı esas alarak, yardımlaşmanın eşsiz bir örneğini gerçekleştirdiler. Aynı şekilde günümüzde de müslümanlar arasındaki kardeşlik ilişkileri açısından yukardaki tatbikat yegane örneklik teşkil etmekte bizlere, üzerimize bu konuda ne yapmamız gerektiği dersini vermektedir.
6. Bizim Hicretimiz Nasıl Olmalı veya Günahlardan Kaçınmak: Peygamber Efendimiz bir hadislerinde: “Hakiki Muhacir, Allah’ın yasakladığı şeylerden kaçan ve onları terk eden kimsedir” (Buhari, İman 4) buyurur.
Günaha dalma ve günah işleme konusunda gerçekten tehlikelerle karşı karşıya kalan günümüz müslümanı bizler için hicret değeri ifade eden yukardaki hadisler, günümüzde hicretin nasıl olmasının yolunu da bizlere göstermektedir.
Rabbimiz, günümüz şartlarına uygun bir şekilde cümlemize gerçek muhacirliği (hicret eden) nasib eylesin. Amin...