Yaşlımız ve gencimiz, kadınımız ve erkeğimiz, büyüğümüz ve küçüğümüz, kısacası hepimiz dünya misafir- hanesindeyiz.
Her birimiz ayrı tarihlerde geldik, şimdi birlikte yaşıyoruz, muhtemelen ayrı tarihlerde de birer birer buradan göçeceğiz. Misafiriz, bugün varız, yarın yokuz! Valizimiz olmadan geldik, valizimizi almadan da gideceğiz…
İtiraf edelim bu misafirhanede çok güzel ağırlanıyoruz. Bütün ihtiyaçlarımız karşılanıyor. En güzel şekilde doyuruluyoruz. Hayvanların lezzetli etleri bize ikram ediliyor. En leziz sebzeler, meyveler bize servis ediliyor. Türlü renkte, türlü kokuda ve türlü lezzette yiyecekler yer yüzü sofrasında bizim önümüze seriliyor. En güzel şekilde içiriliyoruz. Bazı canlılar çamurlu su içerken tertemiz sular özel kaselerle bize takdim ediliyor. Yerine göre, meyve sularıyla takviye alıyoruz. İneklerin, koyunların, keçilerin şifalı sütleri bize ikram ediliyor!
Sadece yiyecek ve içecek ihtiyacı mı karşılanıyor? Hayır! Her ihtiyacımız temin ediliyor. Mesela en güzel şekilde giydiriliyoruz. Söz gelimi, diğer canlılar her gün, her mevsimde aynı elbise ile hayat geçirirken, biz gününe göre, mevsimine göre, zevkimize göre renk renk elbiselere bürünüyoruz. Dilediğimiz kıyafeti seçiyoruz. Dilediğimiz özellikte yaptırıyoruz, diktiriyoruz!
Geceleri en güzel şekilde uyuyoruz. Dünyamız hem kendi etrafında hem güneş etrafında belli bir hızla hareket ettiği halde hiçbir rahatsızlık duymuyoruz. Hiçbir gürültü işitmiyoruz. Yorulunca rahat bir uyku çekmek için güneşi uğurluyor, perdeleri çekiyor, âdeta mışıl mışıl uykuya dalıyoruz…
Ya manevî ihtiyaçlarımız? Aklımızı, gönlümüzü, duygularımızı kısaca insaniyetimizi besleyecek ihtiyaçlarımız? Bunlar da en güzel şekilde karşılanıyor. Bizi ağırlayan ev sahibimiz gönderdiği mesajlarla bize Kendini bildiriyor. Bu misafirhanede nasıl rahat edebileceğimizi, nasıl daha huzurlu olabileceğimizi açıklıyor. Bu misafirhane hayatımızın biteceği korkumuz ve kaygımız karşısında biz teselli ediyor. Ebedî saraylarının olduğunu söylüyor ve bizi oraya davet ediyor, orayı kazanmanın yol ve yordamını öğretiyor! Bitti mi? Hayır...
RAHMAN’IN ŞEFKATLİ İKRAMLARI
Adına konuk evi diyelim, misafirhane diyelim, çok yıldızlı otel diyelim bu dünya misafirhanesinde insan olarak adımımızı atar atmaz çok sıcak bir ilgiyle karşılaştığımızı, çok güzel muamele gördüğümüzü, çok büyük ikramlara nail kılındığımızı görüyoruz, yaşıyoruz.
Çünkü biz Şefkatli Rahman’ın misafirleriyiz. Bu misafirhane O’nun (cc). Bizi yoktan yaratıp bu güzel misafirhaneye getiren O. Buraya gelir gelmez annemizi emrimize koşturan O. İhtiyaç duyduğumuz oksijeni atmosfere koyan O. Güneşi yaratıp hizmet ettiren O. Kuru topraktan bize çeşit çeşit ürünler yaratıp takdim eden O. Zehirli böcekten bize bal sunan O. Pamuk gibi atılmış bulutlardan yağmur yağdırarak bizi en güzel şekilde sulayan O. Bizi en iyi kıyafetlerle giydiren O. Bize kitabını gönderen O. Bize içimizden birisini –şüphesiz en layık olanımızı- peygamber olarak görevlendiren O…
Evet, bizi ve bu âlemi var eden Yaratıcımız “Rahman”dır. Besmele okurken O’nu (cc) Rahman olarak anıyoruz. Fatiha Suresi’nin başında O’nu “Âlemlerin Rabbi” ünvanıyla andıktan hemen sonra “Rahman” diye yâd ediyoruz. Kur’ân-ı Kerîm’de 57 ayeti kerimede O’nun “Rahman” ismi zikr olunuyor. Resul-i Ekrem (asm) meşhur 99 esma listesinde O’nu yine Rahman ismiyle sayıyor, O’nun bu özelliğine dikkat çekiyor!
Allah’ın (cc) Rahman ismi, rahim ismi gibi İlâhî merhamete, şefkate, re’fete işaret etmekle birlikte Rahman ismi esasen bu şefkate bağlı olarak O’nun yarattığı varlıkların ihtiyaçlarını karşılaması anlamına geliyor. Üstad, İşârâtü’l-i’câz’da “Rahman Rezzak manasınadır” diyerek bu hakikati açıkça ifade ediyor.
Bu çerçevede Rahmanı “rızık veren” olarak anladığımızda, dünyanın baştan başa Rahmaniyetin serin, tatlı ve huzur veren gölgesiyle kaplanmış olduğunu görüyoruz. Kuru toprağa tutunmaya çalışan bitkiler; yağdırılan yağmurlarla, toprağa konulmuş olan minarellerle rızıklandırılıp ihtiyaçları karşılanıyor. Aynı şekilde havada uçan, karada yaşayan, denizde yüzen sayısız hayvanlar en güzel şekilde rızıklandırılıp ihtiyaçları temin ve tedarik ediliyor. Yine aynı şekilde, “yaratılanların en şereflisi olan biz insanların” bedenî ve ruhî, maddî ve manevî, zahirî ve batınî bütün ihtiyaçları da en mükemmel şekilde karşılanıyor, yerine getiriliyor.
İşte düşünen ve muhakeme eden varlıklar olarak biz insanlara düşen, kendi ihtiyaçlarımızın karşılanmasından yola çıkarak, bütün canlıların, bütün varlıkların mad-dî ve manevî rızıklanmasını sağlayan, her çeşit ihtiyaçlarını tedarik eden Rabbimize karşı iman, hamd, şükür ve dua ile mukabele etmeye çalışmak gerekiyor diye anlamamız icap ediyor...