Koca şehirde yalnız kalmak dedikleri... Bir sürü insanın içinde, geniş yollarda, yanından yürüyüp geçen onca insanın arasında olup, dönüp sana bakmamaları...
Bir hicran mı, bulut mu, ağaç mı, çiçek mi?
Baktığında yutuyor gibi her şeyi. Yutuyor ve bırakmıyor geri. Yürüyorsun, adımlıyorsun kaldırımları. İçinde büyüyen onca kocaman düşünceye inat, onları eziyormuş gibi basıyorsun yola. Kulağında bir ses, hoşlandığın bir melodi... İçinde büyüyen onca düşünce...
Evet, yalnızlığın bir adı olsaydı ne olurdu acaba?
Her şey yapayalnız benim gibi. Hiçbir şeyi tanımıyorum. Köşedeki ağacı daha önce görmemiştim, ağaç yabancı.
Şurada bir akasya ağacı vardı, kesilmiş. Yerine apartman yapılıyor, apartman yabancı. Yüzüme güneş vuruyor. Kasım ayının sonlarına doğru çok görmeye alışkın olmadığım bir şey... Güneş yabancı. İnceden bir rüzgâr esiyor bir yandan. Üstüne ne giyeceğini bilemediğin havalar... İnce giysen üşütür, kalın giysen terletir. Esen rüzgârla kendi içinde kendine büzüşüyorsun, için titriyor.
Rüzgâr bile sana yabancı.
Derken emniyetin önünden geçiyorum. Kaldırımın kenarına beton saksılar koymuşlar. İçinde hercai menekşeler açmış. Menekşeler hep mütebessim gelir bana. Çocukken bana gülüyorlar, gülümsüyorlar gibi gelirdi, hâlâ öyleler. Yüzlerindeki çizgiler... Gülüyorlar. Gayr-i ihtiyarî ben de gülüyorum. Gülümsüyorum onlara.
Ve bir şey farkediyorum. Tanımadığına da gülümsemek... Böyle bir sevgi dili, sevgi zinciri oluşturmak... Onlar yanlarından geçen herkese gülümsüyorlar çünkü, sadece bana değil ki.
Dün kızımla okuldan dönerken bir abla selâm verdi, “Aleyküm selâm!” dedim. Kızım şaşırdı, “Tanıyor musun?” diye sordu. “Hayır” dedim, “Tanımıyorum.” “Şaşırdım” dedi, “İnsan tanımadığına neden selâm verir?” “Mü’min mü’minin elinden ve dilinden emin olandır” dedim. “Allah’ın selâmı herkesedir, herkesin üzerinedir. O yüzden selâm verdi, benden emin ol demek istedi, ben de selâmını aldım.”
Bu hercai menekşe de öyle geldi. Bunca yalnızlığın içinde, içine gömülmüşlüğün, sadece kendi derdiyle yoğrulmuşların ülkesinde, “sanki Allah’ın herkese gülümsesin ve onları mutlu etsin diye yarattığı” bir canlı gibi... Kimi görse gülümsüyor. Yalnızlığın içinde kendi yalnızlığına gömülmeyen biri gibi...
Kendi düşüncelerimle başbaşa yürüdüğüm sabah yürüyüşünde, ağaçlara, bulutlara bakarken, bir anlık o çiçeği görüp geçmem ve bana bunları düşündürmesi... “Bana da bak, bizi de oku!” demesi... Kendi yalnız olsa da başkalarına gülümsemeyi unutmaması... Allah’ın yarattıkları ne kadar güzel! Ne güzel işaretleri, işaretçileri var. Allah, bize her masnu’uyla ne kadar da kendini hatırlatıyor. “Yalnız değilsin, Ben varım!” dercesine...