Risale-i Nur’un hizmet-i imaniyesi ile meşgul olan Nur talebelerine endişe ve telâş vermek girişimleri her zaman olmuştur ve olmaktadır.
Bütün bu hücumlara karşı Bediüzzaman Said Nursî; “Hiç merak ve telâş etmeyiniz” uyarısını yaparak şahs-ı manevîmizin birlik ve bütünlüğünün korunması gerektiğini ifade etmektedir.
Çeşitli sebeplerle birbirini suçlamak, sen yanlışsın ben doğruyum tartışmalarına girmek, hakkında gerçek ve doğru bilgiye sahip olmadığımız hususlarda kardeşlerimiz hakkında fikirler beyan etmek, kardeşler arasında fitneye sebep olabilecek olayları sükûnete ulaştırmak yerine kışkırtıcı tavırlarda bulunmak yanlıştır.
Şahs-ı manevî içerisinde karşılıklı cepheler oluşturarak mücadeleye tutuşmak gibi menfî vaziyetler bizlere yakışan davranışlardan değildir. Üstad’ımızın ifadesiyle; “Vazifemiz, sabır içinde şükretmek ve mümkün oldukça Nurlarla meşgul olmaktır.” Nurlarla meşgul olmak zaten bize doğru hareket tarzını gösterecektir.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bazı sebeplere binaen en ziyade Hüsrev, Hafız Ali ve Tahirî’yi sıkıntıda tahmin ettiği hâlde, aksine olarak en fazla temkin, teslim ve rahat-ı kalb onlarda ve beraberlerinde bulunanlarda gördüğünü söylemektedir. Bunun sebebinin ise onların hakikî vazifelerini yaptıklarını, malâyanî şeylerle iştigal etmediklerini, kaza ve kaderin vazifelerine karışmadıklarını, enaniyetten gelen hodfuruşluk, tenkit ve telâşa kapılmamak olduğunu söylemektedir.
Bu şekilde yaparak Nur talebelerinin yüzlerini ak etmelerini ve zındıkaya karşı Risale-i Nur’un manevî kuvvetini göstermelerini takdir ve tebrik ile karşılamaktadır.