Birincisi: Çekirdek ve tohumlardaki genetik yazılımlar.
İkincisi: Yumurtalar.
Üçüncüsü: Sperm ve yumurtalıklarda yazılan genetik şifreler.
Bütün bitki çeşitleri tohum ve çekirdek yolu ile hayatlarını devam ettirirler. Bunlarda bulunan genetik yazılım ise toprak perdesi altında açılır ve bitki bu noktadan kök salarak neşv ü nema bulur.
Balıklar, kuşlar ve tavuklar gibi bir çok mahlûkun da yumurtalara yazılmış olan genetik yazılımın ısı yolu ile açılması sonucunda nesilleri devam eder.
Memeli hayvanlarda ve insanlardaki genetik yazılım ise anne rahimlerinde açılır ve bu mahlûklarda doğum yaparak nesillerini devam ettirirler.
Bu noktada bir sual akla gelebilir:
Eğer tohumlarda yazılan genetik yazılar bir parça ruha benziyor ise, insan sperminde ve anne yumurtalık hücresindeki yazılar da ruha benzeyen yazılar mıdır? Yumurta içine yazılan yazıları da ruha benzeyen yazılar olarak tanımlayabilir miyiz? İnsandaki genetik yazıları ruha benzeyen olarak tanımlar isek, ruhu nasıl ifade edeceğiz?
Evet Nurlar’da geçen ifadeye göre, hem çekirdek, hem yumurtalardaki genetik yazılım, hem de insanların üreme hücreleri olan sperm ve yumurtalıklardaki genetik yazılımlar da bir ölçüde “ruha benzeyen” tabiri içine dahil edilebilir. Yani yumurtalık hücresi içine yazılan o cismin teşekkül kanunları bir ölçüde ruha benzemektedir.
Peki ruh kavramı ne zaman ortaya çıkmaktadır?
Bu sualin cevabı için bir çocuğun yaratılma sürecine bakmak gerek. Bir sperm hücresi anne rahminde yumurtalık hücresi ile birleşir. Yirmi üç kromozom anneden, yirmi üç de babadan gelerek toplam kırk altı kromozom ile yeni bir canlı inşası başlar. Bu ise tamamen anneye bağımlı olarak gelişir. Yani çocuktaki ruha benzeyen genetik yazılım belli bir süre annedeki esas ruh yapısı üzerinde çalışır. Zaten bütün insanların ruhu da kâinat ruhu ile iç içe faaliyet gösterir. Yani kâinatta her şey birbirine bağlıdır. İşte anne karnındaki cenin önce anne ruh yapısı içinde gelişme gösterir. Adeta iç içe çalışan sistemler gibi. Nasıl ki, bu günkü bilgisayar teknolojisinde bir işletim sistemi içinde başka bir işletim sistemi çalışabilmektedir. Aynen onun gibi çocuktaki ruha benzeyen yazılım da anne ruh yapısı bütünlüğü içinde çalışmaktadır.
Ne zaman ki çocuk gelişme gösterir ve müstakil bir suret, şekil ve yapı almaya başlar işte o zaman onun ruhu da kişiye özel bir ruh olur. Yani ona o zaman ruh üflemesi yapılır. Bu da kırk veya yüz yirmi gün içinde olmaktadır. Bu husus Hadis-i şeriflerde beyan edilmiştir.
İşte çocuğa ruh yüklemesi yapıldıktan sonra sistem işlemeye başlar ve kişiye özel bir hal alır. Bu durumda harici vücut içinde işleyen yeni bir şahıs ve hayat tezahür eder. Ama yine de bu sistem kâinat bütünlüğü içinde işleyen bir sistemdir. Unutmamak lâzım ki insan kâinatın meyvesidir. Ve bir meyve nasıl ki doğrudan ağacın genel programı içinde gelişmeye devam eder, benzer tarzda insan da kendisine verilen ruh programını koca kâinat çerçevesi içinde çalıştırmaya ve geliştirmeye devam eder. Bu gelişim ölümle biter. Çünkü ölüm insana verilen programın geliştirmesinin sona erdiğini ve yeni bir kâinatın çekirdeğini taşıyan insanın yer altına girerek ebedî bir hayatı netice verecek yeni bir kâinatın aslî çekirdeğinin yeniden hayat bulacağı bir süreçtir.
Yani her insan ahiret âlemlerinde yeni bir kâinatın çekirdeği olacak. Ve her bir insandan yeni bir kâinat yaratılacak. Cennete girecek son kişiye dünya kadar veya dünyanın on katı kadar bir yer verilmesi bunun açık delilidir.