İnsanlığın bulduğu önemli keşiflerden birisi de hiç kuşkusuz sinema olayıdır.
Önceleri siyah beyaz renklerle sadece sinema perdelerinde gösterilen filmler, bu gün için çok renkli ve oldukça gelişmiş bir hal aldı. Sinema salonları yine devam etmekle birlikte büyük ekran televizyonlar sayesinde evlerimizin bir köşesi adeta bir sinema salonuna döndü. Artık oturduğumuz yerden dünyanın bir çok yerini seyredebiliyoruz. Bazı televizyon yayınlarında canlı görüntülerle bir çok farklı ülkeleri ekranda görme imkanımız oluyor. Dünyanın en ücra köşelerinde çekilmiş belgeseller, gezi programları, spor müsabakaları, canlı haber yayınları bu gün için çokça takip edilen yapımlardır. Bu yolla kayıt altına alınmış çok farklı görüntüler merakla izlenmeye devam ediliyor. Hatta Mekke’den yapılan canlı yayın ile günün yirmi dört saati Kabey’i izlemek mümkün. Sinema olayı müspet yolda kullanıldığı zaman insan zihni önüne çok geniş bir tefekkür penceresi açar.
Teknoloji geliştikçe görüntü formatı da değişmekte. Günümüzde yayınlar HD formatında ve çok daha net. Hatta bu format da gelişmeye devam ediyor. Artık ultra HD formatı gündemde. Bu da çok net görüntü elde edilmesine vesile oluyor. Görünen o ki sinema teknolojisi gelişmeye devam edecek. Ömrü olanlar gelecekte çok daha garip şeyler görecekler.
Bu sinema kelimesi Risale-i Nurda da sıkça geçen kelimelerden birisidir. Üstad Bediüzzaman bu kelimeyi kullanarak bir çok hakikati izah eder. Bilhassa gaybi alemlere ait hakikatleri. Zaten kendisi de ibret için ara sıra sinemaya gidermiş. Bu da ilginç bir ayrıntı.
Sinema yolu ile izah edilen en mühim mesele ise âlem-i misal meselesidir. Zira alem-i misal çok büyük bir fotoğraf makinesine benzetilir. Günümüz tabiri ile çok büyük bir kameraya. Belki de “ilahi ultra HD” formatında kayıt yapan bir kamera bu. Dünyada olan her türlü hadise çok farklı yönden ve açıdan kayıt altına alınmakta ve bütün mahlukatın her türlü hal ve hareketleri film şeritlerine kaydedilmektedir.
İşte bu hususa şöyle dikkat çekilmiş:
“Gördüm ki, âlem-i misal, nihayetsiz fotoğraflar ve herbir fotoğraf, hadsiz hâdisât-ı dünyeviyeyi aynı zamanda hiç karıştırmayarak alıyor. Binler dünya kadar büyük ve geniş bir sinema-i uhreviye ve fâniyâtın fâni ve zâil hallerini ve vaziyetlerini ve geçici hayatlarının meyvelerini sermedî temâşâgâhlarda ve Cennette saadet-i ebediye ashablarına da dünya maceralarını ve eski hâtıratlarını levhalarıyla gözlerine göstermek için pek büyük bir fotoğraf makinesi olarak bildim.” 1
Benzer ifadeler Nurların bir çok yerinde geçmektedir.
Demek ki alem-i misal çok büyük ve geniş bir uhrevi sinema perdesine benzemekte. Yüzlerce, binlerce ve milyonlarca ekranda akıl almaz görüntüler çok değişik açı ve zaviyeden gösterime girmekte. Çok acaip ve şu anki sinema teknolojileri ile kıyaslanamayacak kadar harika bir uhrevi sinema bu. Görüntülerin hepsi “ilahi ultra HD” formatında. Gözün hissedebileceği tüm zevkleri tatmin edecek bir güzellikte. İnsanın merak ettiği her şey var orada. İnsan gerçekten bir çok hadiseyi merak ediyor. Mesela Kur’ân’da geçen peygamber kıssaları. Şimdi Adem babamızın yaratılışını ve onun cennette ve dünyada geçirdiği zamanları görebilsek ne kadar ilginç ve cezbedici olurdu değil mi?
Nuh Aleyhisselamın mücadelesini, Nuh tufanını bir sinema ekranında seyretsek insana ne kadar zevk verirdi. Aynı şekilde Yusuf ve Musa Aleyhisselamın mücadelesini, Süleyman Aleyhisselamın hizmetini ve diğerlerini... En çok da Resul-u Ekrem Aleyhisselatüvesselamın hayatı ve iman mücadelesi merakımızı celp ederdi. Bedir harbini, Uhud savaşını, Hendek müdafasını canlı bir yayın gibi bir sinema ekranında seyretsek ne kadar hayret verici olurdu değil mi? İşte tüm peygamberlerin tüm hizmetleri canlı bir şekilde kayıt altına alınmıştır. Ahiret kapısının ilk durağı olan kabir hayatın başlayınca tüm bu hadiseleri sinema perdesi gibi alem-i misalin canlı levhalarında göreceğiz inşallah. İstediğimiz zaman ve mekan boyutunu seçerek arzu ettiğimiz hadislerin canlı yayınlarını izleyebileceğiz.
Hatta kabir aleminde cennete ait bir perde de açılacak. Orada ebedi alemin güzelliklerini görüp büyük bir zevk ve lezzet ile o ebedi manzaralar seyredilecek. Zaten kabir alemindeki en büyük lezzet de bu seyir ve müşahede lezzeti olacak.
Bu hususa da yine şöyle dikkat çekilmiş:
“Evet, bir mü’min, gözüne perde çekilse ve gözü kapalı kabre girse, derecesine göre, ehl-i kuburdan çok ziyade o âlem-i nuru temâşâ edebilir. Bu dünyada nasıl çok şeyleri biz görüyoruz, kör olan mü’minler görmüyorlar. Kabirde o körler, imanla gitmişse, o derece ehl-i kuburdan ziyade görür. En uzak gösteren dürbünlerle bakar nev’inde, kabrinde, derecesine göre, Cennet bağlarını sinema gibi görüp temâşâ ederler. İşte böyle gayet nurlu ve toprak altında iken göklerin üstündeki Cenneti görecek ve seyredecek bir gözü, bu gözündeki perde altında, şükürle, sabırla bulabilirsin. İşte o perdeyi senin gözünden kaldıracak, o gözle seni baktıracak göz hekimi, Kur’ân-ı Hakîmdir.”2
Dipnotlar:
1. Sözler, s.229
2. Mektubat, s.341