CENÂB-I HAK HZ. ÂDEM'İ CENNETE YERLEŞTİRDİKTEN SONRA ONU İKAZ EDİYOR VE ONA CENNET HAYATI İLE İLGİLİ MÜHİM BİR HABER VERİYOR. ORADA ACIKMAYACAĞINI, SUSAMAYACAĞINI, ÇIPLAK KALMAYACAĞINI VE GÜNEŞTE YANMAYACAĞINI BİLDİRİYOR. DEMEK Kİ HZ. ÂDEM'İN İLK YARATILIŞTAKİ VÜCUDU SUSAMAYAN, ACIKMAYAN, ÖRTÜLÜ, GÜNEŞTEN YANMAYAN, YANİ ISI VE IŞIKTAN ETKİLENMEYEN BİR MAHİYETE SAHİP BİR VÜCUT. YANİ CENNET HAYATINA TAM UYUMLU BİR VÜCUT.
İnsanlığın babası olan Hz. Âdem’in yaratılışı, meleklerle imtihanı, cennete yerleştirilmesi, yasak meyveden yemesi ve dünyaya gönderilmesi hususunda İslâm kaynaklarında oldukça geniş izahlar vardır. Bu mesele İslâm dünyasında olduğu gibi bütün dinlerin de mühim konularından birisidir. Hatta bazı dinlerde çok farklı izahlar yapılmış. Bu farklı izahlara rağmen meselenin ana hatlarında çok ciddî bir ayrışma yoktur. İslâm âlimleri, bilhassa tefsir uleması meseleyi çok değişik cephelerden ele almışlar, kalbi ve zihni doyurucu çok güzel izahlar yapmışlar. Biz de bu kısa yazımızda, Risale-i Nur’daki izahlar ve günümüzdeki müsbet fen ilimleri doğrultusunda meselenin bir cephesine dikkat çekmek, Hz. Âdem ve yasak meyve konusunda bazı fikir ve düşünceleri sizlerle paylaşmak istiyoruz. Meseleyi belli başlıklar altında sunmak takip ve müzakere açısından daha kolay bir süreç olacağı kanaatindeyiz.
O zaman haydi Bismillah diyerek başlayalım:
A- HZ. ÂDEMİN YARATILIŞI VE İLK YARATILIŞTAKİ VÜCUDUNUN MAHİYETİ
Hz. Âdem’in topraktan yaratıldığı hususunda umumî bir ittifak vardır. Şimdiye dek gördüğümüz bütün kaynaklarda Hz. Âdem’in kurumuş saf topraktan yaratıldığı ifade edilmekte. Bu hususta Rahman Sûresi 13. âyeti yorumlayan Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde şu izahı yapmakta: “Fagfur gibi bir selsâlden insanı yarattı (Rahman, 13) - Salsal; tıngır tıngır ses veren kuru çamur. Fehhar; iyi pişkin saksı, ya’ni fağfur gibi çin çin ses verecek kadar kurumuş, hayattan o derece uzak kuru topraktan ki insanın ilk menşeî budur. Arz hareketi şems karşısında bu derece hayattan uzak iken Allah Tealâ ondan tavırdan tavra bir sülâle ıstıfa ederek insanı yarattı.”
Demek ki Hz. Âdem’in ilk yaratılışındaki madde kuru, pişmiş, içinde hiç su ve başka sıvı olmayan bir madde, yani vurulunca tın tın öten kupkuru bir toprak. Bu noktada bu ilk vücut ve cismin maddî yapısının bu günkü bizlerde olan maddî vücut ve cisimden bir miktar farklı olduğunu anlıyoruz. Elbette ki, öncelikle cennete yerleştirilecek olan bir cismin o hayat tarzına uygun olması hikmet gereğidir. Yani Hz. Âdem cennette meskûn olacak ise maddî yapısının da cennetteki hayata uygun ve münasip olması gerekir.
Bu husus bir âyet-i kerime ile bildirilmiştir:
“Ve düşün o vakti ki: Melâikeye ‘Âdem için secde edin’ dedik, hemen secde ettiler, ancak iblîs dayattı. Bunun üzerine biz de ‘Ya Âdem’ dedik: ‘Haberin olsun bu sana ve zevcene düşmandır, sakın sizi Cennetten çıkarmasın ki sonra bedbaht olursun. Çünkü sen orada acıkmazsın, çıplak kalmazsın. Ve sen orada susamazsın ve Güneşte yanmazsın.’” (Taha, 116-119)
Cenâb-ı Hak Hz. Âdem’i cennete yerleştirdikten sonra onu ikaz ediyor ve ona cennet hayatı ile ilgili mühim bir haber veriyor. Orada acıkmayacağını, susamayacağını, çıplak kalmayacağını ve güneşte yanmayacağını bildiriyor. Demek ki Hz. Âdem’in ilk yaratılıştaki vücudu susamayan, acıkmayan, örtülü, güneşten yanmayan, yani ısı ve ışıktan etkilenmeyen bir mahiyete sahip bir vücut. Yani cennet hayatına tam uyumlu bir vücut.
Hz. Âdem’in cismi ile ilgili ilginç bir ayrıntı da hadislerde bildiriliyor:
“Allah, Adem'in (a.s.) bedenini yaratıp bıraktıktan sonra iblis dolaşıp ona bakmaya başladı. Vaktaki onu içi boş gördü, ‘Bu kendine sahip olamaz, benim için kolay ele geçirilebilir bir yaratık’ dedi.” (Ramuzu-l Ehadis, s. 352)
Sahih kaynaklarda geçen bu hadis-i şerife göre Hz. Âdem’in maddî bedeni inşa olunduktan sonra bir süre meleklerin ve iblisin önünde öylece bırakılmış. Melekler merak etmelerine rağmen, orada yatan cisme yaklaşmaktan çekinip korkarlarmış. Ancak İblis yerde yatan vücudun etrafında dolaşır, bazen cisme vurur, bazen de ağzından girip cismin içini dolaşırmış. Cismin içinin boş olduğunu görünce kendi kendine bu rakibe karşı galip geleceği zannına kapılırmış. Hatta merak ve tereddütle meseleye dikkat kesilen meleklerin de korkularını gidermeye çalışırmış. (bkz. İslâm Tarihi 1. cilt.)
Burada önemli bir ayrıntı var: O da Hz. Âdem’in ilk yaratılıştaki vücudunun içinin boş olması. Bunun anlamı şu: Demek ki, Hz. Âdem’in ilk yaratılışındaki vücut yapısı bu dünya şartlarındaki vücut yapımıza sahip değildi. Yani vücudunda su, kan, iç organlar, kalp, ciğerler, sindirim sistemi ve üreme sistemi gibi temel organları yoktu. Kupkuru bir vücudu, cennete lâyık bir beden ve cisim yapısı vardı.
Risale-i Nur’da bu konuda ilginç bir tanım vardır:
“...nur ve nur kabiliyetinde ve evliyâ kalblerinden daha lâtîf ve emvâtın ruhlarından ve melâike cisimlerinden daha hafif ve cesed-i necmî ve beden-i misâlîden daha zarif olan ruh-u Muhammediyenin (asm) hadsiz vezâifine medâr ve cihâzâtının mahzeni olan cism-i Muhammedî (a.s.m.).. (Sözler, s. 520)” ve “Acaba lâtîf cismi, urûcda sür’atli olan ulvî ruhuna tâbi olmuş, ruh sür'atinde hareketi nasıl akla muhâlif görünür? (Sözler, s. 524)” ve “...elbette nurânî kayıtsız, geniş ve ebedî olan Cennette, cisimleri ruh kuvvetinde ve hiffetinde ve hayal sür’atinde olan ehl-i Cennet... (Sözler, s. 463)” ifadeleri ışığında Hz. Adem’in de cesed-i necmî gibi latif bir cisme sahip olduğunu anlıyoruz. Üstelik bu beden ve cesede ruh üflendikten sonra ruh ve hayal sür'atinde bir hareket kabiliyeti ile donatılmış bir cennet hayatına da sahip olduğunu yine yukarıdaki nakiller doğrultusunda kolaylıkla söyleyebiliriz.
Demek ki, Hz. Adem’in kuru balçıktan yapılmış cismine ruh verildikten sonra çok daha üst düzey bir hayat sahip oldu. Yani Hz. Adem cennette günümüzde yaşadığımız zaman-mekân sınırlarının çok daha üstünde bir hayat tarzına sahipti. Bizlerin yaşadığı dört boyutlu bir âlemden çok daha fazla boyutlu bir hayat yaşıyordu. Zira melekleri ve şeytanı doğrudan görebiliyor, onlarla konuşup, söylediklerini anlayabiliyor; acıkma ve susama olmaksızın cennet elbisesi ile örtülmüş, ısı ve ışıktan etkilenmeyen bir hayat boyutu ile yaşıyordu. Vücut yapısındaki zerreler ışıktan hızlı titreşiyor, kendisi ışıktan hızlı, ruh ve hayal sür'atinde hareket edebiliyordu. Yediğini sadece lezzet için yiyor, yediklerinden rahatsız edici şeyler zuhur etmiyordu.
İşte Hz. Âdem’in ilk yaratılıştaki ruh ve vücut yapısı böyle idi.
Konuyu kısaca özetlersek:
Hz. Âdem’in vücut yapısının mahiyeti:
1- Kupkuru topraktan yapılmış bir vücut yapısı.
2- Maddî organları olmayan zar veya membran tarzında lâtif maddî bir suret ve vücut.
3- Fizikî şartlardan etkilenmeyen, acıkmayan ve susmayan bir cisim.
4- Işıktan hızlı hareket edebilen bir hayat.
5- Zaman ve mekân boyutunun ötesinde beş ve üstü boyutta, yani çok boyutlu bir hayat tarzı.
B- HZ. HAVVA’NIN YARATILIŞI
Hz. Adem’in yaratılması, meleklerin imtihanı, isimlerin öğretilmesi, meleklerin secde edip İblisin secde etmemesi ve İblisin cennetten kovulması süreci sonrasında; Hz. Âdem cennete yerleştirilir. Hayat tarzı, vücut yapısı ve yaşayış şartları cennet hayatına uygun bir tarzdır. Hz. Adem cennette yaşamaya devam ederken mühim bir hadise olur ve Hz. Havva yaratılır. Hz. Havva’nın yaratılışı da ulema arasında çokça tartışılmış. Ancak mühim bir ittifak noktası, Hz. Havva’nın Hz. Ademden yaratıldığıdır. Hatta eğe kemiğinden yaratıldığı tarzında mecazi ifadeler ve rivayetler de var. Belki eski devirlerde ilim ve fen bugünkü düzeye gelmediği için bazı izahlar eksik kalmış olabilir. Ancak günümüz bilim ve fen ışığında meseleye bakacak olursak, Hz. Havva’nın yaratılışı konusunda iki mühim tanım yapılabilir:
1- Hz. Havva klonlama veya kopyalama yöntemi ile Hz. Adem’den yaratılmış olabilir.
2- Günümüz teknolojilerine göre, bilhassa Kuantum teorilerine göre, üst boyutlarda yaşayan insanlar maddenin mahiyetine müdahale edebilir, maddeyi kopyalayabilir, şuur ve bilinç yolu ile maddeyi şekillendirebilir. İşte bu duruma göre Hz. Âdem arzu ve isteği ile kendine bir eş istemiş ve Allah da bu eşi yaratmıştır. Kur’ân verilerine göre Hz. Havva’nın Hz. Âdem’e nispet edilmesi zihinlere böyle bir tanımı ilham ediyor. İlim ve fendeki gelişmelerle ileri zamanlarda daha farklı ve net tanımlar yapılabilir.
Suâl: Hz. Adem ilk yaratıldığında cinsiyet özelliklerine sahip miydi? Ya da cennettelerken Hz. Âdem erkek, Hz. Havva bayan mı idi?
Cevap: Bu konuda net bir tanım yok. Ancak cennet üreme yeri olmadığı sırrı ile ve Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın ilk yaratılışta dünyadakine benzer bir vücutları olmadığı için cennet hayatı süresince cinsiyet durumları net olmadığı görülüyor. Belki zahirî görüntü ve suretleri bay ve bayan şeklini andırsa da, mahiyet itibari ile onlar cennette bir arkadaş, bir eş hayatı sürdürüyorlardı, anne baba tarzı değil. Kur’ân’ın bize bildirdiğine göre bu kabiliyet, yani cinsiyet durumu yasak meyve yendikten sonra ortaya çıkacaktır. Bu konu izah edilecek.
DEVAM EDECEK