"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sağlıksız beslenmenin ruh sağlığına yansımaları (2)

Feyzullah ERGÜN
02 Haziran 2021, Çarşamba
Beslenme ihtiyacımızın karşılanmasında yaşanan ve hayatın her anını olumsuz etkileyen en büyük problem, gıda maddelerine karıştırılan kimyevî katkı maddeleri ile genetiğine müdahale edilerek, özellikleri değiştirilen gıda diyemeyeceğimiz, fıtrî olmayan yiyecek maddeleridir.

Özellikle çocuklarla gençlerin severek tükettiği, geleneksel gıda ve çerez olarak geniş tüketim alanı bulunan mısır, genetik yapısı (GDO) değiştirilerek, hayatı destekleyen besleyici değeri yok edilerek organik hastalıklarla, psikolojik sıkıntıların kaynağı haline getirilmiştir. “Mısır bir zamanlar besleyiciydi, sağaltıcıydı, güçlendiriciydi. Sonra göz açıp kapayana dek GDO mühendisliği tarafından tahrip edildi. Mısır, DNA’sı değiştirildiği için artık her türlü hastalığı besleme, modern çağın salgınlarına ve kronik rahatsızlıklarına katkıda bulunan patojenlere yakıt sağlama yetisine sahiptir. Değişime uğratılan mısırın kullanılması sonucu, tüketenlerde kronik bitkinlik sendromu, vertigo, beyin lezyonları ve bağışıklık sistemi bozukluklarına rastlanabilecektir.

Gıdaların yapısına yerleştirilen bu GİZLİ TOKSİNLER, bedenimizi zararsız çeşni kisvesi altında işgal eder. Tabiî tatlar olarak etiketlendirilen, aslında beyinde yapılanıp nöronları, merkezi sinir sistemindeki hücreleri tahrip eden bir NÖROTOKSİN (sinir hücresini zehirleyen F. E.) olan MSG’dir (Mono sodyum glutamat). MSG aslında merkezi sinir sisteminin tamamı için son derece zararlıdır ve hayatınızı mahvedebilir. Bu madde insan vücudunda dikkat eksikliği/ HİPERAKTİVİTE, migren, ALZHEİMER, DEMANS (bunama), anksiyete (endişe), DEPRESYON, bütün nörolojik rahatsızlıklar, odaklanma ve konsantrasyon bozukluğu, bellek sorunları, bitkinlik, beden ağrıları, huzursuz bacak sendromu, zihin bulanıklığı, uyuma zorluğu” 1 gibi olumsuzluklara sebep olur. En zararlı özelliği, bağımlılık yapmasıdır.

Zamanımızda uygulanan ÖRTÜLÜ BESLENME SİSTEMİ aracılığında, vücudun yetersiz beslenmesiyle birlikte, kimyevî emülgatör maddeler, pestisit (tarım ilâçları) ve genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) yoğun şekilde kullanılması sonucu yaşanan “Panik depresyon’un anksiyeteyi tetiklemesi, yediğimiz gıdalardaki mineral ve vitamin eksikliğinden kaynaklanan, ruh halimizi bozabilen ve doktorların bile sebeplerini bulmakta zorlandığı hastalıkların kökenleri bir ölçüde yanlış beslenmeye dayanıyor.” 2 Bu tür beslenme, bağırsaklardaki sağlıklı faaliyeti tahrip edeceğinden, bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla, ruh sağlığının dengesi olumsuz etkilenecektir. Bu çeşit katkılı gıdalarla ruhî yapı ve sosyal davranışlarımız yönlendirilebilmektedir.

Kimyevî katkı maddelerinin etkisiyle “Bedenlerimizde bulunan DNA ve RNA’ları kontrol altına alıyorlar, bizlerin de kendi istedikleri gibi bir toplum olmamızı sağlıyorlar. Yani tepkisiz, vurdumduymaz ve sadece kendisi için yaşayan, çevresine bakmayı bile unutan bir toplum haline getiriliyoruz. Genlerimizle oynanarak, bizleri hayata sağırlaştırdılar. Nasıl mı? Sokaklarımızın en ücra köşelerine kadar giren İngiliz firmasının ürettiği cipsleriyle, Fransız Yahudi firmasının patentli yoğurtları ile Alman patentli yumuşak şekerlemeleri ile ve süper marketlerden, mahalle bakkalına kadar, daha sonra damağa bıraktıkları tadla kendini arattıran pek çok ürünleri ile, rahatlıkla bedenlerimizi kontrol altında tutabilirler. Meselâ KOLA, ENERJİ İÇECEKLERİ gibi birçok sıvı içeceklerle de DNA’larımızı yanıltarak, asıl üretici olan RNA’ya yanlış bir hücre göndermesi sağlanabilir ve RNA, DNA’dan onay alan hücrelerin yararını, zararını düşünmeden sürekli yanlış hücreyi üretmeye başlar. Aynı şu an bize ne derlerse, kabullenip yaptığımız gibi. Kapitalist sermaye çevrelerinin dayatmaları ile uluslar arası büyük bir felâket olarak gelişen hormonlu ve GDO’lu ürünleri tüketmeye devam eden insanlarda baş gösteren cinsel sapmalar dikkat çekmeye başlamıştır. Bu gıdalarla erkeklerde kadınlık, kadınlarda da erkeklik hormonlarının artttığı, toplumda kadınsı erkeklerin ve erkeksi kadınların sayılarında gittikçe artış meydana getirdiği ifade edilmektedir.” 3

Beslenme ihtiyacının çözülmez kördüğümü haline getirilen gıdalardaki kimyevî katkı müdahalesinin, organizmadaki bilinen veya bilinemeyen tahribatları, insanları her geçen gün artan seviyelerde bunaltmaya devam etmektedir. Emülgatör adı verilen bu kimyevî katkı maddelerinin, organizmanın fizyolojisine büyük zararları yanında, psikolojik denge ve davranışlar üzerindeki etkilerinin, yaşama kalitesini önemli derecede bozduğu açıkça gözlenmektedir. (E) sembolüyle simgelenen kimyevî emülgatör maddelerin sebep olduğu psikolojik denge ve davranış bozukluklarının tesbit edilebilenleri, şu şekilde sıralanabilmektedir. “Özellikle çocuklardaki HİPERAKTİVİTE sendromu vak’aları büyük bir yüzde oluşturmaktadır. Ayrıca çocuklarda zekâ gerilemesine sebep olabilir. Bazıları birlikte alındığında, sinir hücrelerini tahrip ettiği ve genetik mutasyona sebep olabilecekleri tesbit edilmiştir. Bir kısmı da uykusuzluğa sebep olmaktadır. Hafıza problemleri, yaşlılık bunaması, ALZHEİMER hastalığı ve sinir sistemi tahribatı yapanlar da bulunmaktadır. Büyüme ve davranış bozukluklarına, ayrıca nörolojik sorunlara sebep oldukları da biliniyor. Vücut yorgunluğu ve sinirlilik hallerini arttıranlar da, yaygın olarak kullanılmaktadır. Hakkında neredeyse hiçbir sağlıklı araştırmaya rastlanmayanlar olduğu gibi, CENİN ve BEBEKLERDE tehlikeli etkileri olanlar da bilinmektedir. Vücudun tabiî dengesinin de bozulmasına yol açabilen maddeler yaygın olarak kullanılmaktadır. Tatlandırıcı olarak geniş alanda kullanılan toksik ASPARTAM maddesi, migren, PANİK ATAK, hiperaktivite, kronik yorgunluk, UNUTKANLIK, DEPRESYON, agresifite (öfke hali), alzheimer, çocuklarda nörolojik değişimler ve ruhî gelişim bozukluklarına sebep olduğu ispatlandığı halde, kullanımına devam edilmektedir.” 4

Sonuç olarak, gıdaların ve beslenmenin kuşatıldığı bir dünyada, Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin güzel benzetmesiyle “Cehaletimizin pazarına getirilmiş” bu maddelerin korkunç düzeyde ilgi görüp, kullanılmasının da devam edeceği ve engellenemeyeceği belirlenmişken, sosyologların X, Y, Z kuşakları olarak nitelendirdikleri gençlerden, yeni gelecek kuşağa kanaatimizce GDO KUŞAĞI olarak adlandırmaları daha uygun olacaktır.

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnotlar:

1) Anthony WILLIAM, Hayat Değiştiren Yiyecekler, s. 342, Nemesis Kitap 2019.

2) İsmail TOKALAK, Dünya’da Gıda Terörü, s. 56, Ataç Yayınları.

3) Hüseyin Kâmî BÜYÜKÖZER, Yeni Dünya Düzeni ve Helâl Gıda, s. 55 Gimdes Yayınları 2019.

4) Kemal ÖZER, Yediklerinizin İçinde N(E) Var?, s. 156 Hayykitap 2013.

Okunma Sayısı: 2485
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halil İbrahin KARAHAN

    2.6.2021 17:53:32

    Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı