İnsan yaratılışı itibariyle akıl sahibidir.
İnsanın akıl sahibi olması beraberinde bir irade sahibi olmasını da getir. İnsan bir irade ile duygu, düşünce, ifade, fikir, karar, tercih, sorumluluk ve hayat sahibi olur. Her düşünce bir fikirdir, bir fikir bir karardır, her karar bir tercih ve her tercih ise bir sorumluluktur. İnsan kararlarından ve tercihlerinden sorumludur zira insan irade sahibidir. İnsana dünyasını, ahiretini kazandıran veya kaybettiren kendi iradesidir. İnsan iradesi ölçüsünde insandır, insan olduğu ölçüde hürdür ve hür olduğu ölçüde kâinatın sahibine kuldur.
İnsanın yaratılış gayesi, Allah’ı bilmek, tanımak, sevmek ve kısacık dünya hayatını Allah’ın emir ve yasakları üzere rıza-yı ilahi dairesinde yaşamaya gayret ederek asıl olan ahiret hayatını kazanmaktır. Şu bir ezan ve bir sela arasından ibaret olan dünyada insanın asıl meselesi ve asıl davasını ahiretini kazanmak veya kaybetmektir. Ahireti kazanmak bir iman davası, bir irade meselesidir. Kaybetmek ise dünyanın aldatıcı hevesine, nefsin kötülüğü teşvik eden prangalarına karşı iradeyi kullanıp zafer kazanmaktır.
İnsanın imanı kalbine, dünyası, ahireti, yarısı, şifası, Cenneti veya Cehennemi ruhuna, hürriyetini veya esaretini iradesine emanettir.
Kur’ân-ı Kerîm’de; “Rabbinizden hak gelmiştir, artık isteyen iman etsin isteyen inkar etsin; fakat biz hakka karşı çıkanlara öyle bir ateş hazırladık ki ...” (Kehf Suresi, 29.ayet)
“İstediğinizi yapın; ancak bilin ki Allah yaptıklarınızı görmektedir.” (Fussılet Suresi, 40.ayet)
“Gerçek şu ki, Biz ona yolu / yöntemi gösterdik; şükredici, ya da nankör (olması artık kendisine kalmıştır)” (İnsan Suresi, 76.ayet)
“Dinde zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış, birbirinden ayrılmıştır: O halde, şeytani güçlere ve düzenlere (uymayı) reddedenler ve Allah’a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam mesnede tutunmuşlardır: Zira Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.” (Bakara Suresi,256.ayet)
“(Ey Peygamber,) de ki: ‘Ey insanlar, şimdi size Rabbinizden hakikat (bilgisi) gelmiş bulunuyor artık. Bundan böyle her kim ki doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi lehine seçmiş olacaktır ve her kim ki sapıklığı seçerse, yine bunu kendi aleyhine seçmiş olacaktır. Sizin davranışınızdan sorumlu değilim ben.” (Yunus Suresi,108.ayet)
“Şüphesiz, sana biz Kitab’ı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete ererse, bu kendi lehinedir; kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.” (Zümer Suresi,41.ayet)
“Herkesin kazandığı ya kendi lehine ya da aleyhinedir.” (Bakara Suresi, 286.ayet)
“Kim iyi bir iş yaparsa, bu kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara asla zulmedici değildir.” (Fussilet Suresi,46.ayet)
“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rum Suresi,41.ayet)
“Bu yaptığınızın karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına asla zulmetmez.” (Al-i İmran Suresi,18. ayet) buyuruluyor.
İnsan iradesiyle; hakkı ve batılı, doğru ve yanlışı, doğruluğu ve yalanı, adaleti ve zulmü, merhameti ve zalimliği, ihlâsı ve gafleti, helali ve haramı, itibarı ve sefilliği, kazanmayı ve kaybetmeyi, aydınlık bir yarını ve karanlık bir geçmişi, Cenneti ve Cehennemi kendi rızasıyla tercih eder. İnsanın iradesi imanından ve aklından bağımsız değildir. Güçlü bir irade ancak iman, akıl, kalp dengesiyle sahip olunur. Zayıf bir irade acziyetin ve bedbahtlığın en yalın halidir. İnsan özünü, özgürlüğünü, ömür sermayesini ve ebedi hayatını iradesinde saklar.