Dünya, aslında aşağı olandır. Arapçada edna, “en alçak” kelimesiyle aynı köktendir. Alçaklık, kötülük anlamındaki denâet kelimesi ile de akrabadır. Yani dünya; karanlık bir kuyudur, içine düştükçe çeker, hapseder ve boğar insanı.
İnsanoğlu, aslında aşağı olan bir yere ne kadar yüksek anlamlar yüklüyor. Büyük büyük cümleler, bitmeyen istekler ve sonsuz hayaller... Ruhundaki ebed arzusuyla dünyanın fânî oluşuna gözünü kapatıyor. Oysa dünya sadece bir yalan, bir aldanış, bir aldatma, bir kanış, bir kandırma, bir oyun ve oyalamadan ibarettir. Dünya, sadece ebediyetin müjdecisi ve ahiretin habercisidir. Dünya, sadece bir ezan ve bir sela arasında yürümekle yükümlü olduğumuz bir yoldur. Dünya, sadece ebedî bir hayatın arefesidir.
“Dinlerini bir oyun ve eğlence edinen, kendilerini dünya hayatı aldatmış o kimseleri kendi hallerine bırak. İnsanlara Kur’ân ile şunu hatırlat: Herkes kendi yaptığı günahlar yüzünden hesaba çekilecek. O zaman insanın Allah’tan başka ne bir yardımcısı ne de bir şefaatçisi olacak. Azaptan kurtulmak için her şeyini fidye olarak vermek istese bile yine de kabul edilmeyecek. İşte onlar, işledikleri günahlar yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkârlarından dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır.”1
“Dünya hayatının misali şudur: Bir yağmur, onu gökten indiririz. İnsanların ve hayvanların yiyip istifade ettikleri yeryüzü bitkileri o yağmuru emerek boy atıp gürleşir, sarmaş dolaş olur. Derken yeryüzü bütün takılarını takınıp rengarenk süslenerek olanca güzelliğiyle göz kamaştırır hâle gelir. Orayı ekip biçenler bütün bunların kendi güçlerinin eseri olduğuna ve artık onun ürünlerini toplama zamanı geldiğine inandıkları sırada, bir gece vakti veya gündüz oraya azap emrimiz gelir; sanki dün orada hiçbir şey yokmuş gibi, her şeyi kökünden biçiveririz. İşte, sistemlice düşünüp ibret alacak kimseler için ayetleri böyle ayrıntılarıyla açıklıyoruz.”2
“Allah dilediğine rızkı bolca bahşeder, dilediğine de sınırlı ölçüde verir. Fakat inkârcılar, bu gerçeğin farkında olmadıkları için dünya hayatı ile sevinip şımarırlar. Oysa ahiretin sonsuz nimetleri yanında dünya hayatı azıcık, değersiz ve geçici bir geçimlikten ibarettir.”3
“Onlardan bazı kimselere verdiğimiz dünya hayatının süsü ve debdebesinden ibaret olan geçimliklere gözün kaymasın! Biz bu nimetlerle onları imtihan ediyoruz. Unutma ki, Rabbinin senin üzerindeki nimeti ve ahirette sana vereceği rızık hem daha hayırlı, hem çok daha devamlıdır.”4
“Ahireti bildikleri ve iman ettikleri hâlde dünyayı ahirete severek tercih etmek ve kırılacak şişeyi bâkî bir elmasa bilerek rıza ve sevinçle tercih etmek ve akıbeti görmeyen kör hissiyatın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli lezzeti, ileride bir batman safî lezzete tercih etmek, bu zamanın dehşetli bir marazı, bir musibetidir.”15
Hayat terazisinde dünya sadece bir kafesindir ve ebedî hayatın sadece gölgesidir. Dünya insanı içine çeken derin bir kuyudur. İnsanın ebed arzusu, dünyanın yalancı cazibesi, nefsin ve şeytanın oyunları insanı dün- yanın kör kuyusuna çeker. Aldanmadan, boğulmadan ve hapsolmadan insanı içine çeken dünya kuyusundan cennet bahçelerine yürümek duasıyla.
Dipnotlar:
1- Enam Suresi: 70.
2- Yunus Suresi: 24.
3- Rad Suresi: 26
4- Taha Suresi: 131.
5- Kastamonu Lahikası, 120. Mektup.