GEZİ NOTLARI - 2- FATİH YARGI 

VARŞOVA 

Gece yarısı vardığımız Varşova’da soğuk havayla karşılaştık. Havalimanından kiraladığımız arabayla otelimize hareket edip dinlenmeye çekildik. Sabah otelde yaptığımız kahvaltının ardından Varşova’yı tanımaya başladık. İlk gittiğimiz yer Old Town dedikleri eski şehir bölgesiydi. Tarihi ve ihtişamlı binalar sizi karşılıyor. Varşova gördüğüm en sakin ve sessiz şehirlerden biri. Gezmek için bir gün yeterli. Ucuz bir şehir olduğu söylenemez. Turistlerin ziyaret ettiği bölgelerde çok da fazla Müslüman göremedik. Ta ki cuma namazı için gittiğimiz Varşova İslam merkezindeki camiye kadar. Caminin içi ve her odası cemaatle tıklım tıklım doluydu. İmam ve yardımcıları vaazı üç dilde vermekteler. Arapça, lehçe ve İngilizce. Cemaatin tamamına yakını sanırım mülteciydiler. Yaş ortalamaları yirmi ile otuz otuz arası gibi. İçler acısı bir durum. Müslüman ülkelerdeki iç savaş, yoksulluk ve çaresizlik bu gençleri ülkelerinden kopartıp zor yolculuklarla Türkiye’de ve  Avrupa’da kendilerine yeni hayat kurmak için zoraki hicret etme durumunda bırakmıştı. 

Yemek için helal Türk restoran arıyoruz. Girdiğimiz bir Türk restoranında garsona etlerinin helal olup olmadığını soruyoruz. Çünkü Müslüman nüfusun az olduğu ülkelerde sınırlı sayıda mezbahanede kesim olduğu için bazen etin ücreti de diğerlerinden pahalı olabiliyor. Dolayısıyla eğer lokanta sahibi çok hassas değilse ve Müslüman müşterileri de az ise bu hassasiyeti göstermeyebiliyor. Garson bizi restoran sahibine yönlendirdi. Sahibine etlerinin helal olup olmadığına sorduğumda “evet, etlerimiz helal” diyen restoran sahibi aynı anda da içki servisi yapmaktaydı. Biz de teşekkür edip oradan ayrıldık. Helal kazancını alkol satarak haram karıştıran birinin, helal gıda konusunda çok duyarlı olup, etin helal kesim mi değil mi olduğuna dikkat edeceği kanaati ben de oluşmadı. Sonra bir başka lokantada helal sertifikası olan yerde yemeğimizi yedik.

Tatar camiinde namaz kıldık

Varşova’da ikinci günümüz. Varşova gerçekten görülmeye değer bir şehir. Bugünde şehrin dünden kalan gezemediğimiz yerlerini geziyoruz. Öğle namazı için internetten cami ararken Tatar İslam merkezi görüntüye geldi. Merkeze gittimizde sokağın bile adı Tatarska idi. Burası geçmişi 1800’lere kadar giden bir Tatar kabristanı. Etrafı yüksek duvarlarla örülü kabristanın içinde TİKA tarafından restore edilmiş küçük bir mescit ve abdesthane var. Mezarlığı gezip burada yatanlara Fatihalar gönderiyoruz. Mezar taşlarının üzerindeki taşları Google tercüme uygulama yardımıyla okuyoruz. İlk zamanlar buraya Tatarlar defnedilirken sonraları diğer Müslümanlarda buraya gömülüş. Hatta yakın zamanda vefat eden 17 yaşındaki Türk bir gencimizinde kabri buradaydı.

Buradan ayrılıp Varşova şehir merkezinin yakınında çok geniş alana yayılmış yemyeşil ağaçların olduğu içerisinde göletler ve sarayın olduğu Lazienki parkını ziyaret ediyoruz. Akşam yemeğinden sonra artık Varşova’dan ayrılma vaktimiz yaklaşınca Modlin havalimanına hareket ediyoruz. Genel değerlendirmem, Varşova temiz, sakin ve sessiz bir şehir. Şehir merkezi İkinci Dünya Savaşında büyük bir yıkıma uğramışsa da yoğun çalışmaların ardından tekrar eski görüntüsüne kavuşmuş. Malumunuz gemi tersanesinde elektrikçi olarak çalışan Leich Welessa işçileri komünist rejime karşı örgütlenip hürriyet ateşini yakmış, komünizmin devrilmesine öncülük edip ülkenin demokratik yolla seçilen ilk cumhurbaşkanı olmuştur. 

RİGA - LETONYA

Gece yarısı geldiğimiz Letonyanın başkenti Riga’da hava oldukça soğuk. Sabah kahvaltıdan sonra ilk işimiz o şehri gezmek oluyor. Letonya toprak olarak Türkiye’nin onda biri civarında. Nüfus ise 1.800.000, başkent Riga’nın nüfusu 600.000 civarında. Riga tarihi binalarıyla, dar sokaklarıyla hareketli bir şehir. Sabahın erken saatlerinde eski Riga denilen bölgeyi geziyoruz. Pazar günü olduğundan kalabalık yok denecek kadar az. Öğleye kadar Riga’da gezilecek yerleri görüp arabayla üç saatlik mesafede olan Litvanya’nın başkenti Vilnius’u doğru hareket ediyoruz. Riga ile Vilnius arası yaklaşık üç yüz kilometre civarında. Sınırdan her iki başkente de 150 kilometre. Az gelişmiş veya güvenli olmayan sınır gümrüklerinin, sınırın her iki tarafında gümrük binaları ve ara toprakla birlikte devasa bayraklar görürsünüz. Adeta bayrak yarışı yapılır. Kimin bayrağı daha büyük diye. Avrupa Birliğinde ise sınırlarda ne bir bina ne bir gümrük ne de bir bayrak görürsünüz. Diğer ülkenin sınırına geçerken hoşgeldiniz tabelasını görmezseniz anlamazsınız bile.

VİLNİUS, LİTVANYA 

İlk önce otelimize yerleşip, şehir turu ve akşam yemeği için şehir merkezine geliyoruz. Her iki şehir birbirine çok benziyor. En çok dikkat çeken binalar kiliseler. Eski yerleşimin olduğu tarihi şehirlerin her köşesinde kilise var desem çokta abartmış olmamış olurum. Eski şehirle yeni yerleşim mahallerini karıştırmamışlar. Şehir adeta eski haliyle muhafaza edilmiş. Arnavut kaldırımları, dar sokaklar, devasa kiliseler ve rengarenk binalar göze çarpıyor. 

Adasına gidiyoruz, adanın içine sur inşa edilmiş. Mutlaka görülmesi gereken bir yer. Burada cami bulamadık. En yakın cami 100 kilometre mesafedeki bir şehir olarak görünüyordu. Müslüman ziyaretçi hiç yok gibi. Kebapçılarımız Avrupa’nın, dünyanın her yerinde olduğu gibi buralarda da yerlerini almışlar.

Polonya’da mülteciler göze çarpsa da buralarda pek rastlamıyorsunuz. Afrika, Asya kökenli kişileri yollarda, çarşıda pek göremiyoruz. Trafik sakin. Otobanlarda hız limiti yok. Dikkatimi çeken başka bir şeyse hiç dağ ve tepe görmememiz oldu. Tarlalarda sanırım arpa-buğday ekili. Bir Mayıs olmasına rağmen havalar soğuk. Buralarda kış ayları nasıl geçer bilemiyorum. Akşam olduğunda çok yorulmuş halde otelimize dönüyoruz. Bugün yaklaşık yirmi bin adım atmışız.

Bugün 1 Mayıs. Litvanya’nın başkenti Vilnius’te sabah kahvaltısının ardından İsveç’in başkenti Stokholm’a uçmak için tekrar Riga’ya geliyoruz. Burada ziyaret etmediğimiz bir kaç yeri görüp Riga havaalanına doğru hareket ediyoruz. 

STOKHOLM, İSVEÇ

Stockholm soğuk mu, soğuk. Havalimanına inip kiraladığımız arabayla otele gidiyoruz. Hava yağmurlu. Biz de Stockholm sokaklarında Müslüman bir kebap & pizza yerinde karnımızı doyurup bir gün kalacağımız şehri biraz yağmurda ıslanarak, biraz da arabayla geziyoruz. Tevafuk oldu, Stockholm’e sekiz sene önce geldiğimde de mayıs ayıydı. Şehir gerçekten harika. Burada çok kültürlülük göze çarpıyor. Sokaklar da farklı milletlerin restoranları yer almakta. Bitişik nizam, dik çatı küçük pencereli rengarenk binalar göze hoş geliyor. Gezerken daha önceden gezip gördüğüm yerler tekrar hatıra tazelememe sebep oldu. Nostalji yaptık. 

Akşam namazına yakın sonlandırdığımız gezimizin ardından otelimize geri döndük. Sabah kahvaltısından sonra kısa bir şehir turunun ardından İstanbul’a hareket etmek için Arlanda havaalanına geldik. Böylece sekiz günlük Akdeniz, Batı Avrupa, Doğu Avrupa, Baltık Denizi kıyısı ve son olarak İskandinav bölgesinde turumuzu tamamlamış olduk. 

Son bir anektod 

Avrupa’da önceden alınan biletlerle ülkeler arası uçuşlar 15 Avroyla 50 Avro arası değişiyor. Hakeza otel resepsiyonlarınızı erken yaptığınızda da çok ucuza kalabiliyorsunuz. Gittiğiniz şehirde hop on hop off turist otobüsleriyle yirmi Euroyla 24 saatlik biletle o şehrin tüm görülmesi gereken yerleri görebilirsiniz. Tek seyahat ediyorsanız toplu taşıma vasıtaları, ailecek gidiyorsanız araba kiralama veya Uber’le daha avantajlı olabiliyor.

- SON -