Sizlere göre dünyanın öbür ucu Avustralya’dan gittik Umman’ın başşehri Maskat’a. Burası, her tarafı dağlık ve kır olan coğrafyasıyla eski şehir yapılanmasını korumuş.
MASKAT UMMAN GEZİ NOTLARI
GEZİ: FATİH YARGI
Portekizlilerin yönetiminden 1500’lu yıllarda fetihle Osmanlı topraklarına geçen belde, oldukça sakin fıtratlardan oluşan bir buçuk milyonun üzerinde insana ev sahipliği yapıyor.
Çok sıcak geçen yazı, her tarafı dağlık ve kır olan coğrafyasıyla, eski şehir yapılanmasını korumuş. Komşusu Dubaiye benzememiş.
Gelir seviyesi ortalarda. Yalnız çok değerli bir para birimi var. 1 Umman Riyali yaklaşık 50 TL.
Avustralya’dan Maskat’a
Sizlere göre dünyanın öbür ucu Avustralya’dan gittik Maskat’a. Avustralya’da yaşamanın hem iyi hem de kötü yanları var tabii ki.
Kötü tarafı Türkiye’ye gitmek istediğinizde yirmi dört saate varabilen yorucu, bir türlü bitmek bilmeyen uçak yolculuğuna ilaveten, bir iki hafta sürebilen jetlagı göze almanız gerekiyor.
Gerçekten onu yaşanmaya değer kılan iyi tarafıysa; dünyadaki kaoslardan ve çatışma ortamlarından uzak, sessiz, sakin, refah seviyesi yüksek, gelişmiş demokrasisiyle, sosyal hakların sağlam zemine oturtulduğu bir ülke oluşu.
Öyle ki neredeyse dünyadaki milletlerin tamamıyla bir insan mozaiği oluşturulmuş. Bu biraz da çok kültürlülük politikasından geliyor. Bizdeki tek millet tek devlet değil; çok millet, tek devlet.
Sekiz buçuk saat uçuş
1 Kasımda Melbourne’dan Thai Havayollarıyla başlayan yolculuğumuz, sekiz buçuk saat aralıksız uçuş sonrası Bankok’ta bitmedi.
Umman havayoluyla Bankok’tan Ummanın başşehri Maskat’a artı beş buçuk süren bir uçuşla gece yarısı varabildik.
Zaman kısıtlı olduğundan, sabah otelde yaptığım kahvaltının ardından programa başlamalıydım. Otel görevlisinin de yardımıyla havaalanındaki uçuşa kadar, gezi planımda bana eşlik edecek taksiciyle 30 riyale anlaştık.
Türkiye’ye hiç gitmeyen taksici Muhammed İstanbul ve Trabzonu görmeyi çok istiyordu. Bu da belki de arkadaşlarının çoğunun tatillerini Trabzon’da geçiriyor olmasındandı.
Sultan Kabus Ulu Camii
İlk durağımız Sultan Kabus Ulu Camii. Çevre düzenlemesi ve mimari yapısı muhteşem bir eser.
Turistlerin camiye namaz saatlerinde ziyaretlerine müsade edilmiyor. Çok güzel bir uygulama. Darısı başımıza dedirtiyor insana. İnsanlar huşu içinde namazlarını eda edebiliyorlar. Bizdeki camiler maalesef öyle mi ya... Hele Ayasofya ve diğer seladdin camileri...
Cami adabına uymayan, dikkat etmeyen turistlerle adeta iç içe namaz kılınıyor. Oradan Bizim Kapalı Çarşının minik versiyonu Matrah Çarşısı (Mutrah Souq)’a gidiyoruz. Matrah çarşısı’nda çalışan ve dükkan sahiplerinin tamamına yakını Hindistan, Pakistan ve Bangladeş kökenli.
Ne hikmetse işletmelerin, dükkanların önünde tütsü yakıyorlar. İçerisi duman altı. Bu arada göz kamaştırıcı, al benili taşlarıyla gümüş yüzükler dikkatimi çekiyor. Benim de gümüş yüzük tutkunluğum var. Umman hatırası bir tane alayım diyorum.
Dükkan sahibi yüzüklerinin çok kaliteli olduğunu, Türkiye’den ithal ettiklerini söylüyor. Hem sevindim hem de almaktan vaz geçtim. Yoksa bizim hacıların hacdan eşe dosta hac hatırası Türkiye yapımı tesbih, esans,takke türü getirmelerine dönecekti halim. Onun yerine başka bir şeyler aldım artık.
Dağların üzerinde iki kale var
Çarşı ziyaretinden sonra kordonda yürüyüş yapıp denizi seyrettim. Körfeze açılan dağların üzerinde iki kale var: Al Jalali ve Al Mirani. Şehrin denizden girişine hakim konuma inşa edilmişler ve görkemli bir mimariye sahipler. Her ikisi de Portekiz’lilerin bölgede egemen oldukları dönemde şehri korumak amacıyla yapılmış.
Sultanlık opera binası. Pek ilgi alanımı girmediğinden sadece önünden geçmekle yetiniyorum. Ardından eski Maskat şehrinin giriş kapısında hatıra fotoğrafı çekilip Alam Sarayı, Bayt Az Zubair müzesi, eski hapishane ve şehir turu yapıyorum.
Artık bir dinlenme molasını hak ettiğimi düşünüp, oradan kahve içmeye Muskat’ın en büyük alış veriş merkezine gidiyorum. Dikkatimi Simit Sarayı çekiyor. Karşısına da Hacıoğlu Kebapçısı açılıyormuş.
Son yıllarda yemek sektöründe epey bi atılım gerçekleştirmişiz. Bunu geçenlerde gittiğim birkaç doğu Avrupa başkentlerinde de görmüştüm. Oradan ayrılıp limanın etrafına kurulmuş modern villaların olduğu semt Al Mouj’a geliyoruz. Sakinlerinin çoğu İngiliz ve Amerikalı.
Artık son kısa bir tur yapıp, baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş diyerek, Muhammed’e direksiyonu hava limanına doğru çevirmesini istiyorum.