Avusturalya Nur Vakfı olarak birkaç yıldır devam eden yardım projelerimizi yerinde incelemek için kardeş kuruluşun davetiyle Pakistan’a bir ziyaret gerçekleştirdik. Bügüne kadar altmışa yakın ülke gördüm ama Pakistan kadar fakir sadece birkaç ülke görmüştüm.
GEZİ - HABER: Fatih Yargı
Avusturalya Nur Vakfı olarak birkaç yıldır devam eden yardım projelerimizden toplu iftar yemeği, yiyecek ve giyecek yardımı, su kuyusu açma faaliyetlerimizi yerinde incelemek ve geçen aylarda sel felaketinde zarar görenlere yaptığımız yardımların devamı olarak gönderdiğimiz yardım konteynerini dağıtmak için kardeş kuruluşun davetiyle birkaç ay önce 27 Şubat tarihine plânladığımız Pakistan ziyaretimiz vardı.
Pakistan ziyareti öncesi Türkiye’mizde yaşanan elim deprem felâketi dolayısıyla topladığımız yardımları ulaştırmak için bir hafta depremin yaşandığı illerdeydik. Sahada yapmamız gereken görevi yerine getirdik. Pakistan’a uçmadan önce 1 günlük sılayı rahim yapmak için İzmir Tire’ye gittim.
Ertesi gün İstanbul’dan kalkan uçakla, dört buçuk saat sonra, salı sabah 04.30’da Karaçi’ye varmış oldum. Havalimanında beni Pakistan asıllı Avustralyalı Shahid ve eşi Rubina karşıladı. Ne kadar samimi ve iyi insanlar tarif edemem. Doğruca otelimize gidip istirahate çekildik. Ertesi gün öğleden sonra gemiyle gönderdiğimiz yardımlarla ilgili kısa bir çalışma yaptık ve yemek için doğruca Karaçi’nin dünyaca meşhur street food, (sokak yemeği) diye tabir ettikleri sokağına gittik. Oldukça kalabalık olan sokaklar dışarıda kaldırımlarda pişen Pakistan’a has yiyeceklerle doluydu. Hatta lokantanın birinde kafeslerde bulunan tavşan, horoz, kuşlarla birlikte, akvaryumda olan canlı balıklardan sipariş verebilirsiniz. Anında kesip kömürde ızgara yapıyorlar.
Bu manzarayı videoya çekip Avustralya’ya, çocuklara göndermiştim. 4 yaşındaki torunum Zara görmüş ve annesine: “Dedem tavşanları yemesin ve onları incitmesin” demiş. O da bu konuşmasını videoya çekip bana göndermiş. İşte çocuk şefkati ve acıma duygusu. Tüm yemekler açık ve hijyenin olmadığı alanlarda pişiyor. Gelmeden önce burasıyla ilgili YouTube’dan birkaç video izlemiştim. Biraz da iştahlı olunca bir kaç kişinin oradaki yemekleri yememem için yapmış oldukları ikazları dikkate almadım. Bir gün sonra az kalsın soluğu hastanede alıyordum. Kullandıkları yağdan mı, yoksa temiz olmadığından mı, kullandıkları baharatlardan mı, bilmiyorum. Lezzet harika, yemekler ucuz ama sonunda fatura ağır oldu.
Bügüne kadar altmışa yakın ülke gördüm ama Pakistan kadar fakir sadece birkaç ülke görmüştüm. Bu manzara atom bombasına sahip Pakistan’a hiç yakışmıyor. Orada da yönetim askerin gölgesinde kalmış. Adeta yetmişli, seksenli yılların askeri vesayetin Türkiye’si görünümünde. Yolsuzluk ise diz boyu, rüşvetsiz hiç bir işiniz olmuyor. Rüşvet almak ve vermek, hayatın bir parçası olmuş. Kırsal kesimde yaşayan halk çok fakir. İnsanların aşırı zayıf oluşlarından anlıyorsunuz zaten. Çocuklar yalın ayak. Buralar, sanki bir Afrika ülkesi gibi. Trafik kuralı diye bir şey yok. Herkes uzun kornalar çalarak ilerliyor. Yollar ya tek gidiş tek geliş ya da toprak yol. Dört günde dört kaza atlattık. En sıkı çalışan birimleri, istihbarat örgütleri olsa gerek. Sabah erken saatlerde su kuyularımızın olduğu bölgeye hareket gittiğimizde ben yabancı olduğum için otel, istihbarata “Sabah şu arabayla otelden ayrıldılar” diye haber salmış. Onlar da arabanın plakasından bizim mihmandarımız Mustafa’ya ulaşıyorlar. Telefonla arabayı olduğumuz bölgede kenara çekmemizi, arabada bir yabancı olduğunu ve ne amaçla bölgede olduğumuzu uzun uzun soruyorlar. Arkadaş da uzun uzun benim kim olduğumu anlatıyor. Benim pasaportumun ve vizemin kopyasını kendiletine gönderiyor. Bir de bölgeden ayrılırken oralarda sadece gezi amaçlı bulunduğuma ve herhangi bir faaliyette bulunmadığıma dair resimler ve rapor istiyorlar.
Açmış olduğumuz su kuyularının faaliyette olması beni sevindirdi. Buradaki arkadaşımız kuyuların bakımını düzenli yapıyor. Kendisine sıkı sıkı tembih ediyoruz. Kuyuların suları mutlaka akmalı. Tamir ihtiyaç olursa ücretini biz karşılarız diye tembihliyoruz. Bölgede bir çok hayır kurumu şirketlere kuyu açtırıyor ama takibi olmadığından bir çok kuyu âtıl kalmış vaziyette. Bunu görmek bizi üzdü. Gittiğimiz bölgede çocuklara giyim ve oyuncak dağıttık.
Aman Yarabbi, o çocukların sevincini bir görseniz! Dünyalar onların olmuş sanki! Oysaki bizim çocuklarımız, torunlarımız çeşit çeşit oyuncaklarıyla mutlu olmasını bilmiyorlar. Çok fazla olduğu için kıymetini bilmiyorlar. İçimizde bir burukluk oluşuyor. Oların sevincine biz de ortak olurken o fukaralık halleri bizi hüzne boğuyor. İnsan buraları görünce “Haline ne kadar şükretse az” diye düşünüyor. İslam ülkelerinin kaderi bu olmamalı. Gittiğim bir çok Müslüman ülkede durum aşağı yukarı aynı. Azınlık zenginler çok zengin, halk ise sefilleri oynuyor. Bu durum zengin körfez ülkelerinde de aynı maalesef. Şehir merkezinden ara sokaklara girdiğinde insanlığından utanıyor insan. Karaçi’nin nüfusu resmi olarak 17 milyon denilse de 30 milyonun üzerinde olduğu söyleniyor. Yüz ölçümü Türkiye kadar olan Pakistan’ın nüfusu 235 milyon. Neredeyse Türkiye’nin nüfusunun üç misli.
Pakistan 5 eyalete ayrılmış. Bunlar Pencab, Sind, Pathanistan, Belucistan, Azad ve Keşmir’dir. Bünyesinde birçok etnik yapıyı barındırmaktadır. Ekonomisi adeta dibe vuran Pakistan’da şehirlerde yaşayan genç nüfus oldukça eğitimliyken kırsal kesimde okuma yazma bilenlerin sayısı oldukça düşük. Bu sebeple dünyada okuma yazma sıralamasında Pakistan, en altlardadır. Kahve tutkunu olduğum için burada epey zorlandım. Pakistanlıların sıcak içeceği, bol şekerli sütlü çay. Kahve kültürleri yok. Burada dikkat çeken yerler, Büyük Liman, Clifton Plajı, sokak yemekleri için Burnes Caddesi diyebiliriz. Hindistan’dan ayrılmadan önce bir İngiliz sömürgesi olan Pakistan’da bir çok cadde ve sokakların adı hala İngilizce.
Karaçi için genel intibâım: Karaçi, çok eski ve yorgun bir şehir. Alt yapısı kötü ve çok gürültülü. Trafikteki araçların yarısından fazlası mobilet veya üç tekerli arabalardan oluşuyor. Rüşvet çok yaygın. Askeri müdahaleler, siyasi entrikalar ülkenin ekonomisini olumsuz yönde etkiliyor. İnsanları sıcakkanlı ve misafirperver. Türkleri çok seviyorlar. Kardeş Pakistan’ın Allah yardımcısı olsun.