ÇEKOSLOVAKya, 1991’de Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından 1993’te Çekya ve Slovakya olarak ikiye ayrılmıştı. 2004 yılında Avrupa Birliği’ne dahil olan Çek Cumhuriyeti böylece yarıda kalan baharını tamamlamış oldu.
GEZİ NOTLARI - FATİH YARGI
Prag Baharı, 1968’de gençlerin Çekoslovakya’daki komünist sistemi demokratik- leştirme çabalarıydı. Alexander Dubček’in iktidara gelmesiyle hızlanan ve yürürlüğe konulan bu haklı talepler, aynı yıl 20-21 Ağustos gecesi Sovyet Birliği ve Varşova Paktı müttefiklerinin ülkeyi işgal etmesiyle sona ermiş ve Dupček Ankara’ya sürgüne gönderilmişti.
Prag o baharı göremedi ama 1991’de Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından ülke 1993’te Çekya ve Slovakya olarak kavgasız gürültüsüz ikiye ayrılmıştı. 2004 yılında Avrupa Birliği’ne dahil olan Çek Cumhuriyeti böylece yarıda kalan Baharını tamamlamış oldu.
23 Mayıs 2022 Pazartesi öğle saatlerinde, Pegasus havayollarının 301 sefer sayılı uçağıyla Sabiha Gökçen havalimanından kalkan uçağımız yaklaşık iki buçuk saatlik uçuştan sonra Prag Vaclav Havel havalimanına iniş yaptı. Bilet makinalarından 30 Çekya Kronuna aldığımız biletle bir otobüse atlayıp metroya ulaştık. Oradan bindiğimiz trenle şehir merkezine gittik. Otelimiz şehir merkezinde olduğu için kısa sürede konaklama yerine varabildik. Tabiki olmazsa olmazlarımızdan kahvemizi de yolda içmiş olduk. Prag, diğer Avrupa şehirleri gibi pahalı bir şehir. Bir kahve elli altmış TL’den aşağı değil.
Yol boyu ilk gözlemlerim
Ülkenin yem yeşil oluşu, trafik akışının oldukça iyi olması ve trafik kurallarına gayet güzel uyuluyor olmasıydı. Dikkatimi çeken diğer bir husus ise İngilizce tabelaların yok denilecek kadar az olmasıydı. Ülkede uluslararası markalar haricinde lokal mağazaların tamamına yakını Çekçe isimlerden oluşmakta. Oysa Türkiye’de Türkçe tabela veya mağaza ismi görmek adeta imkânsız gibi. Avrupa Birliği ülkesi olmasına rağmen ülke Euro kullanmıyor. Kendi para birimleri Kronu kullanıyorlar.
Avustralya’da alışık olduğumuz çok renklilik, farklı dinler, bir çok dil ve kültür manzarasının burada olmayışı da bizim için dikkat çekici bir diğer husus oldu. Prag’da müşahede ettigimiz, okul gezilerindeki talebelerin tamamına yakınının sarışın ve beyaz çocuklardan olmasıydı. İçlerinde çekik gözlü, siyahi, baş örtülü veya çikolata tenli bir çocuğu görmek neredeyse imkansızdı.
“Mangal Restoran”
Maşallah biz Türkler her yerde varız. Her yerde de kebap işleri bizden soruluyor. Akşam yemeğimizi Türk işletmecilerin çalıştırdığı “Mangal Restoran” da yedik. Duvardaki menü tabelasında “HALAL” yazısını görünce sevindik. Yemekleri lezzetliydi. İçeriye hesabı ödemek için girdiğimde buranın içkili bir yer olduğunu fark ettim. Yani sizin anlayacağınız bu kardeşlerimiz etde gösterdikleri helal hassasiyetini, Müslümanlar için haram olan içki satışında malesef ki gösterememişlerdi. Bir diğer üzücü nokta ise Prag’da içki tüketimi çok fazla olması ve adeta her köşede bir meyhanenin bulunmasıydı.
Müthiş bir şehir
Bir çok ülke ve şehir gezdim. Tarihi yerleşimini Prag kadar muhafaza eden az şehir gördüm. Müthiş bir şehir. Bundan dolayı Prag’a “Şehirlerin Anası” denilmiş. Prag’ı kusursuzlaştıran Vltava Nehri 435 km boyunca Çek Cumhuriyeti topraklarına eşlik etmekte. Tüm Prag kartpostallarında gördüğümüz Charles köprüsünün heybetli duruşu muhteşem bir görüntü arz ediyor.
Türkiye’den gelmiş bir gurup talebeyle karşılaştık. Kafeteryada karşılaştığımız bu grup, Türk olduğumuzu fark etmiş olmalı ki “Türk müsünüz?” diye sordular. “Evet biz Türküz, buraya tatile geldik” deyince çok sevindiler. Her biri Türkiye’nin farklı illerinden buraya okumaya gelmişler. Aslında şehirde Türkiye’den gelen turistler var ama bizi turistten ziyade Anadolu halkına, belki anne babalarına benzetmiş olacaklar ki çok duygulandılar.
Müslümanları görmek mümkün
Hizmet sektöründe Müslümanları görmek mümkün. Örneğin; otel resepsiyonunda Suriyeli genç bir hanımefendi çalışmaktaydı. Bizim Türk olmamız hasebiyle çok sevindi. Ülkesinin yakılıp yıkıldığını hüzünle anlattı. Onlar da ülkelerini terk edip buralara sığınmışlar. Şehirde az sayıda Asyalı turist dışında daha çok Avrupalı ve Amerikalı turistler göze çarpıyor.
Mini marketlerin tamamına yakını Vietnamlılar tarafından işletilmekte. Mübarekler sanki Prag’ın tüm mini marketlerinin ihalesini almışlar.
ROTAMIZ BÜKREŞ...
Uber şoförümüz Buharalı Avaz. Kendisi Özbek asıllı; Buhara’dan gelmiş ve burada şoförlük yapıyor. Ne üzücü bir durum ki ne o benim Türkçemi tam olarak anlayabildi ne de ben onun Türkçesini tam olarak anlayabildim. Yarım yamalak bir sohbetle hava limanına vardık. Bir kaç günlük kısa Prag gezimiz burada sona erdi. Buradan uçuş rotamız, Romanya’nın başşehri Bükreş. Nasip olursa Bükreş seyahatimi de yazmak istiyorum.