Gerek sokak röportajlarında ve gerekse çarşı pazarda yükselen feryatlara bakınca, esas tepkinin ‘ekonomideki feci durum’a değil; hüküm süren ‘haksızlığa, adaletsizliğe ve liyakatsizliğe’ olması gerektiğini bir defa daha anlaşılıyor.
Türkiye’yi idare edenler geçen gün yine meydanlara çıkıp, “Yoksulluk ve yasaklar geride kaldı” mealinde açıklamalar yapmış. Haberlere bakılırsa, bu açıklamalar Türkiye’nin dört bir yanında geçim sıkıntısı çeken vatandaşların tepkisine sebep olmuş. Kamuoyu araştırmacılarına göre, “Türkiye’yi idare edenler”in bu açıklamaları, yalnızca kendi taraftarlarını bir arada tutma gayreti olarak değerlendirilmiş.
Bu yöndeki açıklamalara tepki göstere bir vatandaşlar, “Nerede yokluk ve yoksulluk geride kalmış? Bizler boğulduk, öldük. Biz ne yaşadığımızı biliyoruz. Yoksulluk diz boyu. Onlara göre öyle, bize göre değil. Beş maaş alanlara yoksulluk yok. 12 bin 500 lira emekli maaşı alanlara gelip bir baksınlar” demişler.
Burada dikkat çeken nokta, Türkiye’yi idare edenlerin “Adaletsizlik geride kaldı” mealindeki sözlerinin gerekli tepkiyi görmemesidir. Millet, “Fukaralık geride kaldı” sözüne haklı olarak tepki gösteriyor, ancak öncelikli ve esas tepkinin “Adaletsizlik geride kaldı” sözüne gösterilmesi gerekirdi. Çünkü bir yerde hak, hukuk ve adalet yoksa ‘zenginlik’ kalıcı olmaz. Gerçek anlamda bir zenginlik ve huzur isteniyorsa “adalet” talep edilmelidir. Elbette bu meselenin yerleşmesi için en başta ‘iyi bir eğitim’ sistemine de ihtiyaç vardır. Çocuklarımız bu şekilde eğitilmeli ki, yarın bir gün büyüdüklerinde “Ekmek mi hürriyet mi?” sorusuna “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” cevabı verebilsinler.
Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, keyfi idare, liyakatsizliğe pirim verilmesi ve işlerin ehil olanlara değil ‘bizden olanlar’a verilmesi hak ettiği tepkiyi almadığı için Türkiye’yi idare edenler de “aldatmayla iş görmeye” devam ediyorlar. Ekonomik meselelerden daha ziyaret adaletsizlik tepke görmüş olsa; idareciler milletin gözünün içine baka baka “Adaletsizlik geride kaldı” diyebilir miydi? Adaletsiz iş yaptığında, ‘adalet’in kendisine hesap soracağını bilen bir idareci yanlışta ısrar edip haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik yapmaya devam edebilir miydi?
Her gün ve her saat, “hak, hukuk ve adalet” talebinde ısrarlı olmak icap eder. Bu yapılabilirse inanın ekonomik sıkıntılar da uzun dönemde sona erer. Aksi halde sadece “ekonomi, ekonomi” diyerek maddi ve manevi bedeller ödemeye devam ederiz.