"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Masumiyet karinesi için yargılamada başrol savunmanın olmalı

Erdoğan ÇELEBİ
04 Mart 2018, Pazar
Olağanüstü dönemlerde yargının kurumsal ayakları olan hâkim ve savcılar talimat almaya fazlasıyla açık oldukları izlenimi verdiklerinden ya da halkta öyle bir algı oluştuğundan ceza hukukunun evrensel prensipleri olan “masumiyet karinesi”, “suçun şahsiliği ilkesi” ve “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin korunması ve adil bir yargılamanın gerçekleştirilmesinde yargının savunma ayağı olan avukatlara büyük sorumluluk düşmektedir.

Yasama, yürütme ve yargıdan oluşan kuvvetler ayrılığı sistemi gerek teoride gerekse pratikte yönetim biliminin geldiği son aşamadır. Ancak yasama ve yürütmenin siyasetin hukuksuzlukları sonucu demokrasinden uzaklaştığı ve vatandaşlar için kısmen çözüm olmaktan çıktığı demlerde son çare olarak adil yargılamanın saygınlığını muhafaza etmesi hayatî önem taşıyor.

Bunun için de yargının ahlâkî kaygılardan uzaklaşmadan hareket etmesi ve hukukun onurunu koruması beklenir. Hukuk ise ancak insanın onurunu koruduğu takdirde kendi saygınlığını muhafaza edebilecektir. Yoksa insan onurunu korumayan bir yargının saygınlığından bahsedemeyiz. Zira, insana saygı duymayan bir hukuka insanlık nasıl saygı duyacaktır? Öyleyse yargı, kararlarıyla insanın haysiyetini korumayı esas gaye edinmelidir.

Yaratıcı tarafından bütün kâinatın insanın hizmetine sunulduğu bir hayatta, Cenâb-ı Hakkın HAK ismine istinad eden hukukun, insana karşı kullanılması en olmayacak iştir. Adil-i Hakikinin ADL ismine dayanan adaletin adaletsizliğe vasıta kılınması gadab-ı İlâhiyi celp edebilecektir.

Nasıl ki, yönetimde kuvvetler ayrılığı esastır. Yargıda da üçlü saç ayağı dediğimiz bir yargılama sistemi söz konusudur. Özellikle Ceza Hukukunda “iddia, savunma ve karar” mekanizmalarından oluşan üçlü rol çok daha ön plana çıkmaktadır. İddia makamını savcı temsil ederken, savunma rolü avukata düşmekte, kararı ise hâkim vermektedir.

Ancak üçlü saç ayağı içinde ferdin hukukunu koruma bakımından en önemli unsur, bilinenin aksine, savunmayı temsil eden avukattır. Şöyle ki:

Birinci olarak bir masumun cezalandırılması bir suçlunun cezasız bırakılmasından daha tehlikelidir. Suçlunun cezasını bu dünyada devlet veremese dahi Ahirette, Allah mutlaka verecektir. Bu anlamda endişeye mahal yoktur. Ama masumun hakkını bu dünyada korumak mümkündür ve bu insanlık görevidir. Devletin dahi asıl görevi masumun hakkını korumaya öncelik vererek adalet dağıtmaktır.

İkinci olarak da avukat savunduğu insanın öncelikle masum olduğu düşüncesi üzerinden hareket eder ki, bu tavrı MASUMİYET KARİNESİ bakımından oldukça önem arz eder. Bu düşünce kaynağını insanın doğuştan günahsız olduğu inancından alır ki, İslâmî düşünceye de uygundur. Avukat ferdin hakkının toplum için feda edilemeyeceği, bir insanın hakkının da en az onun kadar kutsal olduğu inancına sahiptir. Savunma bu inancıyla ADALET-İ MAHZAYA (tam adalete), “suçun şahsiliği ilkesi”ne ve “şüpheden sanık yararlanır” prensiplerine hizmet eder. Devleti değil insanı kutsal bilir. Zira, devlet de insana hizmet içindir. (Biz burada savunmayı elbette daha çok olması gereken yönüyle anlatıyoruz. Yoksa uygulamada bununla çelişen aykırılıklara ve olumsuzluklara rastlamak maalesef mümkündür.).

Savcı ise, sanığın öncelikle suçlu olduğunu düşünür ve iddianamesinde sanığa isnat ettiği suç bakımından en ağır cezayı talep eder. İlk bakışta dahi bunun masumiyet karinesi anlayışı ile çeliştiğini fark etmek mümkündür. Zira sadece tahrif olmuş ve İsrailiyata dönüşmüş inançlarda, insanın günahıyla doğduğu kabul edildiği için, sonradan günahlarından temizlenmesi gerektiği düşünülür. İddia makamının sanığı önce suçlu kabul etmesi ve sonradan eğer yeterli delil olmaz ise, belki beraat talep etmesi öncelik sıralaması bakımından masumiyet karinesiyle çeliştiği gibi İsrailiyat inancıyla da örtüşmektedir. O sebeple iddia makamı kamunun menfaatinin bir insanın menfaatinden önce geleceği düşüncesiyle hareket ettiğinden buradan insan haklarının ihlâl edilebileceği noktasına da kolaylıkla kayabilir. Bir yönüyle insanı değil devleti tercih eder. Bu düşüncesiyle de daha çok ADALET-İ İZAFİYE (kısmi adalet anlayışına) hizmet eder.

Hâkim ise, savunmayı temsil eden avukattan daha çok savcı ile paslaşmayı tercih eder. Hem hâkim hem savcı maaşını devletten alan bir görevli olarak kendisini daha çok devletin yanında, ama vatandaşın karşısında konumlar. Özellikle anayasa tarafından kendisine tanınan yargıç bağımsızlığı ve güvencesi gibi ilkelerin yok sayıldığı dönemlerde bu tutum daha bariz olarak ortaya çıkar. Anayasal haklar bakımından görevinden alınamayan hâkim bu hakların hiçe sayıldığı durumlarda adil hâkimlik yemininden de uzaklaşacaktır.

İşte bütün bu sebeplerle masumun hakkını savunma işini yapan avukatın görevi suçluyu cezalandırmaya öncelik veren savcının görevinden daha hayatidir. Hâkim ise, iddia ve savunma makamları arasındaki dengeyi gözeterek adil bir yargılamaya hizmet etmelidir.

İşte bu iddia ve savunma makamı arasında dengeyi gözetmemenin sonucunda, savunmayı temsil eden avukat savunmaya her zaman 2 ye karşı 1 mağlûp başlamakla müvekkilin hakkını koruma noktasında dezavantajlı konumdadır. O sebeple, özellikle olağandışı dönemlerde savunmayı temsil eden avukatların, bilgili, donanımlı olması ve mesleğin etik kurallarına bağlı, bireyin haklarını ve insanın onurunu korumayı önceleyen adaletin dengeli ve eşit bir şekilde dağıtılmasına azami katkıda bulunmayı amaç edinen ideal hukukçulardan oluşması büyük önem arz etmektedir.

O sebeple, YARGILAMADA GÜÇLÜ, CESUR VE İDEALİST HUKUKÇULARDAN OLUŞAN BİR SAVUNMA AYAĞINA DUYULAN İHTİYAÇ HER GEÇEN GÜN DAHA DA ÖNEM KAZANMAKTADIR. Yine bu sebeple diyoruz ki, “yargıda sivil ayağı temsil eden AVUKATLAR BAŞROLDE OLMALIDIR”.

Okunma Sayısı: 4996
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İ.Seyda

    4.3.2018 21:40:19

    Bu çok önemli bir cümle: bir masumun cezalandırılması bir suçlunun cezasız bırakılmasından daha tehlikelidir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı