"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ve İsrail’den “kısır domates” tohumu

Cevher İLHAN
16 Şubat 2015, Pazartesi
Son on iki yılda İsrail’le ilişkiler, sâdece ekonomik mutâbakat zabıtlarıyla, savunma sanayii işbirliğiyle, silâh alımı ihâleleriyle kalmamış.

Son dönemde petrol ve doğalgaz ticaretiyle milyarlarca dolarlık ithalat yapılmış. İsrail’le ticaret rekor üstüne rekor kırmış.

Aslında “one minute” çıkışı ve “Mavi Marmara saldırısı”ndan sonra devlet ajansı AA’nın İsrail Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanlığı ile Ankara’daki Ticaret Ataşeliği’nden derlediği bilgilerle, başta tarım ve rafine petrol ürünleri olmak üzere, karşılıklı ticaretin bu dönemde yüzde 30’u aştığı duyurulmuş; akabinde T.C. Ekonomi Bakanlığı’nın Meclis Başkanlığı’na 9.7.2012 tarihli cevabında İsrail’le ekonomik-ticarî ilişkilerle ithalatın yüzde 40 arttığı resmen tescil edilmişti.

Bu yüzden AKP’li Millî Savunma eski Bakanının ikrarıyla İsrail’le artan anlaşmaların 60’ı aştığı ifâde edilmişti. O denli ki, Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Has Parti Genel Başkanı iken, “İsrail’le ne ara bu kadar çok askerî ve ticarî anlaşma imzaladınız?” diye sormuştu. “One minute” çıkışında bulunan dönemin Başbakanı’nın, peşinden Mayıs 2010’da Paris’te İsrail’in OECD üyeliğini onaylamasını, “Bizim oğlan karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar” deyimiyle eleştirmişti.

En son İsrail İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen’in, “Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret büyüyor, karşılıklı ticaret hacmi iki senede yüzde 25’ten fazla bir artış gösterdi” açıklamasıyla teyid edildi. Yine Gümrük ve Ticaret Bakanı’nın beyanıyla İsrail’le ticaret hacminin son 11 yılda 5 kat arttığı resmen duyuruldu. Bakanlar Kurulu kararıyla İsrail’e yüzde 25’e varan vergi muafiyetiyle avantaj sağlandı.

Bu arada Türkiye ile İsrail arasında ticaret hacmi artıp kapalı kapılar arkasında gaz ve petrol pazarlıkları sürerken, Türkiye’de ekilen domates tohumunun İsrail’den ithal edildiği ve tohumculukta İsrail’e bağımlı hale getirilip domates üretimi tekelinin İsrail’in kontrolüne geçtiği belirtildi. Tarım ülkesi Türkiye’de tüketilen domatesin yarıya yakınının tohumunun İsrail’den ithal edildiği açıklandı.

Doğrusu, Türkiye’nin sadece domates tohumu için İsrail’e 2012’te 16 milyon, 2013’te 13 milyon dolar ödemesi; ve yine 2013’te 194 milyon dolarlık tohum ithalatı yapması, vahameti ele veriyor. İsrail’den ithal edilen tohumun yüzde 60-65’inin halk arasında “kısır tohum” olarak bilinen hibrit sebze tohumu olduğu ve ithalatında İsrail’in birinciliği kimseye kaptırmadığı su yüzüne çıkıyor.

Özetle, gittikçe hibrite kayan ve yabancıların hâkimiyetine geçen mısır, ayçiçeği, şekerpancarı, patates ve sebze türleri tohumlarına hibrit domates tohumu da ekleniyor. Ve tohumculuk sektörünü çökertip bitiren yasak ve fiyat uygulamalarıyla, maksatlı tarım politikalarıyla Anadolu’nun verimli toprakları daha da çoraklaşıyor.

Böylece, İsrail’e meydan okumaların, rest çekmelerin realitede hiçbir hükmü kalmıyor…

TESBİT

“İsrail kırmızı bülteni” niçin İnterpol’a gönderilmedi?

Dokuz vatandaşımızın katledildiği Türk Bayraklı Mavi Marmara insanî yardım gemisine saldırı dâvâsında dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesince 6 Haziran 2014’te çıkarılan “yakalama kararı”nın İnterpol’e gönderilmediği ortaya çıktı.

Oysa usul gereği mahkemenin sanıklara “kırmızı bülten” çıkarılması için başvurduğu Adalet Bakanlığı’nca Dışişleri’ne ve oradan da İnterpol’e gönderilmesi gerekiyordu.

Bundandır ki İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Genç Öncüler Dergisi’ne verdiği mülâkatta, önce, “İlk defa Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Afrika ülkelerinin dışında bir beyaz ülkeyi, hem de dünyayı yöneten bir ülkeyi, siyonizmi yargılıyordu. BM İnsan Hakları Komisyonu’nun bağlayıcı kararları vardı. Yüzde yüz İsrail’i haksız görmüştü. İsrail’i mahkûm edebilirdik. Kanunen bunun imkânı vardı ve bunu BM’ye taşıyabiliyordu. O zaman İsrail hükümetinin hepsini, askeriyenin hepsini yargılayabiliyorduk. Ama Türkiye bir oyuna geldi; Komisyonda maç bitmişken, birdenbire Pomer Komisyonu denilen bir komisyon önümüze atıldı ve Türkiye’nin (İsrail’le ilişkileri güçlü) bürokratlar ve diplomatları vasıtasıyla Pomer Komisyonu’na gidildi. Bu komisyonda ne yazık ki Filistin halkına çok büyük bir haksızlık yapıldı ve abluka şu ana kadar hiçbir şekilde hukukî görülmezken Pomer Komisyonu ablukanın hukukî olduğunu savundu. Burada hem Filistin’e, hem de Mavi Marmara mağdurlarına, bütün dünyaya haksızlık yapmış oldu” sözleriyle hayıflandı.

Akabinde de, Türkiye’den birilerinin İsrail lehine UCM’ye bilgi ve belgeleri göndermediğine dikkat çeken Yıldırım, “Türkiye bilgi ve belge gönderseydi, bu mahkemedeki ifâdeleri gönderseydi, burada meselâ ‘on kişinin öldürülmesi, kasten adam öldürme, altmıştan fazla yaralama, 700 kişinin esir edilmesi.’ Bütün bu ifâdeler Türkiye mahkemelerinden UCM’ye gitseydi, mağdurların sayısının çokluğundan dolayı UCM İsrail’i mahkûm edecekti” diye yakındı.

Doğrusu, Mavi Marmara Şehitlerinin yakınları ve mağdurlarınca sevinçle karşılanan söz konusu kararı veren mahkeme başkanının iki hafta sonra tenzil-i rütbeye uğratılıp düz hâkim olarak Bakırköy Adliyesine gönderilmesi ve üzerinden altı aydan fazla süre geçmesine rağmen kararın sümen altı edilerek İnterpol’e gönderilmemesi, bu tesbitlere hak verdiriyor. Ve medyada yer alan AKP hükûmetinin karardan rahatsız olduğu, kararı veren mahkeme heyetini hükümetle İsrail’in arasını bozmaya çalışmakla suçladığı söylentilerini teyid ediyor.

Gerçekten, iç politikada halk önünde her fırsatta “Mavi Marmara” saldırısı üzerinden İsrail’e veryansın eden siyasî iktidar, neden İsrailli askerler hakkındaki mahkeme kararını İnterpol’e göndermez? Bu durumda “one minute” ve “Mavi Marmara” çıkışlarının anlamı nedir?

İNCİ

“Yahudi cesâret ödülü”ne ne oldu?

Hatırlanacağı üzere, geçen yıl Temmuz ayında tam da cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Başbakan’ın Gazze saldırılarında İsrail’i eleştirisi üzerine, ABD’deki Yahudi Örgütü (ADL) ile Amerikan Yahudi Kongresi (AJD) Ocak 2004’te Erdoğan’a verdikleri “Yahudi cesâret madalyası”nın iâdesini istemiş; ancak günübirlik hararetli tartışmalarda mesele âdeta unutulmuştu.

MHP Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in Kasım ayında Başbakanlığa, “Sayın Erdoğan’a AJD Amerikan Yahudi Kongresi tarafından verilen ‘üstün cesaret madalyası’ iâde edilmiş midir?” sorusuna Başbakan adına Dışişleri Bakanı’nın cevabı, altı ay sonra konuyu yeniden gündeme getirdi.

Cevapta, öncelikle AJC Başkanı Jack Rosen’in 23 Temmuz 2014’te Amerikan Jewish Congress (AJC) tarafından verilen ödülün iâdesine dair mektuba atıfta bulunan Bakan, “Washington Büyükelçiliğimiz kanalıyla ödülün iâde edilmesinden memnuniyet duyulacağı bildirilmiştir” cümlesiyle yetiniyor; “madalya”nın akıbetine dair hiçbir net bilgiye ver vermiyor.

Bu durumda, “Yahudi cesâret ödülü”nün iâde edilip edilmediği, iâde edilmemiş ise neden iâde edilmediği, madalyanın geri verilmemesini Başbakan’ın uygun bulup bulmadığı, basın yoluyla dünyanın gözü önünde Yahudi Kongresi Başkanı’nın istediği “madalya”nın ısrarla iâde edilmemesinin gerekçesinin ne olduğu ve bunun Türkiye Cumhuriyeti devleti geleneğine uygun bir yaklaşım olup olmadığı soruları muallakta kalıyor.

Gerçekten, önce inkâr edilen, ardından çâr-naçâr kabul edilip “iâde edilecek” denilen “Yahudi cesâret ödülü”nün akıbeti ne oldu?

Okunma Sayısı: 8331
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    16.2.2015 22:58:14

    ---Aziz Alper kardeşim;AKP iktidara mağdurların üzerinden siyasetle geldi.Yazar kasa atıldı ve esnaf mağdur diyerek oy topladı,ancaak de MATRAH arttırmı yaparak dediki;Ey esnaf,çiftçi,s.meslek mensubu,tüccar ve sanayici sizler çook kazandınız ve vergi kaçırdınız,97-98--99-2000 ve 2001 için resmen haraç topladı.Riyanın ilki,inanç mağdurlarına dalga geçer gibi siz bedel ödemediniz,biz ödedik dediler.İktidara gelerek aslında ödüllenen bunlar.IMF borcu bitirdik diye böbürlenenlerin DIŞ BORCU 601 MİLYAR DOLARA çıkarttıklarınıhatırlayınız.Devir aldıklarında TC.özel,kamu tüm borcu 129 milyar dolar idi.akp İSRAFÇI,YOLSUZ VE HIRSIZ HAMİSİ,ÖXELLEŞTİRME İLE MEVCUTLARI SATARAK MİRASYEDİ.Ehh be kardeşim uyanın biraz.DEMOKRASİ,SİVİL ANAYASA,MEB gibi alanlarda ise rastlayamadık bu SİAYASAL İSLAMCI ONE MİNUET cilere.

  • ALPER

    16.2.2015 20:43:47

    Sayın Mustafa BİTER görüşlerini destekliyorum. yeni asya olarak madem siyaset yapılıyor o zaman bu iktidar dönemi öncesinde müspet insanlara yapılan haksızlıkları hatırlayın.. madem demokrat parti diye ısrar ediyorsunuz ilgili partiden haber ve yorum yapmak yeni asya gazetesi haysiyeti adına manidar olacağını düşünüyorum. bu iktidarı kötülemek ne yeni asya ne de millet adına faydası olacaktır! milletten %50 oy alan bir partiyi eleştirirken bu kadar katı ve tutarsız olunmaması düşüncesindeyim. başka bir hususta olarak yeni asyanın çok aşırı siyaset vari oluşu bir çok kişi cemaatten koparmaktadır. Siyasete verilen enerjinin nurlara ve hizmete verilmesi hem millet hem nurcular hem cemaatiniz adına hayırlı olacağı kanaatindeyim.

  • Mustafa BİTER

    16.2.2015 19:35:43

    Sevgili Abdullah kardeşim benim yorumumun nasıl bir alay olduğunu anlamamanıza anlam veremedim.Yorumumu bir daha okuyun ve parantez içine dikkat edin... Teşekkürler...Yanlış anlamana sebep oldumsa hakkını helal et.

  • R.Kalyoncu

    16.2.2015 14:28:57

    Tarım politikalarında birtakım yanlışlar yapılsa da; Türkiye’nin genel dış ticaretinin aksine, tohumluk dış ticareti; % 60’a 40 gibi bir oranla ülke lehinedir. Asıl eleştirilecek olan; “one minute” çıkışı ve “mavi Marmara” meselesidir. Öfke kontrolü yapamayan Devlet Başkanları ülkelerini felakete sürüklerler. Bizde ve Gazze’de kahramanlık gibi algılanan o çıkış; Arap Ülkelerinden tasvip görmemiş, hatta “Filistin sorunu Arapların iç işidir, başkaları karışmasın” şeklinde açıklamalar yapılmıştı. Akabinde, Arap Ülkeleri Dışişleri Bakanlarınca Filistin’in görüşüldüğü bir Toplantıya, Türkiye çağrılmamış fakat İsrail Lideri telekonferans yoluyla bir konuşma yapmıştı. Bu gelişmeler nedense Türk kamuoyuna fazla yansımamıştır. Mavi Marmara ise insanları bilerek riske atmaktı. Hatırlanırsa o sıralar seçim arefesiydi ve SP’nin muhalefetinden çekinildiği için geminin gidişine göz yumulmuştu. Nitekim daha sonra aynı geminin seyahatine izin verilmemiştir.

  • abdullah negünekaldım

    16.2.2015 13:47:24

    bu millet gerçekleri görmediği müddetçe ensesinde daha çok boza pişer amarika ve israille ters düşen bir hükümetin iktidarda kalması mümkün değil yazarı suçlayan mustafa biter hayal görüyor ittihadı islamı sağlayacak dediğin ikdidar komşularımızla aldığı sıfır problemden nerelere geldiğini görmüyor Mısır ,Suriye vb. Sayın ilhan tebrikler siz gerçek gündemi yorumlamaya devam edin,bazıları hoşlanmasada selamlar....

  • Mustafa BİTER

    16.2.2015 08:30:33

    Bu yazılarınız dolayısıyla suçunuz (!) çok büyük Sayın Cevheri... Siz hemen hemen sağlanmak üzere olan (kimbilir sağlanmıştır da bazıları görüyor biz görmüyoruzdur,ben söylemiyorum Üstadın talebeleri adına meşveret ettiğini,benim adıma konuşma hakkını nereden aldığı belli olmayan çooook kalabalık bir topluluk söylüyor) İttihad-ı İslam'ın önünde engel teşkil ediyorsunuz.Hemen insafa (!) gelin ve tevbe edin...

  • HÜSEYİN İLHAN

    16.2.2015 07:01:30

    YAHUDİ CESARET ÖDÜLÜ nün alınması vahim hatadır.Hele hele FİLİSTİN li masum ve mağdurların yaşadıkları devam ederken bunu almak ilk önce bu şehitlere,mağdurlara ve bilhassa MESCİD-İ AKSA nın altını oyup çökertme planlarını adım adım uygulayan SİYONİSTLERE şu denilkmiş olmaktadır.Siz bizim one minuete dediğimize bakmayın,bildiğinizi yapmaya devam edin.Bakın ticaretimizi arttırıyoruz,tohumlarımızla size göbekten bağlanıyoruz.Hollanda ve Japonya varken İSRAİL den tohum almak tarımada,vatanada ihanettir.UCM ne mahkeme kararlarını göndermemke ise yeni ödüllerin alınması için büyük gayrettir!.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı