Günlerdir süren yangınlara havadan yeterli müdahalenin olmadığı iddiaları ortasında ormanlık alanların yapılaşmaya açılacağı tartışmaları devam ediyor.
Tarım ve Orman Bakanı, “Yerleşim alanlarını korumak için ormanların yanmasına müsaade ettik” garip ifadesinde bulunurken, yanan yerlerin ranta ve betonlaşmaya açılacağı kaygısı derinleşiyor.
Bilindiği gibi daha önce Cumhurbaşkanı’nın “Bir de gelmiş, burada bir marka koymuşlar onun adına. O markayı binasına koyanlar onu süratle kaldırması lâzım. Ben de bir yanlış yaptım, oranın açılışını yaptım” diye hayıflanmada bulunduğu Trump Towers üzerinden “dikey yapılaşmaya karşı olduğu” tepkisine rağmen peşpeşe gökdelenler dikildi.
Keza kuzey ormanlarını, ekolojik yapıyı ve su kaynaklarını yok eden “üçüncü havalimanı projesi”ni “İstanbul’un son bakir alanları Kuzey Ormanları’na doğru yatay kentleşmeye toplumsal rıza inşası operasyonu” olarak savunurken “kentin akciğerlerini yuta yuta ilerleyen yeni yerleşimler bizi bekliyor” ikrarında ve özellikle “İstanbul’a ihânet ettik, hâlâ da ihânet ediyoruz” hayıflanmasında bulunduğu halde, başta İstanbul ve özellikle büyük şehirlerde -yine Saray’ın onayı ile- onlarca katlık binaların, kulelerin ardı ardına dikilmesiyle tam gaz dikey kentleşmeye gidildi.
Bunun içindir ki Cumhurbaşkanı’nın Twitter hesabından “Yanan alanlar başka bir amaçla kullanılamaz ve tekrar ağaçlandırılır” taahhüdüne ve Bakan’ın “yanan alanların bir metrekaresi dahi başka amaçla kullanılmayacak” vaadine rağmen, yanan ormanlık alanların turizme açılacağı tedirginliği devam ediyor.
“TURİZM” PERDESİNDE RANTA TESLİM!
Zira şimdiye kadar bütün teminatların aksine yanan orman alanlarına devasa otellerle, turizm tesisleriyle rant alanlarının oluşturulduğu ve bu konudaki bütün vaadlerin açıkça çiğnendiği, ormanlık alanlara lüks otellerin yapıldığı vartada vatandaşlar verilen sözlere pek inanmıyor.
Nitekim tam da Meclis tatilde iken, sözkonusu yangınların hemen öncesinde -28 Temmuz’da- iktidar partisince yine yangından mal kaçırırcasına apar topar Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla “Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri” adı altında ormanlık alanlarda yapılaşma yetkisinin Orman Bakanlığı’ndan alınıp Turizm Bakanlığı’na verilmesi ve “yapılaşma kapsamına girecek alanların yeri, mevkii ve sınırlarının Cumhurbaşkanınca tek başına tespit ve ilân edilerek belirlenecek olması”, kamuoyundaki güvensizliği daha da derinleştirdi.
Özetle, muhalefetin bütün itirazlarına rağmen Meclis tatile girmeden önce AKP - MHP oylarıyla geçirilen yasayla, kıyılar başta olma üzere sözkonusu orman alanlarındaki yapılaşma tasarrufunun Orman Bakanlığı’ndan alınıp Turizm Bakanlığı yetkisine bırakılması endişeleri daha da arttırdı.
Özetle, Milli Eğitim Bakanı’nın özel okullarının, Sağlık Bakanı’nın özel hastanelerinin, Ticaret Bakanı’nın ticari şirketinin ve Turizm Bakanı’nın otellerinin olduğu “tek kişilik yönetim”de şimdi de ormanlar üzerinde “yapılaşma yetkisi”nin Orman Bakanlığı’ndan Turizm Bakanlığı’na verilmesi garabeti sergileniyor. Tıpkı yangınları söndürme uçaklarının ihaleyle kiralanmasında olduğu gibi.
YAĞMA VE TALANIN ÖNÜ AÇILIYOR…
Hatırlanacağı üzere daha evvel mevzuatta “orman sayılan yerlerde turizme tahsis edilecek alanın, ildeki ormanların yüzde birini geçemeyeceği, yapılaşmaya esas inşaat emsal değeri yüzde 30’u aşamayacağı” ibâresi, ormanlık alanların “turizm” paravanında ranta teslim edildiğinin örtülü “teşviki” olmuştu. Ormanlık alanlara yeni yapılaşmaların eklenmesi önündeki bariyerler kaldırılmıştı.
Turizmi Teşvik Kanunu’nda Hazineye ait Orman Kanununa göre orman sayılan yerlerin Maliye Bakanlığı’nca Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsisinde olduğu gibi son “yapılaşma yetkisi yasası”yla ormanlık alanların Çevre ve Orman Bakanlığınca Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verilmesi bu husustaki endişeleri haklı çıkarıyor.
Bir diğer tartışma, yasadaki “kültür ve turizm gelişme bölgeleri dışında kalsa bile” orman arazilerinin “kamu yararı” kapsamına alınmasıyla bu paravanda resmen yapılaşmaya açılması.
Böylece, Anayasanın 169. maddesindeki “Yanan ormanların yerlerinde çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz” ve “ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez”, “ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez” hükümlerine açıkça aykırı olarak “tarım ve hayvancılık” bir yana ormanların “yapılaşması” vahametinin önü açılıyor; ormanlar “mülk edinilip zarar veriliyor”; göz göre göre “ormanların tahribine yol açan” rant ve çıkar eksenli politikalar izleniyor.
Kısacası, kül olan orman arazilerinde yağma ve talan “yasallaştırılıyor.” Yine “turizm” perdesinde rant uğruna yapılaşma operasyonu bizzat siyasi iktidarca kotarılıyor.