Partisinin grubunda prompterde “Esed ile birkaç kez görüştüm” cümlesini okuduktan sonra metin dışına çıkan Cumhurbaşkan’nın “Tabiî bunun aslı da ‘Esed’ değil Esad’dır, böyle söylüyorlar, bizi de buna alıştırdılar” diye konuşması dikkatleri çekti.

Aslında yıllar sonra Esad’ın devrilmesinin ardından kendisinin başlattığı uyduruk “Esed”i “Esad”la düzeltip “bizi de alıştırdılar” ifadesi, on iki yıldır bir tek “Şam yönetiminin devrilmesi”ne saplanan iktidarın sığ ve akim “Suriye politikası” saplantısının bir nevi örtülü ikrarı.

“Esed” yakıştırmasını bir tahkir olarak dillerine pelesenk eden “tepeden tâlimatlı yandaş medya”nın, Cumhurbaşkanı’nın son “Esed-Esad çarkı”nı nasıl tevil edeceği tartışılırken, iktidardakilerin en üst düzeyde “bizi de alıştırdılar” ikrarının arka plânı araştırılıyor. Zira bu vaziyet, Cumhurbaşkanı can ciğer kuzu sarması olduğu, ortak bakanlar kurulu düzenlediği, âilece kahvaltıda buluşup “kardeşim” dediği “Esad’an ‘Esed”e “alıştırılma”nın amacını sözkonusu ediyor.

Ve bu vartada ABD ve İngiltere’nin başını çektiği küresel güçlerin “İsrail’in güvenliği” paravanında eperyal hegemonyaları ve “büyük İsrail projesi” hesâbına dayattıkları BOP’la bölgede “İsrail’e karşı güçlü ülke bırakmama” projesiyle Irak’ı işgalle tasfiyeden sonra Suriye’yi de ecnebîlerin tahrik ettikleri iç savaşla taşeron terör örgütleri üzerinden etnik-mezhebî tefrikalarla bölüp parçalama ifnası “iftirak plânı”na Ankara’dakilerin ne denli “alıştırıldığı”nı ortaya koyuyor.

Özetle “Esad’dan ‘Esed’e alıştırma”yla işgalci ecnebîlerin “menhus iftiralı fitne plânı”na “alıştırılma” vahametinin “alıştırmaları” yapılıyor.

GARABET

“Süreç”in çarpıklıkları

Daha baştan terörist başı muhatap alınarak kotarılmaya yeltenilen “süreç”te bir yığın çelişkili çarpıklık sergileniyor. 

Bunların başında 14-28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyasında “Kandil’deki terörist elebaşlarının ‘millet ittifakı’ adayı Kılıçdaroğlu’nu destekledikleri” iftiralı sahte videoları meydanlarda halka seyrettiren “cumhur ittifakı” ortaklarının garip pişkinliklerle fütursuzca “süreç”i terörist başının terör örgütüne havaleleri geliyor.

Bir diğer çelişkili çarpıklık, daha önce iki defa görevden uzaklaştırıldığı halde seçimle yeniden kazandığı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan “silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen soruşturması nedeniyle” denilerek üçüncü kez görevden alınıp yerine kayyım atanan Ahmet Türk’ün “İmralı heyeti”ne alınmasının “iktidar cephesi”nce kabullenilmesi.

Bundandır ki “Ahmet Türk ‘terörist’se nasıl oluyor da Meclis’te Meclis Başkanı ile iktidar partileri yöneticileri tarafından kapılarda karşılanıp itibar görüyor? Değilse, terörist başı ile aralarında “arabuluculuk” yaptığı için iktidardakilerce itibarliysa neden yargısız infazla koltuğundan edildi ve niçin millet irâdesiyle geldiği Belediye Başkanlığına iâde edilmiyor?” soruları soruluyor.

En vahimi de bu maksatla âdeta “ulaklık”ta istimal ettikleri partinin seçilmiş belediye başkanlarının yargısız infazla görevden alınıp yerlerine kayyım atanması tehdidinin, “Demoklesin kılıcı” gibi partinin başında sallandırılan “kapatma davası” şantajının savrulması.

Hâsılı, Türkiye’nin yanıbaşında Suriye’nin “federasyon” perdesinde bölünüp parçalanmasına ilintili “süreç”, yine çirkin siyasetle bir yığın çelişkili çarpıklık garabetiyle muallel; bunun “alıştırmaları” yapılıyor. Bu yüzden daha şimdiden “süreç”in akıbet(sizliğ)ine dair işâretler artıyor.

KISACA

Çelişki çarkların itirafı

Daha evvel terörist başına kazara “sayın” diyenlerin “terörist” olarak suçlanıp derdest edilerek âdeta linç edilmesini alkışlayanların, son demde Meclis kürsüsünde her cümleye “sayın Öcalan” diye söze başlamalarına suskun kalmaları “süreç”teki çarklı çifte standardın en bariz göstergesi.

Keza bazı AKP’li ve MHP’lilerin kırk bin insanın katlinden sorumlu olarak müebbet hapse mahkûm terörist başına “sayın”la yetinmeyip “dilleri sürçerek” “beyefendi” demelerine partilerinden en ufak bir itirazın gelmemesi bir diğer çarklı çarpıklık olarak sahneleniyor.

Bu arada daha 2002’de terörün sıfırlandığı vetirede Anasol-M koalisyonunun Başbakan Yardımcısı olarak Bahçeli’nin “bitirdik!” diye övündüğü “terör örgütünün silâh bırakması ve kendini tasfiye etmesi” çağrısındaki çelişki çarpıklık tartışılıyor.  

Kısacası, bir “kullanışlı iç politika aparatı” olarak “tek kişilik hükûmet”in tekelinde tuttuğu “süreç”te terörist başından “terör örgütünün silâh bırakması” çağrısının beklenmesi, daha önce “bitirdik” dedikleri terör örgütünün yeniden azdırılmasıyla terörün alevlendirildiğinin açık itirafı oluyor.

HAFTANIN SÖZÜ

“Dereyi görmeden paçaları sıvayan siyasetçilere…”

“Cumhurbaşkanı’nın müttefiki MHP lideri Devlet Bahçeli’nin girişimiyle İmralı’ya gidip PKK’nın kurucu lideri Öcalan ile görüşen DEM Parti heyetinin getirdiği PKK ile diyalog rüzgârıyla havalanan ikinci, üçüncü kademe siyasî aktörlerin ayaklarını suya erdirmesi bakımından zamanlama önemi vardı. Erdoğan hem iktidar hem muhalefet cenahlarından PKK’nın “Hayat bayram olsa” şarkısı eşliğinde silahları bırakma takvimleri açıklayan, bu beyanlarla dereyi görmeden paçaları sıvayan siyasetçi ve siyaset yorumcularına, güncel deyimle bir “ayar verdi…” (Murat Yetkin, T24, 5.1.25)

SÖZÜN ÖZÜ

“Yalancılık, doğruluğa tercih ediliyor…”

“Şu zamanda, kizb [yalan] ve sıdkın [doğruluğun] ortasındaki mesafe o kadar kısalmış ki, âdeta omuz omuza vermişler. Sıdktan yalana geçmek, pek kolay gidiliyor. Hatta siyaset propagandası vasıtasıyla yalancılık, doğruluğa tercih ediliyor…”

(Bediüzzaman, Sözler, s. 446.)