Bir ibadete kendini hazır hissetmekte kriterimiz sence ne olmalı? Başörtüsünü ibadetten ziyade kimlik olarak gören algıyı çöpe at, kendini daha rahat hissedeceksin.
Bundan bir önceki yazı dizisini (Başörtülü Hanımefendilerin Başlarını Açma Vesveseleri) yazarken karar vermiştim bunu yazmaya. Aslında başörtülü olup da başını açma kararsızlığı yaşayanlar ile, başı açık olup başını örtme kararsızlığı yaşayanlar, her iki yazı dizisini de (hem bunu, hem bir öncekini) okumalıdırlar bence. Çünkü iki yazı dizisinde de, iki gruptaki hanımefendilere hitap edecek maddeler var ve bu maddeleri iki yazıda da tekrar etmek istemedim.
Bu yazı dizisinin başlığını da özenle seçtim. “Tesettüre girmek isteyen” demedim, çünkü tesettür başörtüsünden ibaret değildir. “Kapanmak” da demedim, çünkü “başını örtmek” kadar net bir manayı hissettirmiyor. Ayrıca “kapanmak” kelimesinin ruhunda da bir negatiflik var. Bu yüzden “başörtüsüne başlamak/başını örtmek” ifadesini kullandım.
Bu arada, evet erkeğim. Ama hanımefendilere mahsus böyle bir meselede sözlerime itimat ettirmek için psikolog olduğumu tekrar hatırlatma ihtiyacı hissediyorum.
Bu yazıda da maddeler halinde gitmenin, hem benim için, hem de okuyanlar için daha net olacağını düşünüyorum. İşte başlıyorum:
ÇEVREM NE DER?
1) Çevremdeki herkes, benim başı açık hâlime alıştı. Başımı örtersem kendimi insanlara yabancı gibi hissedeceğim.
Kardeşim, insanın bu dünyada alışmadığı şey neredeyse hiç yoktur. Dikkat ettiysen, insanın kendi hayatında yaşadığı şeylerden bahsediyorum. Senin endişe ettiğin durum ise, insanların başkalarında gördüğü şeye alışmalarından ibarettir. Başı açıkken başını örten kişilerin çevrelerinin buna ne kadar çabuk alıştığını, o durumda olan arkadaşlarına da sorabilirsin, sosyal medyadan da araştırabilirsin.
DIŞLANIR MIYIM?
2) Arkadaş çevremde hiç başörtülü yok. Arkadaş çevremde benim kadar dinine uygun yaşayan da yok. Başımı örtersem, arkadaş çevremden dışlanmaktan korkuyorum.
Bir insanı (yani seni), çevresindeki diğer insanların yanında Allah katında kesin olarak en üstün insan olarak kabul ettirmek, şeytanın çok sinsi bir tuzağıdır. Çünkü bu şekilde, insanın İslâmî noktada gelişmesine ket vurur.
İkincisi, sence “arkadaş” nedir? Kelime kökenine bakıldığında, insanın arkasında duran kişi demektir değil mi? O arkadaşların, senin sırf daha Müslümanca yaşama isteğinden dolayı sana sırtını dönecekse, onlar gerçekten senin arkadaşın mıdır, yoksa sadece boş vakitlerinde sıkılmamak için seninle vakit geçiren insanlar mıdır? Başını örtmen, sırf onların gerçek yüzünü görmek gibi bile bir fayda sağlasa, bu küçük bir fayda mıdır? Kaldı ki, sen başını örttüğünde o kişiler seninle arkadaşlığını kesmeyecek de olabilirler -ki bu yüksek ihtimaldir-, bu durumda sen onlara su-i zan ediyorsun, onların günahlarına giriyorsun.
KORKULARIM VAR
3) Başımı örtmeme rağmen tesettüre tam uyamamaktan korkuyorum. Bu da içimde bir “yarım”lık hissettirecek.
Senin nihaî hedefin, tesettüre tam anlamıyla uygun giyinmek değil mi? Çok güzel. Peki yukarıdaki düşünceyle geçen zaman boyunca bu hedefini gerçekleştirebildin mi? Gerçekleştiremedin, çünkü mükemmeliyetçilik hissin, senin daha iyiye adım atmanı engelledi. Senin elini kolunu bağladı.
Eğer bir gün gerçekten tesettüre tam uygun giyineceksen, bunu küçük adımlarla yapmak senin için en kolay olanı değil mi? Günün birinde tesettüre tam uygun giyinemeyeceksen bile; en azından onu hedefleyip o yola koyulmak çok güzel değil mi? O nihai hedefe hiç ulaşmayacağını bile bilsen, o yukarıda bahsettiğin “yarım”lık bile şimdiki durumuna göre İslâm’a daha uygun değil mi?
4) Ya tekrar açılırsam?
Şeytanın ve nefsin en büyük tuzaklarından biri budur. Eğer çekindiğin şey insanların tepkileri ise, bu yazı dizimizin birinci ve ikinci maddeleri ona bir ilâçtır.
Kaldı ki, diyelim ki sen yarın başını örttün ve önümüzdeki yıl başını açtın. Muhtemelen böyle bir şey olmayacak, ama olsa bile, 1 yıl boyunca başörtülü olmanın sevabını almış olursun.
5) Başörtüsünü taşıyamamaktan korkuyorum.
Başörtüsünü taşımak ne demektir sence? Başörtüsünü bağladıktan sonra kusursuz, günahsız bir insana dönüşmek falan gibi bir şey mi? Ayrıca başka bir ibadeti yaparken de hiç “bunu taşıyamazsam” gibi bir şey düşündün mü? Muhtemelen düşünmedin. Düşünmedin, çünkü dışarıdaki bazı insanların seni etiketleyebileceği, başörtüsünden başka bir ibadet yok. Sırf onların etiketlemesini dikkate alarak bir ibadete karşı tutum belirlenir mi kardeşim? Samimi olarak soruyorum.
KENDİMİ HAZIR HİSSETMİYORUM
6) Başörtülü olmayı istiyorum, ama kendimi buna hazır hissetmiyorum, sürekli erteliyorum.
Bir ibadete kendini hazır hissetmekte kriterimiz sence ne olmalı? Meselâ birkaç ay sonra Ramazan girecek. Ramazan girerken, özel günlerinde değilsen, “Kendimi oruca hazır hissetmiyorum” gibi bir düşüncenin aklına bile gelmediğine yemin edebilirim, ama ispatlayamam kardeşim. Veya, muhtemelen namazlarını da kılmaya gayret ediyorsun. Namaz konusunda da böyle bir şey aklının ucundan geçmemiştir. Öyleyse neden başörtüsü meselesinde böyle düşünüyorsun? Kendi tahminimi söyleyeceğim: Başörtüsü bizim toplumda öyle kimliksel bir şey ki, sana böyle düşündürüyor. Başörtüsünü ibadetten ziyade kimlik olarak gören o toplumsal algıyı çöpe at, başını örtmeyecek olsan bile kendini bundan daha rahat hissedeceksin.
MUTLAKA ÖRTÜNECEĞİM
7) Şu an değil ama, ölmeden önce muhakkak bir gün başımı örteceğim.
Kardeşim beni yanlış anlamayacağını umarak söylüyorum. Bu düşünce de, toplumun başörtüsünü ibadet olarak değil kimlik olarak görmesinin sana bir yansıması olabilir. Bir yerde bir ibadet, ibadet olarak görülürse insanlar o anlarda o ibadetleri yapmak isterler. Ama kimlik olarak görülürse, son nefeste bile o kimliğe dönülebilir, acelesi yoktur.
Ama diyorsan ki, “Bu sadece nefsimin bir hilesidir;” ben de derim ki: Bu yazıyı okuduğun günün ertesi günü sana yolda bir araba çarpıp ölmeyeceğini nereden biliyorsun? Risale-i Nur’da bahsedilen “tevehhüm-ü ebediyet” diye bir kavram vardır. Yani, sanki hiç ölmeyecekmiş psikolojisine girmek. Eğer sende böyle bir his varsa ve o histen kurtulursan, başını örtme hedefinden çok daha büyük hedeflerine ulaşman işten bile değil.
NEFSİME AĞIR GELİYOR
8) Başörtülü olmayı istiyorum ama nefsime çok ağır geliyor.
Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur’da Yirmi Birinci Söz’de, kendi nefsinin namazı istemediğini ifade ediyor. Bediüzzaman gibi bir âlimin nefsinin bile böyle bir serzenişi varsa, hatta Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm Efendimiz bile: “...ben nefsimi temize çıkarmam...” (Yusuf Suresi 53. ayet meali) diyorsa, senin-benim gibi günahkâr insanların nefisleri o peygamberinkinden daha mı masumdur? Bu dünyada nefse “Kapa çeneni!” denilmeden herhangi bir ibadet yapılabilir mi?
Şu da var ki: Muhtemelen namazlarını kılmaya da gayret ediyorsun. Günlük hayatında da başını örtersen, namaz kılacak olurken başörtünü tak-çıkar gibi bir şey de yaşamayacaksın artık. Dolayısıyla, farz namazlarını kılman senin için bir tık daha kolaylaşacak. Bunun yanında, “Saçım düzgün mü acaba” gibi, seni ve nefsini zorlayan bir kaygıdan da kurtulacaksın.
Bu konu hakkında benim aklıma gelmeyen şeyler için, sitemizde yazının altına bir kadın olarak yazacağınız yorum çok kıymetli olacak. Değerli görüşünüzü lütfen paylaşın ki, benim ve o yorumu okuyacak kişilerin düşünce dünyalarımızda yeni pencereler açılsın.
MEHMET SOYDAN
[email protected]