Son süreçte ABD’nin Yunanistan’daki onlarca askeri tesise kuracağı yirmiden fazla yeni üsle, Türkiye’nin yanıbaşında askeri varlığını kat kat arttıran emrivakileri dikkat çekici.
Aslında aylardır Saray’dan beklenen telefonu açmayan Biden’in Yunanistan Başbakanı Miçotakis’a telefonda Dedeağaç’ın yanısıra Selanik, Volos, Girit ve Kavala’da yeni Amerikan üsleri kurulması için ortak karar alındığını belirtilmesi ve iki ülke arasındaki “daimi askeri işbirliği çerçevesi”nde Girit Adası’nın güneyinde Türkiye sınırına 40 kilometrede, fırkateyn, denizaltı, F-16 uçakları, savaş gemisi ve helikopterlerin katıldığı ortak tatbikatı icrâsı vaziyeti ele veriyor.
Tesbit şu ki içte ana muhalefet liderinin dokunulmazlığının kaldırılmasına kadar vardırılan siyasi tahrikleri alevlendiren iktidar, 2004’ten bu yana Ege adalarının saldırı helikopterleri ve savaş uçaklarıyla silâhlandırılmasına seyirci kaldı.
Dahası parlamentosunda İyon Denizi’nde karasularını 12 mile çıkaran Yunanistan’ın Ege’de de karasularını 12 mile çıkarma tezini “savaş sebebi” sayan Ankara, Atina ile sayıları 60’ı aşan “istikşafi görüşmeleri sürdürdü.
Her ne kadar her MGK sonrası “Türkiye’nin haklarının korunması”ndan dem vurulsa da bu hususta hâlâ bu ülkeye bir nota bile verilmiş değil.
YUNANİSTAN’LA KARŞI KARŞIYA BIRAKTIRIYOR
Aslında Dışişleri Bakanı’nın “bakım” için döndüklerini bildirdiği Doğu Akdeniz’deki Oruç Reis’le Barbaros gemilerinin geri çekilmesini Cumhurbaşkanı’nın “diplomasiye fırsat tanımak” olarak açıklaması, öngörüsüz yanlış politikalarla saplanılan çıkmazın ilk sinyaliydi.
“Türkiye’yi âdeta denize ayak basamayacak hale getirmeye, denizlerimizde hukukî ve tarihî haklarımızın ihlâline asla müsaade etmeyeceğiz” çıkışlarına rağmen, Yunanistan’ın Ege adalarını işgaline ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin egemenlik haklarını hiçe sayan oldubittilerine tepkisiz kalan çelişkili kırılganlıklar devam etti.
Önce Müslüman komşu Irak’ın parçalanıp çökertilmesinde olduğu gibi Fırat’ın doğusunda elli bin TIR dolusu silâh ve mühimmat sevk ettiği PYD/YPG’ye arka çıkan, petrol bölgelerini kontrolüne alan ABD, Şam yönetimini tasfiyeyle işbirlikçi taşeron terör örgütleri güdümünde kurduracağı “uydu devlet” üzerinden Suriye’nin bölünüp parçalanmasına alan oluşturdu.
Dünyada 800’den fazla askeri üssüyle küresel hegemonya ve çıkarlarını dayatan ABD ile küresel işgalci ortakları, şimdi de bölgenin barış ve istikrarını berhava eden emrivakilerle Yunanistan üzerinden Türkiye’ye “gözdağı” verme peşinde.
Çarpıcı olan, Ankara’nın baştan beri bu emrivakilere yeterince tavır koy(a)maması. “Başarılı dış politika” iddiasıyla “savaş tamtamları” çalınıp akabinde “barış”tan dem vuran tenâkuzlarla, kamuoyunun öfke ve gazını alma oyunlarıyla krizlerin hep ötelenmesi.
Bundandır ki Yunanistan Dışişleri Bakanı, Ankara’nın ortasında Türkiye’nin hiçbir dönemde mâruz kalmadığı suçlayıcı ağır tahkir ve tezyif dolu şımarık şovunu sergileme cür’etini gösteriyor.
Kısacası, Amerikan yönetimlerinin değişmez “kaos danışmanı”, Dışişleri eski Bakanı Kissinger’in “hedef ülkeler”de terörü, sefâleti, kitlesel ölümleri, iç savaşları, darbeleri, katliamları ve kaosu ateşleyen “kaos stratejisi” senaryolarının bir yenisi Yunanistan üzerinden sahneleniyor.
DİPLOMASİ YERİNE KURU HAMASETLE
Gerçek şu ki AKP iktidarında, uluslararası hukuk çerçevesinde güçlü ve etkin diplomasi yerine, küresel mihrakların projelerine zemin hazırlayan, iç kamuoyunu yanıltan günü kurtarmaya yönelik tutarsız ve çelişkili hamasi söylemlerle tam bir algı operasyonu yapılıyor.
Merhum Başvekil Menderes’le Dışişleri Bakanı Zorlu’nun büyük çabalarla başardıkları Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları, petrol ve doğalgaz aramalarında Türkiye’nin de “olur”unu şart koşan Londra ve Zürih anlaşmalarıyla sağlanan “garantörlük hakkı”nın gereğini, keza Ege Denizi’nde jeopolitik-stratejik avantajını kullan(a)mama vahameti gürültüye getirilip karartılıyor.
Ve Ankara’nın ecnebilerin emperyal tuzak ve projelerine bigâne kalan, propagandadan ibâret sözkonusu silik “dış politikası” Yunanistan’a karşı Ege’de de kaybettiriyor.
Hulâsa, ekonominin çöküşünden salgında pik yapan başarısızlığa, ayyuka çıkan yolsuzluklara, hukuksuzluklara, adâletsizliklere ve en son “128 milyar dolar nerede?” sorusuna doğru dürüst cevap verememe sıkışıklığına karşı dış politikanın dahilde suiistimalle istismarı çarpıklığı sürüyor.