“Dünya hayatının misâli şuna benzer: Gökten indirdiğimiz yağmurla, insanların ve hayvanların yiyecekleri bitkiler karışık olarak biter. Sonunda yer bütün güzelliğini takınır. Yeryüzü ahalisi tam ona bütünüyle hâkim olduklarını/meyvesini devşireceklerini sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz vakti emrimiz ansızın gelir ve sanki dün/ az önce orada ekin namına hiçbir şey yokmuş gibi, o bitkileri kökünden biçeriz/yerinde yeller eser. Düşünen bir topluluk için mesajlarımızı Biz işte böyle açıklıyoruz.”1
“Dünya hayatı ancak bir oyun ve oyalanmadır. Âhiret yurdu ise Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?”2
“Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir.”3
“Ey iman edenler! Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.”4
“Allah dilediğine rızkını bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir.”5
Dünya hayatı aynı bir bitkinin bir anda yeşerip solması gibi hızla geçer. Bu muvakkat durum bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ölüm hakikati düşünüldüğünde aldatıcı bir meta olduğu daha kolay idrak edilir. Ahiretteki hesap günü ise neyi tercih etmemiz gerektiğini aşikârane ihtar eder. Neyin peşindeyiz? Muvakkat hazır lezzetler mi? Ebedi mükafat mı?
Dipnotlar:
1-Yûnus Sûresi, 24.;
2-En’am Sûresi, 32.;
3-Âl-i İmrânSûresi, 185.;
4-Tevbe Sûresi, 185.; 5-Ra’d Sûresi, 26.