Dîvân-ı Harb-i Örfî’nin Envâr Neşriyât nüshasının baş tarafında Üstâd Hazretleri’nin şu ibârelerini görüyoruz: “Mâdem iki def’a tab‘ edilmiş kimse i‘tiraz etmemiş ayn-i hakîkat bir risâleciktir; has dostların tensîbiyle fakat, SIHHATİNE TAM DİKKAT ETMEK ŞARTIYLE neşredebilirsiniz.”
Osmanlıca Zülfikàr’ın başlarında da şu ibâreler var:
“.. Mu‘cizât-ı Ahmediyye’nin (asm) âhirinde demiş: ‘Hadîslerin ve râvîlerin beyânında hatâm varsa tashîhini ricâ ediyorum’ diye i‘lân ettiğim hâlde, müstensihlerin sehivleri müstesnâ olarak şimdiye kadar yalnız (‘16’ – ‘61’) bu iki rakamda elif sehven takdîm edilip, (onaltı) (altmışbir)e çevrildiğini bir Amerikalı misyoner İncîl-i Yuhanna’da göstermiş.
(………) Elbette ba‘zı sehivler bulunabilir. Ve hiçbir cihetle kusur sayılmaz. Hem müstensihlerin çoğu Arabî okumadıklarından onların dahî sehivleri bulunur ve müellifine isnâd edilir. Çünki, bütün nüshaları o görmüyor. Ve bütününü kendisi tashîh etmek kàbil değildir. Mâdem şimdi Ehl-i İlm ve Hocalar, Dâireye giriyorlar, bu, BÜYÜK HAYIRLI TASHÎHe yardım etmek onlara borçtur.”
Amerikalı misyoner kadar olabiliyor muyuz, takdirlerinize sunuyorum?..
Münâzarât’da da, “Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. …” demiş, Üstâd..
Üstâd, demiş demesine de dinleyen olmuş mu? Ne gezer!.. “Varak-ı mihr ü vefâyı kim okur kim dinler!”. Yâ da, “Kellim kellim lâ yenfâ!”.
Şöhret böyle bir şey işte.. Dokunulmaz oluyorlar.. Mübârek oluyorlar.. Sözleri mihenge vurulmadan delil kabûl ediliyor... Avâm kısmı ağzıyle kuş tutsa, at çöpe!.. Yarım asır önceki yanlışlar hâlen devâm ediyormuş, ne gam!..
Örneklendirmek için, 20 Ekim 2013 târihli Zaman’da yayınlanan M. Armağan’ın yazısına bir bakalım:
Yazının başlığı; “Cehennemi göğsünde söndüren adam: Bediüzzaman”
Bu değerli çalışmadan bir paragraf: “Demek ki, Bediüzzaman’ın hayatı hâlâ tesbit edilmeyi bekleyen nice enstantaneyle dolu. Nitekim kendisiyle telefonla görüştüğüm Necmeddin Şahiner Beyefendi “Tarihçe”de geçen “Kiroğlif” adlı köyün Moskova civarında bulunduğunu ve Bediüzzaman’ın esaretten kaçarken burada bir müddet kaldığını söyleyerek yeni bir malûmatı hafızamın ebru teknesine damlatmış oldu.”
http://www.zaman.com.tr/mustafa-armagan/cehennemi-gogsunde-sonduren-adam-bediuzzaman_2154095.html N. Şahiner’in, M. Armağan’ın hâfızasının ebrû teknesine damlattığı yeni mâlûmâta biz de bir göz atalım istedik.. Gerçi bizim hâfıza teknesinin dibi kalbur gibi de.. Yine de bir ıslaklık kalır ümîdiyle…
“… Tarihçe’de geçen “Kiroğlif” adlı köyün Moskova civarında bulunduğunu ve Bediüzzaman’ın esaretten kaçarken burada bir müddet kaldığını …” cümlesini tahlil edelim:
Târihçe’de geçen “Kiroğlif” adlı bir köy ben bulamadım!.. Mürettib hatâsı olabilir mi?.. “Kiloğrif” var ama köy mü/kasaba mı belirtilmemiş..
İsterseniz biraz gerilere 1919’lara gidelim..
“Bil-âhare Van, Culfa, Tiflis, Kologrif (Koloğrif), Kostroma’ya sevk ederler” (Bedîüzzamân’ın Târihçe-i Hayâtı, 1335, s. 38, 6. ve 7. satırlar) demiş Abdurrahman Nursî.. Yânî bizim hâfızamıza nerede ise bir asır ötelerden damlayan mâlûmâta göre; Kologrif (Koloğrif)…
Osmanlıca teksir, “Bedîüzzamân’ın Târîhçe-i Hayâtından: Afyon Mahkemesi Müdâfaâtının Birinci Zeylinin Zeyli, S: 49.”da da “قولوغريف Kologrif (Koloğrif)”..
Anlaşılan o ki; “Kologrif (Koloğrif)”, 1958’de basılan B. T. Hayât’a kadar kendini koruyabilmiş.. Târihçe’ye “Kıloğrif” olarak girmiş (A. Badıllı ve A. Akgündüz bu yazılışı kullanmışlar). 1960 baskısında, “Kiloğrif” olmuş (N. Şahiner, Kloğrif/Kiloğrif’i tercih etmiş). Nihâyet, döne dolaşa M. Armağan’da “Kiroğlif”e dönüşmüş!..
1900’lerin başlarında “Kologrif (Koloğrif)” adı ileriki yıllarda değişmiş olabilir diye akla gelebiliyor.. Ama öyle bir şey yok!.. Coğrafya atlaslarında ve internette isim hâlâ “Kologrif/Kologriv”..
“İşte Bediüzzaman’ı orada gördüm. Kosturma eyaletinin Kilogrif [Kologrif/Koloğrif]kasabasındaydı. Daha sonra Onu içerlere, büyük esirler kampına, Kosturma [Kostroma] içlerine sevk ettiler. Birlikte altı ay kadar kalmıştık. …” diyor M. Âsaf Dişçi. (“Son Şâhidler-I”, N. Şahiner)
http://www.risale-inur.org/yenisite/moduller/sonsahitler/bolgeindex.php?id=13 Yânî; Bedîüzzamân’ın esâretten kaçarken bir müddet kaldığı, Moskova civârında bir köy değil, Kologrif (Koloğrif)!.. M. Armağan’ın, N. Şahiner’den naklettiği böyle bir bilgiye diğer mûteber kaynaklarda da rastlayamıyoruz.. Kologrif (Koloğrif), Kostroma kampından evvel 6 ay kadar tutulduğu ve Kostroma eyâletine bağlı, - internetten yaptığım araştırmalara göre - Moskova’ya 675 km. mesâfede bir kasaba.!..
Burası, tam da, Üstâd’ın, “Ben Rusya’da esârette iken böyle bir yerde bulundum. Bize yakın, bir hafta güneş gurûb etmeyen bir yer vardı; ...” dediği yer olmalı.. Ne dersiniz?..
Önceki yıllarda da, “Koloğrif (Koloğrif)”le ilgili araştırmalarım olmuştu, ama kulaklara sinek vızıltısı gibi de gelmemiş demek ki..
Bu tesbitler, Risâle-i Nûr müdebbirlerine, Bedîüzzamân müverrihlerine ulaşır mı?.. Doğrusu eskilerden pek ümidli değilim!..