"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

M. Kemâl’e mektub ve münâkaşa

Bilâl TUNÇ
11 Kasım 2024, Pazartesi
–Dünden devam–

Bedîüzzamân, Ankara reîslerinde Dîne karşı gördüğü lâkaydlık üzerine M. Kemâl ve önde gelen erkâna ayni muhtevâda mektuplar yazar (23 Kasım 1922):11/12

“Âlem-i İslâm Kahramânı Paşa Hazretlerine!

Ey Gāzî-i Nâmdâr.. Zât-ı Âlîniz hem muzaffer ordu, hem muazzam Meclis’in şahs-ı ma’nevîsinin timsâlisiniz (…)”13 cümleleriyle başlayan mektup muhteviyâtı M. Kemâl’i çok hiddetlendirir! Aralarında şiddetli bir münâkaşa olur.

Birinci Grup üyelerinden Ali Sürûrî Efendi, bir kısmına şâhid olduğu bu tartışmayı günlüğünün 25 Kasım 1922 târihli sayfalarında kaydeder: “Takrîben akşam namâzı sıralarında Meclis dağılırken bakdım, Dîvân-ı Riyâset Odasında Kemâl Paşa ile Bedîüzzaman Molla Sa‘îd-i Kürdî arasında bir mübâhase var. Ben de dinledim. Bir sâat kadar imtidâd etdi. Mübâhasenin ibtidâsı; Bedîüzzamân’ın Kemâl Paşa’ya ve dahâ ba‘zı arkadaşlara yazdığı mektubda, namaz kılmalarını tavsiye etmesinden ve Mezheb-i Şâfi‘î’de, târik-i salâtın şehâdeti kabûl edilmeyeceğine nazaran Meclisin ekseriyeti târik-i salât ise, Meclis’in hükümlerinin medhûl ve gayr-i nâfiz olması lâzım geleceğini beyân etmesinden dolayı imiş.

“Kemâl Paşa, meâl-i mektûbun siyâsete derkâr olan mahâzîrinden ve hiç olmazsa yalnız kendisine yazılsa idi bu mahzûrun o kadar vârid olmayacağından bahisle Bedîüzzamân’a darıldı. Bedîüzzaman da bu mahzûru düşünemediğini i‘tirâf etdi. Bedîüzzamân da, evvelce biraz haşînce söylüyor idiyse de sonra (...) tahaffüf etdi. Ve aralarındaki kırgınlık zâhiren zâil oldu gibi ise de herhâlde iki taraf da birbirine muğber kaldılar zan ederim.

“Kemâl Paşa, çok mühim mes’elelere temâs etdi ve hakīkaten zekâsını gösterdi.

“Bedîüzzamân’ı yalnız şu mübâhasede dinleyenler, şöhretini pek de hakīkate muvâfık bulmadılar sanıyorum. Ma‘mâfih yine güzel cevablar verdi. Ve Meclis’in çok mübârek ve mübeccel olduğundan bahs etdi. O, bilhassa Kemâl Paşa’ya hitâben; ‘Siz Kur’ân’ı ve İslâm’ı kurtardınız. Kur’ân’ı omuzunuza kaldırdınız. Kur’ân ise, her sahîfesinde salât ile emr ediyor. Mâdem ki, Kur’ân’ı böyle muhâfaza etdiniz, onun emri olan salâta da beynel-Müslimîn te’mîn-i müdâvemet içün teşebbüs etmeniz lâzımdır. Ve o mektûbu size onun içün yazdım. Sizden başkalarına yazdığım doğru olmayabilir. Fakat, böyle bir teşebbüsü sizin hâtırınıza onlar da getirsin diye yazdım.’ meâlinde güzel sözler söyledi.

“Bir aralık Bedîüzzamân, salona çıkmışdı. Kemâl Paşa, Bedîüzzamân’ı beğenmediğini söyledi. ‘Böyle ulemâdan Ümmet-i İslâmiyye’ye hayır gelmez.’ dedi.”14

Münâkaşanın diğer bir şâhidi, Siverek Meb’ûsu Abdülganî Bey’dir:

“Bedîüzzamân Hazretleri İstanbul’dan Ankara’ya ilk geldiği günlerde dahâ önceleri de birbirimizi tanıdığımız için, sık sık görüşüyorduk. Ankara’ya geldikten bir müddet sonra, meb’ûsları namaza dâvet etti. Bir beyannâme yazıp neşretmişti. Bu mevzûda Atatürk ile münakaşaları esnâsında ben hâzır idim. Atatürk’ün hiddetli bağırmasına karşı, Bedîüzzaman dahâ çok şiddetli ve hiddetli bir şekilde bağırarak, ona karşı namazı ve İslâm şeâirini müdâfaa etti. Münâkaşanın tam ortasında, yânî ikisi karşılıklı sert konuşurlarken; Sultan Abdülhamîd’in meşhur müezzini Hâfız Hüseyin Efendi meclis mescidinde ‘Allâhü Ekber Allâhü Ekber’ diye Ezân-ı Muhammediyye’ye başlar başlamaz, Bedîüzzamân o şiddetli münâkaşayı dakīkasında bırakarak, namaz yerine koştu.”15

Bedîüzzamân ne diyor?:

“Hem Ankara da, Dîvân-ı Riyâsetinde pek çok meb’ûslar varken Mustafa Kemâl şiddetli bir hiddetle Dîvân-ı Riyâsetine girip, bana karşı bağırarak: ‘Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyân edesin. Sen geldin, namaza dâir şeyler yazıp içimize ihtilâf verdin.’ Ben de onun hiddetine karşı dedim: ‘Namaz kılmayan hâindir, hâinin hükmü merduddur.’ Dehşetli bir put kırdım.

“Hâzır meb’ûs dostlarım telâş etdikleri ve herhâlde beni ezeceklerini tahmîn etdikleri sırada, bana karşı bir nevi tarziye verip o mecliste hiddetini geri alması, âdetâ dehşetli bir kuvveti ve hakīkati hissedip geri çekilmesi, ikinci gün husûsî Riyâset Odasında, Hücûmât-ı Sitte’nin Birinci Desîse içinde bulunan “Meselâ, Ayasofya Câmîi ehl-i fazl ve kemâlden, ilâ âhir…” cümlesinden başlayan, tâ İkinci Desîseye kadar, bir sâat tamâmen ona söyledim.

“Bütün hissiyâtını ve prensibini rencîde etdiğim hâlde bana ilişmemesi, hattâ taltîfime çok çalışması (…) şüphesiz ki, Risâle-i Nûr’un, ileride kahraman şâkirdlerin şahs-ı ma‘nevîsinin hârika bir kuvveti ve Risâle-i Nûr’un parlak bir kerâmetidir.”16

“Bedîüzzamân bu mektûbu az değişikliklerle Ankara hayâtının ileriki günlerinde meb’uslara hitâben Beyânnâme olarak dağıtır (19 Kânûnisânî 1339/1923). Ankara ‘Ali Şükrü’ Matbaasında tab’ edilen Habâb isimli eserine de derceder.17/18

— SON —

Dipnotlar:

11- Güntay Şimşek; İslâm Âlemi Kahramanı Paşa Hazretleri.

http://www.haberturk.com/.../587903-islam-alemi-kahramani... (Erişim Târîhi: 22.12.2018).

12- Ahmed Akgündüz, Prof. Dr.; Arşiv Belgeleri Işığında Bedîüzzamân Saîd Nursî ve İlmî Şahsiyeti –İkinci Kitap, 2014, s.397.

13- Bilâl Tunç; Ankara’da Beş buçuk Ay. Y. Asya, 23 Kasım 2014. 

https://www.yeniasya.com.tr/.../ankara-da-bes-bucuk-ay... (Erişim Târîhi: 18.10.2020).

14- Ali Sürûrî [Tönük]; Günlük, 25 Kasım 1922, Ankara-Millî Kütüphâne 06 mil YZA 9487.

15- M. Selim Mardin; Abdülgani Ensari Efendi. Yeni Asya Gazetesi, 02.01.2011.

16- Bedîüzzamân Sa‘îd Nursî; Emirdağ Lâhikası, 1998, s.214.

17- Necmeddin Şahiner; Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî, Nesil Yayınları-2006, s.266.

18- Sa‘îde’n-Nursî; Habâb, Ankara, Ali Şükrü Matbaası, 1339/1341 [1923], s.17-20.

Okunma Sayısı: 1469
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Bilâl Tunç

    12.11.2024 14:10:24

    Teveccühleriniz için teşekkürler sunuyorum değerli arkadaşlar.. Sağ olun, vâr olun.

  • S.topuz

    12.11.2024 06:51:13

    "Beşinci Şuâ,...Denizli Mahkemesinde beraetimizi netice veren müdafaatımla beraber Siracünnur'un âhirinde yazılmış. Gerçi evvelce mahrem tutuyorduk fakat madem...bize iade ettiler. Demek, bir zararı yoktur diye teksirine izin verdim. Ve o Beşinci Şuâ'nın aslı, otuz kırk sene evvel yazılmış müteşabih hadîslerdir. Fakat ümmette eskiden beri intişar eden bir kısmına gerçi bazı ehl-i hadîs bir zafiyet isnad etmişler. Fakat zahirî manaları medar-ı itiraz olmasından, sırf ehl-i imanı şüphelerden kurtarmak için yazıldığı halde, bir zaman sonra onun hârika tevillerinin bir kısmı gözlere göründüğü için biz onu mahrem tuttuk tâ yanlış mana verilmesin. Sonra müteaddid mahkemeler onu... bize iade ettikleri halde, şimdi beni tekrar onunla suçlu yapmak ne kadar adaletten, haktan, insaftan uzak olduğunu, bizi kanaat-i vicdaniye ile mahkûm edenlerin vicdanlarına ve onları dahi mahkeme-i kübraya havale ederek حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ deriz. Tarihçe[Y] - 575

  • S.topuz

    12.11.2024 06:40:46

    ..."Birinci Cihan Harbi'nde Gönüllü Alay Kumandanı olarak esir düştüğü Rusya'da Moskof Çarlığına karşı izzet-i İslâmiyeyi muhafaza edip, kurşuna dizileceği hengâmda "Âhirete gitmek için bana bir pasaport lâzımdı" diye ölümü istihkar eden böyle bir kahraman-ı İslâm Üstadımız Bedîüzzaman'ın eserlerini okumak nimet-i uzmasına mukabil canımızı da feda etsek, ömrümüzü de ona vakfetsek, zulümden zulüme de sürüklensek, ömrümüzün nihayetine kadar şükran secdesinden de kalkmasak, bize yine ucuzdur... Üstadımız sık sık der ki: Mesleğimiz müsbettir, menfî hareketten Kur'an bizi menediyor."... Risale-i Nur Külliyatı, Tarihçe-i Hayat - 702 🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙😪😭😢😡😤🕊🕊🕊🌍🕋🇪🇺🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • S.topuz

    12.11.2024 06:37:02

    ..."Toprağa atılan bir tohumun yüzer sünbüller vermesi gibi, bir Said yerine yüzler Said size o yüksek hakikatı haykıracaktır." Ve onbeş sene evvel "Saçlarım adedince başlarım bulunsa, her gün biri kesilse, bu hizmet-i imaniyeden çekilmem." Ve "Dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-i Kur'aniyeye feda olan bu başı, zındıkaya eğmem!" diyen ve elli sene evvel âlem-i İslâmı sömüren, sömürgeci cebbar ve zalim bir İmparatorluğa karşı "Tükürün o zalimlerin hayâsız yüzüne" diye matbuat lisanıyla cevab veren ve Büyük Millet Meclisi'nde reise "Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan sonra namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü merduddur. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'inde, yüz yerde edasını emrettiği namazdan daha büyük bir hakikat olsa idi, imandan sonra onu emrederdi!" diyen ve yazdığı bir beyannameden sonra Meclis'te cemaatle namaz kılınmasına başlanan ve Birinci Cihan Harbi'nde Gönüllü Alay Kumandanı olarak esir düştüğü Rusya'da"... Tarihçe-i Hayat - 701

  • A. AYDIN

    11.11.2024 23:33:52

    Kritik bir görüşmenin parçalarını tamamlayan bu araştırmasından dolayı yazarımız Bilâl Tunç'a teşekkür ederiz.

  • Salih baş

    11.11.2024 18:26:51

    Halil kardeş İslam aleyhtarlığı alenileşse ne olurdu

  • halil

    11.11.2024 11:45:15

    Üstad orada, korktuğundan yada onu tanımadığından değil, mahiyetini bildiği şerli birisini, kuşkulandırarak İslam aleyhtarlığının alenileşmemesi için, yani mudaraten taltif ediyor!!!

  • Bahtiyar eren

    11.11.2024 11:07:38

    Çok güzel bir yazı olmuş. Güzel bir bildiri olmuş. Bilal ağbi dip notlarla çok güzel sunum ortaya koymuş. İstifade ettik. Teşekkür ederiz.

  • Bektaş Mustafa Türksever

    11.11.2024 10:43:41

    S. A. Teşekkür ederim Bilal abicim yazılarınızın devamını bekliyorum

  • Mustafa Said Kara

    11.11.2024 10:23:52

    Üstadımız da o adamın gerçek şahsiyetini görememiş demek. Herkesi aldattı. Herkes aldandı.

  • Nahit Topaloğlu

    11.11.2024 08:47:17

    Bilâl Ağabeyim, Yazılarınızın devamını bekliyoruz inşâallah!. Fî emânillah!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı