"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şahıs mücadelesi şahs-ı manevi mücadelesine dönüştü

Ali VAPURLU
06 Aralık 2022, Salı
Ali Vapurlu: “Bediüzzaman Hazretleri, mücadelenin şahıs mücadelesinden şahs-ı manevi mücadelesine dönüştüğü bu zamanda, imani ve Kur’ani hizmetler için mühim bir vazife icra eden Nur talebelerinin uhuvvet ve tesanüdünün ne kadar önemli olduğunu, Risale-i Nurların birçok yerinde nazara verir.”

DİZİ: HİZMETLERDE TESANÜDÜN ÖNEMİ - 1
ALİ VAPURLU

Ahirzamanda ortaya çıkan dinsizlik cereyanlarının, şahs-ı manevi suretinde hücum ettiği günümüzde, bu cereyanların gerçekleştirdikleri tahribat-ı maneviyenin tamiri, ancak ehl-i imanın kendi içerisinden mütesanid bir şahs-ı manevi çıkarması ile mümkündür.

Bediüzzaman Hazretleri bu hususu: “Hem ehl-i dalâlet ve haksızlık, tesanüd sebebiyle, cemaat suretindeki kuvvetli bir şahs-ı mânevînin dehâsıyla hücumu zamanında, o şahs-ı mânevîye karşı, en kuvvetli ferdî olan mukavemetin mağlûp düştüğünü anlayıp, ehl-i hak tarafındaki ittifak ile bir şahs-ı mânevî çıkarıp, o müthiş şahs-ı mânevî-i dalâlete karşı hakkaniyeti muhafaza ettirmek” şeklinde ifade etmektedir.

Bediüzzaman Hazretleri, mücadelenin şahıs mücadelesinden şahs-ı manevi mücadelesine dönüştüğü bu zamanda, imani ve Kur’ani hizmetler için mühim bir vazife icra eden Nur talebelerinin uhuvvet ve tesanüdünün ne kadar önemli olduğunu, Risale-i Nurların birçok yerinde nazara vererek: “Biliniz: En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, tesanüddür.” Ve “ihlâstan sonra en büyük kuvvetimiz tesanüdde bulunduğundan…”  demektedir.

Yine  Bediüzzaman Hazretleri nur talebelerinin tesanüdüne ehemmiyet vermesinin önemli bir sebebini de şöylece nazara vermektedir:

“Sizin tesanüdünüze benim ziyade ehemmiyet verdiğimin sebebi, yalnız bize ve Risale-i Nur’a menfaati için değil, belki tahkikî imanın dairesinde olmayan ve nokta-i istinada ve sarsılmayan bir cemaatin kat’î buldukları bir hakikate dayanmaya pekçok muhtaç bulunan avâm-ı ehl-i imân için dalâlet cereyanlarına karşı yılmaz, çekilmez, bozulmaz, aldatmaz bir mercî, bir mürşid, bir hüccet olmak cihetiyle, sizin kuvvetli tesanüdünüzü gören kanaat eder ki, bir hakikat var, hiçbir şeye feda edilmez, ehl-i dalâlete başını eğmez, mağlûp olmaz diye kuvve-i mâneviyesi ve imanı kuvvet bulur, ehl-i dünyaya ve sefahete iltihaktan kurtulur.” 

Manevi çarklar

Onun içindir ki Bediüzzaman Hazretleri, bir vücud-u maneviyenin azaları ve bir fabrika-i maneviyenin çarkları mesabesinde olan nur talebelerinin, birbirleri ile uyum içinde hizmet ederek şahs-ı manevinin tesanüdünü muhafaza etmeleri gerektiğini şöylece nazara vermiştir:

“…insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkid etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder; yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır. Hem nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârane uğraşmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkid edip sa’ye şevkini kırıp atalete uğratmaz. Belki bütün istidadlarıyla, birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım ederler, hakikî bir tesanüd bir ittifak ile gaye-i hilkatlerine yürürler. Eğer zerre mikdar bir taarruz, bir tahakküm karışsa; o fabrikayı karıştıracak, neticesiz akîm bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.” 

Nur talebelerini ikaz etti

Yine bu hususla ilgili olarak Bediüzzaman Hazretleri: “Sizler her zamandan ziyade bu fırtınada tesanüdünüzü ve ittihadınızı ve birbirinin kusuruna bakmaması, birbirini tenkid etmemesi, Risale-i Nur’un vazife-i kudsiye-i imaniyesi hesabına mükellef ve muhtaçsınız.”  demektir.

Bu sebeple, Bediüzzaman Hazretleri ehl-i dalalete karşı, iman ve Kur’an hakikatlerini muhafaza ve sünnet-i seniyyeyi ihya etmekle vazifeli bulunan Nur talebelerinin, kendi aralarında ihtilafa düşmemeleri için, eserlerinin birçok yerinde ikazlarda bulunmaktadır, şöyle ki:

“Uhuvvet için bir düsturu beyan edeceğim ki, o düsturu cidden nazara almalısınız:

Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizâckârâne ittihad gittiği vakit, manevî hayat da gider. “Birbirinizle çekişmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz gider.” işaret ettiği gibi, tesanüd bozulsa cemaatin tadı kaçar. Bilirsiniz ki, üç elif ayrı ayrı yazılsa, kıymeti üçtür. Tesanüd-ü adedî ile içtima etse, yüz on bir kıymetinde olduğu gibi; sizin gibi üç-dört hâdim-i hak, ayrı ayrı ve taksimü’l-a’mâl olmamak cihetiyle hareket etseler, kuvvetleri üç-dört adam kadardır. Eğer hakikî bir uhuvvetle, birbirinin faziletleriyle iftihar edecek bir tesanüdle, birbirinin aynı olmak derecede bir tefânî sırrıyla hareket etseler, o dört adam dört yüz adam kuvvetinin kıymetindedirler.

Sizler koca Isparta’yı değil, belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz. Makinenin çarkları birbirine muavenete mecburdur. Hem birbirini kıskanmak değil, belki bilâkis birbirinin fazla kuvvetinden memnun olurlar. Şuurlu farz ettiğimiz bir çark, daha kuvvetli bir çarkı görse, memnun olur. Çünkü, vazifesini tahfif ediyor. Hak ve hakikatin, Kur’ân ve imanın hizmeti olan büyük bir hazine-i âliyeyi omuzlarında taşıyan zatlar, kuvvetli omuzlar altına girdikçe iftihar eder, minnettar olur, şükreder. 

Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız. Tenkit edilecek şeyler kardaşlarınızdan hariç dairelerde çok var. Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telâkki ediyorum; siz de Üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız. Âdeta, her biriniz ötekinin faziletlerine nâşir olunuz.” 

“İttihad cehl ile olmaz”

Mezkur izahlardan da anlaşılacağı üzere, iman ve Kur’an hizmetlerinde istihdam olunan Nur Talebelerinin fikrî ve fiilî vahdetlerini muhafaza etmeleri son derece önemli ve ehemmiyetlidir. Bu fikrî ve fiilî vahdeti sağlamanın yolu ise Nur Talebelerinin, müceddid-i ahirzaman olan Bediüzzaman Hazretleri’nin meslek ve meşrep prensiplerini, bir bütün halinde iyice anlaması ve kabul etmesinden geçmektedir.

Zira, Bediüzzaman Hazretleri’nin: “İttihad cehl ile olmaz. İttihad imtizaç-ı efkardır. İmtizac-ı efkar ise mârifetin şua-ı elektriki ile olur.” ifadelerinde de anlaşılacağı üzere, Nur talebeleri, tesanüdün tam anlamıyla gerçekleşebilmesi için Risale-i Nur’un meslek ve meşrebine taalluk eden bütün prensipleri iyi bilmeli ve ittihad bu ölçüler üzerinde gerçekleşmelidir.

Bununla beraber, her ne kadar meslek ve meşrep hususunda ortak bir anlayış ve yaklaşım içerisinde olunsa dahi, ihlasın kırılması ve zedelenmesi neticesinde ortaya çıkan “enaniyet, benlik ve rekabet” gibi hissî, nefsî ve şahsî duygular, cemaat içerisindeki insicam ve tesanüdün bozulmasına sebep olabilmektedir. 

Be sebeple Bediüzzaman Hazretleri tesanüdün önem ve ehemmiyetini vurgulamak adına: “Evvel âhir tavsiyemiz: Tesanüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve itidâl-i dem ve ihtiyattır.”  demiştir.

Ondandır ki ihlasın kırılması neticesinde ortaya çıkan menfi his ve duygular sebebiyle,  cemaatin insicam ve tesanüdünün bozulmaması için, öncelikli olarak ihlas ve düsturlarının muhafaza edilmesi gerekmektedir.

İhlâs sahipleri müstesna...

Zira, Peygamberimiz (asm) bir hadis-i şerifinde ihlasın önem ve ehemmiyetini şöylece nazara vermektedir; “İnsanlar helâk oldu, âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu, ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu, ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.” 

Bediüzzaman Hazretleri, mezkur hadis-i şerifi: “Medar-ı necat ve halâs, yalnız ihlâstır. İhlâsı kazanmak çok mühimdir. Bir zerre ihlâslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır.”  şeklinde tevil ve tefsir ederek, cemaatin tesanüdünün bozulmasında en önemli amil olan ihlasın muhafaza edilmesinin ne denli önemli ve ehemmiyetli olduğunu nazara vermiştir.

Onun içindir ki Bediüzzaman Hazretleri, ihlası kazanmak, muhafaza etmek ve ihlası kıran manileri def etmek için, “her on beş günde bir defa okunmasını” tavsiye ettiği İhlas Risalesi’nde, ihlası kıran sebeplerden uzak durulması gerektiğini şöylece nazara vermiştir;

“Ey kardeşlerim! Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu mânilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir. İhlâsı kıracak esbabdan yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz. 

Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm, “Şüphesiz nefis daima kötülüğe sevk eder,ancak Rabbim rahmet ederse o müstesna.” demesiyle, nefs-i emmâreye itimad edilmez. Enâniyet ve nefs-i emmâre sizi aldatmasın.”  

DEVAM EDECEK

Okunma Sayısı: 3603
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah

    6.12.2022 12:24:26

    Siyasi doz; dama taşlarının yıkılması gibi zincirleme bir etki gösteriyor.

  • Özdemiroğlu

    6.12.2022 09:41:00

    Maalesef; Üstadın ikazına rağmen şahs-ı maneviyi, (fiilen, niyeti böyle olmasa da) şahıs mücadelesi şekline dönüştüren manzaraları yaşamaktan rahatsız olmaktayız. İnşaallah, tetkikatınızdan hisse alanlardan oluruz!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı