"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz

Ali VAPURLU
07 Aralık 2022, Çarşamba 01:36
“Biz, değil böyle cüz’î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi Risale-i Nur’un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O bize kazandırdığı netice itibarıyla dünyaya, enaniyete ait herşeyi feda etmek vazifemizdir, deyip nefsinizi susturunuz. Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz.”

DİZİ: HİZMETLERDE TESANÜDÜN ÖNEMİ - 2
ALİ VAPURLU

Zira, hizmette “münhasıran Cenab-ı Hakk’ın rızasını gaye-i maksat yapmak” anlamına gelen “ihlâs” kırıldığı takdirde devreye, maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi makam ve maksatlar girmektedir.

Hizmette kudsiyetin kaybedilmesini netice veren mezkur maksatlar sebebiyle kişi de, ihlası esas alan şahs-ı manevinin meşveret kararlarına karşı bir muhalefet hissi oluşmaya başlar. Bunun neticesi olarak ortaya çıkan fikr-i infiradi, tasavvur-u şahsi, zihniyet-i inhisar ve ifrat ve tefrit anlayış ve yaklaşımlarıyla, cemaat içerisinde ihtilaf ve tarafgirliği netice veren bir hakimiyet mücadelesine sebebiyet verilmiş olunur.

Onun içindir ki Bediüzzaman Hazretleri: “Zihniyet-i inhisâr, hubb-u nefisten geliyor. Sonra maraz oluyor; nizâ ondan çıkıyor” demektedir.

Bu sebeple, Bediüzzaman Hazretleri mezkur mahsurların cemaatin şahs-ı manevisinin tesanüdüne zarar vermemesi adına, talebelerine şu önemli ikazlarda bulunmaktadır:

“Nefis ve şeytan, sizi, kardeşinize karşı itiraza ve haklı olarak tenkide sevk ettiği vakit, deyiniz ki: “Biz, değil böyle cüz’î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi Risale-i Nur’un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O bize kazandırdığı netice itibarıyla dünyaya, enaniyete ait herşeyi feda etmek vazifemizdir” deyip nefsinizi susturunuz. Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız; herkes bir meşrepte olmaz. Müsamahayla birbirine bakmak şimdi elzemdir.” 

Bununla beraber, mezkur hususları teyit etmesi bakımından Konya’da Nur Talebeleri arasında yaşan bir hadiseyi ve Bediüzzaman Hazretleri’nin bu hadise karşısındaki tavrını da şöylece nazara verebiliriz:

“Sırrantenevveret” düsturu

1959 yılında Konya’da bulunan Sadullah Nutku ağabey, Risale-i Nurları kaydettiği ses kasedini, her sabah farklı bir camiye giderek namaza müteakip cemaate dinlettirmektedir. Bu hizmet tarzı Konya Nur Talebeleri arasında ihtilaf konusu olmaya başlar.

Zira, bu durumdan evhama kapılan Konya Valisi’nin verdiği emirle, Konya’da Nur Talebelerine yönelik bazı baskın ve takibatlar yapılmaya başlar. 

Özellikle Fırıncı Mazhar ağabey ve onunla aynı fikirde olan bazı talebeler bunun “sırrantenevveret” düsturuna aykırı olduğunu düşünürler. Bu mesele Konya Nur Talebeleri arasında bir münakaşa konusu haline gelince, iki grup da, o zaman Emirdağ’da bulunan Bediüzzaman Hazretleri’nin yanına gider. 

Bediüzzaman Hazretleri grupları ayrı ayrı dinledikten sonra, iki grup arasında haklı-haksız tercihi yapmadan onlara dönerek: “Kardeşim sizin Konya’da hizmetinize ihtiyaç yok. Sizin orada tesanüdünüze ihtiyaç var.” deyip, her iki gruba da öncelikle ittihad ve tesanüdlerini muhafaza etmelerinin gerekliliğini hatırlatır.”

Yine bu hususu teyit etmesi bakımından, Bediüzzaman Hazretleri’nin Said Özdemir ağabeye, tesanüd ile ilgili yaptığı şu tavsiye de fevkalade dikkat çekicidir:

“Said kardeş, sana en son vasiyetim şudur: Siz hizmeti düşünmeyin! Hizmeti en muhalife dahî Cenab-ı Hak yaptırır. Sizin düşüneceğiniz, uhuvvet, muhabbet, ittihat ve tesanüttür. En fazla düşüneceğiniz bunlardır. Bugün bize en fazla lâzım olan budur.”

Bununla beraber, Risale-i Nurlarda üzerinde çokça durulan tesanüdün bir başka boyutunu da Nur Talebelerinin farklı meslek ve meşrepteki dini hizmet grupları ile aralarındaki ittihad oluşturmaktadır. 

“Dinî cemaatler maksatta ittihat etmelidirler”

Bu husus ile ilgili olarak, “Dinî cemaatler maksatta ittihat etmelidirler. Mesalikte ve meşreplerde ittihat mümkün olmadığı gibi caiz de değildir.” diyen Bediüzzaman Hazretleri, farklı meslek ve meşreplerin olması gerektiğini ifade etmekle beraber, Nur Talebelerinin farklı meslek ve meşrebe sahip cemaat ve gruplarla ittihat edebilmelerinin ancak belirli şartlar dahilinde mümkün olabileceğini şöylece nazara vermiştir;

“Muhabbet-i din saikasıyla teşekkül eden cemaatlerin iki şart ile umumunu tebrik ve onlarla ittihat ederiz:

Birinci Şart: Hürriyet-i Şeri’iye ve asayişi muhafaza etmek.

İkinci Şart: Muhabbet üzerinde hareket etmek başka cemiyete leke sürmekle kendisine kıymet vermeye çalışmamak. Birinde hata bulunsa müfti-i ümmet olan cemiyet-i ulemaya havale etmektir.” 

Mezkur ifadelerden de anlaşılacağı üzere, Bediüzzaman Hazretleri dini hizmet grupları ile maksatta ittihad edebilmek için öncelikle, dini hizmet gruplarının “hürriyet-i Şer’iye anlamındaki gerçek demokrasiyi” Kur’an ve sünnet ile bağdaştırabilmelerini ve ülkede anarşi yerine asayişe taraftar olmalarını bir şart olarak ortaya koyduğunu görmekteyiz.

“Menfi ihtilaf”

Diğer taraftan ikinci şartta geçen, “başka cemiyete leke sürmekle kendisine kıymet vermeye çalışmamak” ifadelerini ise, Bediüzzaman Hazretleri “İhtilafu ümmeti rahmetün”  hadis-i şerifini izah ederken “menfi ihtilaf” olarak tanımlayarak şöyle izah etmiştir:

“Hadîsteki ihtilâf ise, müsbet ihtilâftır. Yani, her biri kendi mesleğinin tamir ve revâcına sa’y eder. Başkasının tahrip ve iptaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfi ihtilâf ise —ki garazkârâne, adâvetkârâne birbirinin tahribine çalışmaktır— hadîsin nazarında merduttur. Çünkü birbiriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler.” 

Ahirzamanda zuhur eden Süfyanî ve Deccalî dinsizlik cereyanlarının, ehl-i imanı; içine düştüğü menfi ihtilaftan, nifak ve şikaktan istifade ederek esarete ve zillete düşüreceklerini ise Peygamberimiz (asm) şöylece nazara vermektedir;

“Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhâs-ı müdhişe-i muzırraları, İslâm’ın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek, az bir kuvvetle nev-î beşeri hercümerc eder ve koca âlem-i İslâmı esaret altına alır.”  

Onun içindir ki İslam aleminde çözüme kavuşturulması gereken en önemli meselelerden birisi âlem-i İslam mabeynindeki şikak, nifak ve ihtilaftır. Ve bu şikak, nifak ve ihtilafın ortadan kaldırılması adına vazifeli olan Nur Talebelerinin, “ittihad-ı Nur olmadan ittihad-ı İslam idealinin gerçekleşemeyecği” hakikatinin farkında ve şuurunda olmaları gerekmektedir. 

Bu sebeple de Risale-i Nur yoluyla iman ve Kur’an hizmetinde bulunan gruplar, öncelikli olarak;  Bediüzzaman Hazretleri’nin üç şahsiyetini, üç önemli sahadaki vazifesini ve üç devre-i hayatını bir bütün olarak göz önünde bulundurmak suretiyle imani sahalarda olduğu gibi içtimai ve siyasi sahalarda da Risale-i Nur’un meslek ve meşrep prensiplerinin ortak paydasında  bir araya gelerek ittihat ve tesanüdlerini sağlamaları gerekmektedir.

“İttihad-ı İslam” ideali 

Diğer taraftan “hürriyet-i Şer’iye, asayişi muhafaza ve başkasına leke sürmekle kendisine kıymet vermeye çalışmama” olan, maksatta ittihat şartlarına müraat eden farklı meslek ve meşrebe sahip grup ve cemaatlerle Nur Talebeleri arasındaki ittihadın hem sağlanması hem de devam etmesi için; bu grupların temsilcilerinden teşekkül edecek müfti-i ümmet makamında üst seviyede bir ulema heyetinin teşekkül ettirilmesi gerekmektedir.

Zira, günün gelişen ve değişen hadiselerini Kur’anî ve Nebevî ölçülerden hareketle asrın idrakine ve ihtiyacına uygun şekilde değerlendirecek olan bu heyet, İslamî grup ve cemaatleri hem imanî hem de içtimaî ve siyasî sahalarda ortak bir payda etrafında toplayarak ittihad-ı İslam idealinin tahakkuk etmesinde önemli bir vazife deruhte edecektir.

Elhasıl; Nur Talebelerinin hem kendi hem de farklı meslek ve meşreplerdeki dini hizmet grupları ile arasındaki tesanüdü sağlamasıyla gerçekleşecek olan ve Bediüzzaman Hazretlerinin bu zamanda en büyük farz vazife olarak gördüğü “İttihad-ı İslam” ideali tahakkuk ettiğinde; gerek memleketimizde ve gerekse de  alem-i İslamda yaşanan imanî, içtimaî ve siyasî pek çok meseleyi ehl-i çözen ehl-i  iman, içinde bulunduğu vahim durumdan izn-i İlahi ile kurtularak layık olduğu saadete ulaşmış olacak.

Bütün bu izahlardan sonra, biz de Bediüzzaman Hazretlerinin en son vasiyetim şudur” diyerek nazara verdiği “okumak yine okuma yine okumak, sonra birbirinizin elini sıkı tutmak İttihad etmek ittifak aleminde yaşamak.” şeklindeki vasiyetinin umum nur talebeleri ve ehl-i iman mabeyninde gerçekleşebilmesini rahmet-i İlahiyeden niyaz ediyoruz.

SON

Kaynaklar: 

Lem’alar, 2013, s.375; Şualar, 13. Şuâ, s.507; Lem’alar, s.391; Kastamonu Lâhikası, 136. Mektup;

Enfal Suresi: 46; Barla Lâhikası, mektup no: 120, s.157; Münâzarât, s. 113; Şuâlar, s.493;   Keşfü’l-Hafâ, II, 433 Hadis No: 2796; Lem’alar, s.322; Yusuf Sûresi, 12:53; Lemalar; s.164;   Sözler, Lemaat, s.660; Kastamonu Lâhikası, mektup no: 144; Hutbe-i Şamiye; Reddü’l-Evham, s.103;

Eski Said Dönemi Eserleri, s.94; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:64; Mektubat, s.259; Mektûbât, s.260; Eski Said Dönemi Eserleri, s.24.

Okunma Sayısı: 3656
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • said yazar

    7.12.2022 07:32:41

    Rabbim emeğinize, gönlünüze ve kaleminize güç ve kuvvet versin . İttihat -ı Nur'a /İslam'a yol açacak yazılarınızın devamını bekliyoruz inşallah . Selam ve dua ile kalın...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı