Bu gün görev ve fonksiyonları itibariyle devletin gelişme sürecini anlatmak istiyorum. Devlet, işlevi itibariyle gün geçtikçe büyüdü. Sadece siyasî bir kurum olarak değil, ekonomik ve teknolojik işlevler gibi farklı işlevler de yüklenerek ve giderek daha çok alana müdahale ederek veya daha çok hizmet sunarak büyüdü.

Devletin örgütsel ve işlevsel anlamda büyümesi sağlıklı bir büyüme değildir. Herşeyin devletten istenmesinin sonucu olarak devletin şişmesi, hantallaşması, ağırlaşması, hareket edemez yani hizmet veremez hale gelmesi demektir. 

Devletin bu şekilde büyümesinde etkili olan faktörleri şöyle sayılabilir: 

Sanayileşme sonucu toplumun ihtiyaçlarında nitelik ve nicelik yönünden önemli değişikliklerin olması.   

Ticarî ve sınaî faaliyetlerin topluma ek maliyetler yüklemesi sonucu, devletten daha çok kamu hizmetinin talep edilmesi.    

Devletin ekonomiye müdahale etmek istemesi sonucu ekonomik işlevler yüklenmesi.   

Devletin toplum üzerindeki siyasî gücünü arttırmak istemesi dolayısıyla daha çok siyasî ve bürokratik eylem ve işlem yapmak durumunda kalması.      

Nüfusun artması ve buna bağlı olarak kadınlar, gençler ve yaşlılar gibi bazı toplumsal kesimlerin ortaya çıkması gibi demografik yapının değişmesi. 

Şehirleşme sonucu kamu hizmetlerine olan talebin hem nitelik hem de nicelik olarak artması.   

Kişi başına düşen gelirin artması dolayısıyla insanların taleplerinin artmasına bağlı olarak devlet harcamalarının artması.

Eğitim, sağlık ve konut ihtiyacı gibi toplumsal refahı ilgilendiren konularda belirlenen politikaların uygulanmasına giderek daha çok kaynak aktarma eğiliminden dolayı devletin harcamalarının artması.      

Televizyon, radyo, tiyatro gibi sanatsal faaliyetlere devletin giderek daha çok yatırım yapması eğilimi. 

Kamu hizmetlerinin ‘ucuz’ olduğu inancına bağlı olarak kamu hizmetlerinin çoğalması.  

Siyasetçilerin seçim kaygısıyla seçmenlerin taleplerini karşılamak amacıyla bazı alanlara veya bazı yerlere daha çok hizmet götürme çabası.  

Bürokratların bazı durumlarda kurum içinde imkânlarını geliştirmek ve kişisel bazı duygularını tatmin edebilmek amacıyla ellerindeki bütçeleri arttırmak suretiyle kamu harcamalarında artışa neden olmak gibi ‘yönetim içi faktörler’.

Kamu sektöründeki verimsizlik dolayısıyla her geçen gün kamu hizmetlerine daha çok personel alma ve daha çok birim açma eğilimi.

 Devletin belli sektörlerde denetleme ve düzenleme işlevini etkin bir şekilde yapmaya çalışması sonucu, dünyada ve Türkiye’de 1980’lerden sonra bağımsız yönetsel otoritelerin kurulması.

Tarihî olarak bu faktörler devletin işlevsel ve örgütsel olarak büyümesine sebep oldu. Fakat 1980’lerden sonra gelişen çağdaş devlet anlayışı gereği  ‘devletin küçülmesi’ gündeme geldi. Bu amaçla geleneksel olarak devletin yüklendiği bazı işlevler özel sektör ve sivil toplum örgütleri ile paylaşılmaya başlandı. 

Devletin anlamı ve alanı ile ilgili bu değişim ve dönüşüm kamu yönetimi anlayışını da yeniden şekillendirdi. Özel sektörün kamusal hizmet sunumuna katılmasına ‘yeni kamu yönetimi anlayışı’, sivil toplum kuruluşlarının da üçüncü bir aktör olarak katılması anlayışına da ‘yönetişim’ denilmektedir. Dolayısıyla artık her türlü hizmet sadece devletten değil, biraz da özel sektörden ve sivil toplum kuruluşlarından istemek durumundayız. Böylece devletin yükü hafiflemiş, yani devlet küçülmüş olacaktır.