"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Grev hakkı ve siyaset

Ahmet BATTAL
14 Eylül 2024, Cumartesi
Geçen hafta, Türkiye CHP Genel Başkanı Özür Özel’in solculuğu övmesini tartışırken, Avrupa, otomobil devi Audi’nin küçülme kararı ve Belçika Brüksel’deki fabrikasını kapatma ihtimali sebebiyle oradaki işçilerce yapılan bir grev ve eylem ile çalkalandı.

Olayların magazin boyutu, sağ-sol kavramlarının harcanma biçimi ya da asayiş kısmı bizi çok da ilgilendirmiyor. Ama sendika hakkı ve grev hakkı konusunda da haklı olarak Avrupa’ya imrenen işçilerimizi desteklemek için yazıyoruz.

Sendikalaşmanın tarihçesini bilirsiniz: 

Sanayi devrimi sürecinde Avrupa’da pür liberal hukuk anlayışı hâkimdi. 

Yani devlet ve hukuk, sözleşen tarafların eşit olduğunu varsayar ve kişiler arasındaki sözleşmelere karışmaz ve pazarlığa müdahale etmezdi. Böylece işçilerin ücretleri de güya tam serbest piyasa şartları içinde belirlenmiş olurdu. 

Ama bu iyimser varsayımın fiilî durumda hiçbir şekilde geçerli olmadığı ve asla olamayacağı açıktı ve sanayileşme sürecinde her geçen gün daha da netleşiyordu. 

Zira materyalist felsefenin kuşattığı zenginler şuna inanıyordu: Güçlüysen haklısındır!

Nitekim Bediüzzaman da bu konuda şunu söylüyor: 

“… felsefenin esasında, kuvvet müstahsendir. Hattâ ‘Elhükmü lil-galib’ bir düsturudur. ‘Galebe edende bir kuvvet var. Kuvvette hak vardır.’ der. Zulmü manen alkışlamış; zalimleri teşci’ etmiştir ve cebbarları, uluhiyet davasına sevk etmiştir.”

Yani materyalist Batı düşüncesinin yaklaşımına göre, kuvvet bizatihi güzel görülen olumlu bir şeydir. Hatta hukukta da ‘galip olan son sözü söyler’ kuralı işler. Çünkü onlar, ‘galip olanda bir kuvvet vardır ve kuvvette de bir hak vardır.’ derler. Böylece materyalizm zulmü manen alkışlamış, zalimleri cesaretlendirmiştir. Hatta gücünü kötüye kullanan cebbarları tanrılık iddia etmeye sevk etmiştir.

Bu zulmün bitirilebilmesinin şartı, devletin, hürriyeti esas kabul eden ama gerektiğinde emredici hukuk kurallarıyla güçlüye müdahale eden sosyal devlete dönüşmesidir. 

Bu dönüşümde, devlet, bir uçtan diğerine (komünizme) savrulmamalı, ikisinin ortasında kalmalıdır. Zira pür liberalizmden komünizme savrulmak, eskiden köle ve esir olan işçiyi işçi (ecir) olmaktan çıkarır ama bu kere devlete esir ve köle eder. 

Sosyal devlet, esasen Kur’an’ın bakışına da uygundur. Nitekim Bediüzzaman aynı bahiste “Düstur-u nübüvvet ‘Kuvvet haktadır, hak kuvvette değildir’ der, zulmü keser, adaleti temin eder.” diyerek ölçülü devlet müdahalesinin nebevî bakışa uygun olduğunu da ifade eder. 

Şunu da ifade edelim: Materyalizm ile kapitalizm ve liberalizm ilişkili ve belki de bağlantılıdır ama aynı şeyler değildir. 

İşçiyi güçlendirmenin yolu sendikalaşmadır ve grev hakkıdır. Bu bir tür tarafgirlik halidir.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Tarafgirlik eğer hak namına olsa, haklılara melce’ olabilir. … Hem tarafgirlik marazı; mazlum avamı, zalim havassın şerrinden kurtarıyor.”

Gelelim günümüze…

Avrupa’da başta Fransa ve İngiltere gibi bazı ülkelerde grev kavramı hem bir hak ve hukuk kavramıdır ve hem de günlük hayatın bir parçasıdır. Normal görülür. Düzen buna göre kurulmuştur. Tertibat buna göre alınmıştır. 

Almanya ve Avusturya gibi daha disiplinli bazı Avrupa ülkelerinde de grev bir haktır ama nisbeten daha az görülür ve günlük hayata fazlaca etki etmez. 

İşgücünün para etmesi açısından ise bu iki grup ülke arasında pek fark yoktur ve hatta belki de ikinci grup ülkede işçiler daha fazla tatmin olur. Zira bu ikinci gruptaki ülkelerde grevin yaptığından daha fazlasını “grev korkusu” yapar. 

İslâm Ülkeleri denilen yerlerde bu hakkın esamesinin dahi okunmamasının sonucu, bu günkü perişaniyetimizdir. 

Biz AB’ye girme sürecini devam ettirebilseydik, kendisinden kaçılan ülke değil, kendisine kaçılan ülkeye dönüşecektik ve kendi coğrafyamıza bu şekilde de örnek olabilecektik. 

Yine oluruz inşallah. Ama bu iktidarla değil.

Okunma Sayısı: 1029
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer

    14.9.2024 18:34:42

    Biz AB’ye girme sürecini devam ettirebilseydik, kendisinden kaçılan ülke değil, kendisine kaçılan ülkeye dönüşecektik ve kendi coğrafyamıza bu şekilde de örnek olabilecektik. İşte vurucu cümleler bunlar. Yine oluruz inşallah. Ama bu iktidarla değil.👏👏👏🌅 Kaleminize sağlık.

  • Andullah

    14.9.2024 12:32:29

    Anadolu sefine-yi Nuh gibi tarihin birçok devrinde başı darda olanların sığındığı bir mazlum coğrafyası olmamış mıdır hocam? Yani kendisine kaçınmaya bugün de devam eden bir nazenin vatan değil midir? Kastımızı anladım ama başka bir açıdan bu toprakların bu yönünün de belirtilmesi belki gerekirdi.

  • Mehmet

    14.9.2024 11:33:34

    Ahmet bey,güçlüye müdahale edemeyen aksine beraber çalışan milletin kaynaklarını sömüren 2.avrupanın elinde ve felsefesinde olan liberalizm komunizmin şekil değiştirmiş hali olabilir mi ! Yoksa liberalizmin müsbet tarafı bizim gibi demokraside geri kalmış ülkelere bir faydası oldu mu .

  • Hüseyin Avni KABAÇALI

    14.9.2024 07:01:22

    Maalesef buna dindar bildiğimiz işverenler de dahil.....çok acımasız davranıyorlar.. çünkü yaşadım gördüm....HÜRMETLERİMLE

  • Semanur Tunoğlu

    14.9.2024 06:23:24

    Günümüzdeki düzen kölelik döneminin gerisinde kalmaya doğru gitmektedir. Köle işini bitirince akşam evine gidip rahatça yatıp uyurdu. Şimdi işini bitiren biri geçinmek için ikinci bir iş yapmaya mahkum durumda. Özgür görünümlü gizli kölelik devri yaşanıyor adeta.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı