Zira esasta demokrat olanlar ve demokrat olmayanlar arasında sürmesi gereken siyasî rekabette, -bu eksenin merkez şahsiyetleri yeterli güce sahip olamayınca- başka renkler ve eksenler öne çıkıyor. 

Birileri siyasî rekabeti milliyetçilik ekseninde sürdürmeye çalışıyor. Ama konu sadece “milliyetçi olanlar ve olmayanlar” biçiminde şekillenmiyor. Planlar aynı zamanda Türk ve Kürt milliyetçiliği üzerinden yapılıyor. 

Çare için yine Avrupa sağduyusuna müracaat edilmeli. 

İşte bir örnek:

Geçen hafta medyada yer alan haberi okudunuz. 

Fransa’da göçmen karşıtlığıyla bilinen “Kimlikçi Nesil” hareketinin kurduğu bir dernek, yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle feshedilmiş.

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Musa Darmanin Twitter hesabından hareketin feshedilmesiyle ilgili şu açıklamayı yapmış: 

“Kimlikçi Nesil Derneği, Cumhurbaşkanı’nın talimatı doğrultusunda bu sabah Bakanlar Kurulu’nda feshedildi. Sunduğum kararnamede detaylandırıldığı üzere, bu hareket, ayrımcılığı, nefreti ve şiddeti körüklüyor.” 

O Fransa ki ırkçılığın dibi durumundaki zulme direnişi anlatan Dreyfus Dâvâsı ile şöhret olmuş bir adalet sistemine ve mazisine sahiptir. 

Geldiği noktada yine Avrupa Sağduyusu öne çıkıp meselelerini çözmelerine yardımcı oluyor. 

Zira iki dünya savaşında yaşananlar, sebepleri ve sonuçları, menfi milliyetçiliğin büyük belâsını insanlığa gösterdi. Ve Avrupa dersini aldı. 

O kadar ki fikir açıklama hürriyetine olağanüstü değer veren Avrupa sıra milliyetçilik eksenindeki fikirlere geldiğinde “burada dur, riskli alan, giriş yasak” diyor. 

Bizim, Avrupa’nın aldığı tarih dersini yeniden ve yaşayarak almamız gerekmez. Okuyarak ve izleyerek alacağımız ve aldığımız ders, aklımızı başımıza toplamak için yeter. 

Ders şudur:

Milliyetçilik milliyetçiliği doğurur. 

Üstün ırk milliyetçiliği başkasını yutmakla beslenir. 

Yutulmak istemeyenler başını kaldırıp “ben de varım” demenin yolunu bulur ve o da milliyetçiliğe başlar.

Birincisi etki milliyetçiliğidir. İfrat milliyetçiliğidir. Üstünlükçüdür.

İkincisi tepki milliyetçiliğidir. Tefrit milliyetçiliğidir. Eşitlikçidir.  

(Bunun tek istisnası dünya çapında Yahudi’ye karşı milliyetçilik ve Yahudi milliyetçiliğidir. Özel tür bu iki milliyetçiliğin etkenleri ve dinamikleri ayrıca tartışılmalıdır. ) 

Göçmen karşıtlığının da bir tür milliyetçilik olduğunda şüphe yoktur. Gelinen aşamada dünyanın en önemli meselesi göçmenlerin ne ölçüde ve ne kadar engellenebileceğidir. 

Seyahat ve yerleşme hakkının sınır tanıyıp tanımadığı meselesi insan haklarının çetrefilli konularından biri. 

Bizim fikrimiz belli: Kimse açlıktan ölmez. “Onlar gelirse aç kalırım korkusu” makul değildir. Sınırlar ve tel örgüler fıtrî ve makul değildir. Hürriyet güzeldir.