"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tarikat-cemaat hakikatinden bakış

Abdullah ŞAHİN
10 Aralık 2024, Salı
Kelime anlamı “yol” olan tarikatın gaye-i maksadı, marifet ve inkişaf-ı hakaik-i imaniye olarak, Mi’râc-ı Ahmedînin (asm) gölgesinde ve sâyesi altında, kalp ayağıyla bir seyr ü sülûk-u ruhanî neticesinde, zevkî, hâlî ve bir derece şuhûdî hakaik-i imaniye ve Kur’âniyeye mazhariyet, tarikat, tasavvuf namıyla ulvî bir sırr-ı insanî ve bir kemâl-i beşerîdir. Üstad Bediüzzaman, tarikatların nihaî hedefi olarak benzer bir ifadeyi İmam-ı Rabbânî’nin, “Bütün tariklerin nokta-i müntehası, hakaik-i imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır” sözü üzerinden hatırlatıyor.

Emirdağ’da 1952 veya 1953 yılında yazdığı bir mektupta, önce Nurların mektepleri nurlandırmaya başladığını ve bundan duyduğu memnuniyeti belirtiyor, ardından Nurların medresenin malı olduğunu söyleyerek ehl-i medresenin de Nurlar’a sahip çıkacağını söylüyor, daha sonra da şöyle diyor: 

“Şimdi en mühim tekyeler ehli, ehl-i tarikattır. Bütün kuvvetleriyle Nur Risalelerini nurlandırmaları ve sahip çıkmaları lâzım ve elzemdir. Şimdiye kadar ben yalnız iman hakikatini düşünüp ‘Tarikat zamanı değil, bid’alar mâni oluyor’ dedim. Fakat şimdi, sünnet-i Peygamberî dairesinde, bütün on iki büyük tarikatın hulâsası olan ve tariklerin en büyük dairesi bulunan Risale-i Nur dairesi içine, her tarikat ehli kendi tarikatı dairesi gibi görüp girmek lâzım ve elzem olduğunu bu zaman gösterdi.”1

Burada Üstadın ifade etmek istediği, ahirzamanın fen ve felsefesinden gelen dehşetli inkâr ve fitne cereyanları karşısında, yalnız kalp ayağıyla giden tarikatla hizmetin mücadelede yetersiz kalacağı, buna karşı akıl ve kalbi, dinle fen ilimlerini imtizac ettirerek mücadele eden Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsinin galebe edeceği gerçeğidir. Risale-i Nur’un bu manevî mücadelede atom bombasından daha tesirli olduğunu bildirir.

Şurası da unutulmamalıdır ki, şeytanın bile aklına gelmeyecek yüzlerce taktik ve tuzaklarla ve bütün imkânlarıyla, Kur’ân ve İslâmiyet karşısında mücadele edenler, şahs-ı manevî ordularıyla saldırılarını yaparken, onlara karşı şahıs ve fert endeksli çalışmalarla değil, şahs-ı manevî ordularıyla hücumları önlenip geri püskürtülmelidirler.

Yüzlerce yıl, Kur’ân ve İslâmiyetin bayraktarlığı vazifesini deruhte eden bu milletin, şube ve merkez karargâhlığı görevini yapan bu mübarek yapılanmalar, esas gayeleri olan “rıza-yı İlâhî ve sünnet-i seniye muvacehesinde yalnız hakkı tebliğ ve ilan vazifesinin” esas ruhunu incitmeden ve dünyevî ve içtimaî kirlerle onları kirletmeden, asıl hedefe yürümeleri şartıyla, yüzlerce yıldır var oldukları gibi, kıyamete kadar da varlık ve vazifelerini sürdüreceklerdir. Bunun gerçekleşmesi ölçüsünde, onlara atılan tenkid okları da o nispette ortadan kalkıp yok olacaktır.

Şurası da bir gerçektir ki, ehl-i imanın kitabında yeis ve ümitsizliğin yeri yoktur. Bediüzzaman, Hutbe-i Şamiye adlı tefsirinde bu hakikati şöylece ifade eder: “Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâm’ın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garpta bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş. Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-ı şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş. Hem o yeistir ki, kuvve-i maneviyemizi kırmış.”

Kur’ân-ı Hakîm ve Hazret-i Resulullah (asm) madem beşeriyetin istikbalde yaşayacağı bu gül mevsimini müjdelemiş ve onu gerçekleştirecek de kâinatın sahibi olan Allah’tır (cc). Bize düşen ise, sarsılmadan daha çok çalışarak Kuran ve İslâmiyetle insanlığın kucaklaşmasına vesile olmaktır.

Bir ümit şairi merhum Mehmed Akif’in, ümit ve müjde yolunu tarif eden dizeleriyle bitirelim yazımızı:

Allâh’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol 

Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.”

1- Emirdağ Lâhikası, s. 384.

Okunma Sayısı: 1278
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı