"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mi’rac ve Rü’yet

Abdullah ŞAHİN
10 Şubat 2025, Pazartesi
Mi’rac, insan nev’inin, medâr-ı iftiharı ve varlık ve gayb âlemlerinin çekirdek-i aslîsi olan Hz. Muhammed’in (asm) nezdinde, şehadet ve gayb âlemlerinin görüp göreceği en kutlu yolculuktur.

Bu kutlu yolculuğun mu’cize-i a’zamı da şüphesiz Rü’yet-i Cemâliyedir. Rü’yet-i Cemâliye ise, Efendimizin (asm) bizzat Rü’yete mazhar olmasıdır ve Mi’rac’ın bir semeresidir. 

On sekiz bin âlemin medâr-ı iftiharı Peygamber-i Zîşanı’nın (asm), Recep ayının 27. Gecesinde Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya oradan da Allah’ın huzuruna uruc ettiği hadisedir Mi’rac-ı A’zam... Bu kutlu yolculuğun yüksek hakikatleri şöylece hülâsa edilir:

“Kulunu (Muhammed aleyhissalâtü vesselâmı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.”1  

Mi’rac-ı A’zam, Risale-i Nurlar’ın Otuz Birinci Söz’ünde bütün yönleri ile anlatılır. 

Burada anlatılan hakikatlerin hülasası; Resul-i Ekrem (asm), o muayyen saatte, “[...] Latîf cismi, urûcda sür’atli olan ulvî ruhuna tâbi olmuş [...] burak-ı tevfik-i İlâhîye biner, berk gibi, bütün daire-i mümkinatı kat’ edip, acâib-i mülk ve melekûtu görüp, daire-i vücub noktasına çıkıp, sohbete müşerref olup, rü’yet-i cemal-i İlâhîye mazhar olarak, fermanı alıp vazifesine dönebilir ve dönmüş ve öyledir.”2

Demek ki Peygamberimiz (asm), çok kısa bir zaman aralığında, âdeta zaman ve mekânı yutarcasına, tâbiri câiz ise, ruh sür’atinden ve ışık hızından kat kat büyük bir hızla ahiret âlemlerini gezmiş, dünya şartlarında kısa bir süre geçerken, o binlerce senelik mesafeyi kat etmiş ve yatağı bile soğumadan geri dönmüştür. 

Peygamberler içinde sadece Hz. Rasulullah’ın (asm) bizzat mazhar olduğu rü’yet-i İlâhiyeye, dünya saltanatının bin senesinin bir saatine mukabil gelmediği Cennet hayatının ve o Cennet hayatının dahi bin senesinin bir saat hayatını karşılamadığı Cennette rü’yet-i İlâhiyeye doğru hızla yol alan ehl-i iman, ahiret yurdunda dünyadakinin aksine (Dünya hayatında ruhun cesede tâbi olması), Cennette cesedleri ruhlarına tâbi oldukları halde, rü’yet-i İlâhiyeye mazhar olacak ve Resulullah’ın Mi’rac’da mazhar olduğu tecellinin bir benzerini yaşayacaklardır. 

Bu rü’yette, Efendimiz’in (asm) Mi’rac hediyesi olarak getirdiği namazımız mi’racımızda burakımız olmuşçasına (Ki namazımız kalbe gıda, ruha şifa, kabrimizde nur, mizanımızda berat, sıratımızda burak ve Cennetimizde köşk vb. olacak), ruh sür’atinde maksudumuz ve mâşukumuz olan rü’yete vâsıl olacağız inşallah... Daha önce sadece Âlemlerin Efendisine (asm) nasip olan ve Cennetlik mü’mimlerin saadet-i ebediyede, manevî istidat ve haseneleri nispetinde görüp yaşayacakları en muhteşem hâlin şu mu’cizâne izahı ne muhteşemdir. 

Allahüekber! “Nice yüzler o gün ışıldar, parlar; Rabbine nâzır (O’nun cemaline bakmaktadır).”3

Dipnotlar:

1- İsra Suresi: 1.

2- Sözler, Otuz Birinci Söz.

3- Kıyamet Suresi: 22.

Okunma Sayısı: 556
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı