"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sûr sesi duyulmadan…

Yasemin YAŞAR
21 Eylül 2013, Cumartesi
“Mü’minlerin kalplerinin Allah’ı ve O’nun tarafından indirilen hakikatleri duyarak, haşyet hissedip, yumuşayıp, daha derin bir dirilişe erme vakti hâlâ gelmedi mi?” (Hadid Sûresi, 57.)

İslâm âlemi, belki de şu andaki içler acısı durumu gibi, tarihin hiçbir döneminde böyle tali’sizlik yaşamamıştır.
Dinin gösterdiği ufuk ve konum ile yani olması gereken yer ile şimdi durduğu seviye arasındaki farkı bile idrak edecek, görüp değerlendirecek durumda olmaması insanı cidden üzmektedir.
Gayret ve hamiyetini yitirmiş, ne dâvâ derdi, ne fikir sancısı, ne üretici bir düşünceye sahip.
Aksine düşmanlarına karşı modern bir dilenci, fakirlik içerisinde kıvranan ve cehaletin hüküm sürdüğü bir atmosferde yaşamaktadır.
Oysa İslâmiyet faziletli olmayı, onurlu yaşamayı, ilmî keşifler yapmayı hem teşriî hem tekvini emirleri yerine getirmeyi fıtrat ve âdetullah kanunlarına imtisali emretmektedir.
İşte bu dinamiklere, dinin bu ölçülerine baktığımızda bütün İslâm memleketlerinin her yanı ile mamur olduğunu, cennetvârî şehirlerin, umutlu, gayretli ve temiz insanların bulunduğu, ilim peşinde koştuklarını ve hiç yorulmadan çalıştıklarını düşünüyor ve bekliyorsunuz.
Fakat, İslâm dünyasının içinde olduğu maddî ve manevî vaziyet, hiç de olması gerektiği gibi değildir.
İçlerine atılan fitne tohumlarını büyütmekten, miskinlik ve cehaletten başka bir görüntü içinde olmayan âlem-i İslâm, aslında ciddî bir silkelenmeden ve temizlenmeden geçiyor. Başındaki musîbetler inşaallah uyanmayı netice verip, âlem-i İslâm’ı olması gereken yere getirecektir.
Dünyadaki itibarımız da maalesef negatif bir konumda.
Bütün bunlara rağmen hiç olmazsa, birbirimizle barışık yaşamayı becerebilsek, fakat ne mümkün.
Avrupa, ürettiği kin, nefret, düşmanlık, tarafgirlik gibi bütün dünyanın huzurunu ve saadetini bozacak tuhaf şeyler pazarlamaktadır.
Bütün bu dünya manzaraları karşısında insan, “artık her şey daha kötü olacak, bu dünyadan hayır gelmez” gibi ümitsizlik batağına düşebilir.
Evet, iman ve inanç problemi olan bir insan için bu durum normaldir.
Nasıl olsa her şey daha kötüye gidiyor gibi yeis üreten düşünceler, elbette insanda ne şevk, ne hamiyet ve azim bırakacaktır.
Fakat, bu dünyada, bu yaşananlara rağmen azmini, ümidini hiç yitirmeyenler, elinden gelen hizmeti şevkle yapanlar, dâvâ uğruna her türlü fedakârlığı göze alanlar, vatanı ve milleti için çalışanlar, fikrî ve ilmî derinliklere vakıf olanlar da hiç de az değildir.
Nitekim, dünyanın rengini değiştirecek olanlar kalitesiz çoklar değil, nitelikli azlardır.
Hasılı, şu İslâm coğrafyasının görünen manzarasının insanlığa verecek müsbet bir katkısı yoktur. Çünkü rengi ve deseni bozulmuş bir manzara şeklindedir.
Bu yüzden bu görüntüyü değiştirmek ve dinin bize emrettiği hem teşrii hem tekvini emirlere imtisal edip, dünya üzerinde olması gereken konuma gelmesi şarttır. Bunun için de yeniden hakikat, ilim ve araştırma aşkının uyanmasına, dinin vicdanlarda tam manasıyla hissedilip yaşanmasına, tesanüde, hizmete, şevke, azim ve gayrete ihtiyaç vardır.
Topyekûn bir insanlık olarak uyanmamız, sûr sesine bağlanmamışsa, inşaallah bir gün bizler de dirilip uyanacağız.

Okunma Sayısı: 1130
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • abdullah tunç

    21.9.2013 00:00:00

    ’daha’derin bir dirilişe erme vakti hala gelmedi mi? Vaktin gelip gelmediğini bilmiyorum ama derin bir dirilişe olan şiddetli ihtiyacımız olduğu kesin .Bu derin diriliş de derin bir ilimle olur.Bu derin ilim de Risale-i Nur’dur.Bu Nur denizinin derinlilerine dalabildik mi?Bu denizin derinliklerinde gömülü cevherleri japon merakıyle arayabildik mi?O Nur’un karasevdalısı olabildik mi?Yirmi dördüncü mektubun srrına erebildik mi? Haşrin baharında dirildik mi ? Yirimi dördüncü sözün beşinci meyvesinin muhabbet cacibesine kaplılarak,ezel,ebed sultanının zat,sıfat ve mukaddes esmasına muhabbetimizi verebildik mi? İns ve cinnin en parlak saadetinin; imanı billah,marifetullah ve muhabbetullah formulunda olduğunu idrak edebildik mi?Evet derin diriliş Risale-i Nur’da,Nur külliyatındadır. Bu hakikatların derinliklerindedir.Hummalı okumak,zihin,kalb ve ruh dünyamızı bu hakikat ışıkları ile aydınlatmak,bu hakikatları hayatımızla yaşamak ve cihana bu nurları perde olmadan ittihad halinde yaymaktır.İttihat; imtizacı efkarla,o da marifetin şua-ı elektriği ie olur.Cehalet ve ihtilafla değil...İttihad için, bu son derece zararlı olan ihtilaf düşmanınn mutlaka etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir.Hatta öldürülmelidir...

  • ERDOĞAN KAPLAN

    21.9.2013 00:00:00

    Sayın yazar yazınız harika ALLAH sizlerden razı olsun. yazınızın şu cümlesi dikkat çekiciydi ’DÜNYANIN RENGİNİ DEĞİŞTİRECEK OLANLAR KALİTESİZ ÇOKLAR DEĞİL. NİTELİKLİ AZLARDIR’ hani üstadın deyimiyle kemiyete değil. keyfiyete bakılır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı