Risale-i Nur günümüzün en çok okunan tefsiridir.
Kimileri çok harika eserler olduğunu söyler, kimileri ise dilini anlayamadıklarından şikâyetçi olur. Şunu ifade etmek gerekir ki hiçbir ilim dalı, yeni bir dilde aynıyla yazıma açık değildir. Nasıl bir tıp talebesi tıp ilmini o literatüründen azad olarak öğrenmesi beklenemezse, Risale-i Nur kitaplarının da kendi literatürüne rağmen, sadeleştirilmesi doğru olmayacaktır. Bu yüzden öğrenilen ilmin literatürünü bozmadan ve hazmederek muhatap olmak o ilimden istifadeyi artıracaktır.
Bunlardan başka Risale-i Nur’u kendi şahsî okumalarımız esnasındaki okuma biçimi ile, cemaate okuma biçiminin arasındaki farkı bilmek pek çok kafa karışıklığını da çözecektir.
Hep sorulan veya itiraz edilen şu soruların cevabı da bu ayırımı yaparak verildiğinde daha doğru olacaktır.
Risale-i Nur Talebeleri Nurlar haricinde kitap okumazlar mı? Başka kitaplar okumak bu mesleğe ihanet anlamına mı gelir?
Bediüzzaman, “Risale-i Nur, hakaik-i İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor.” demiştir. Başka bir yerde bu ifadeyi “haslar” için olduğunu ifade ile tahsis etmiştir. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekiyor ki bu cümlede kasd edilen mana; iman hakikatlerini Risale-i Nur kâfi derecede izah ve isbat etmiştir, bu hususta başka eserlere ve fikirlere ihtiyaç bırakmamıştır. Yoksa Risalelerin anlaşılması için başka kitapların, vasıtaların ve usûllerin reddedilmesi anlaşılmamalıdır.
Risale-i Nur’da ihtisaslaşmak ve bu meslekte hizmet etmek için başka eserlere elbette ihtiyaç yoktur. Zira başka eserlere müracaat (burada kasdedilen başka bir meslek ve meşreple meşgul olarak hakikatleri anlama ve anlatmadır) hem kişinin ihtisaslaşmasına hem de istifâzasına mani olabilecektir.
Bundan başka her türlü bilgiyi aktarmak noktasında malûmatfüruşluk yapmak mücevherat dükkânında adi şeylerin satılması nev’inden, sözlerdeki kudsiyeti ve tesiri kırabilecektir. Konuyu biraz daha açarsak; malûmatfüruşluk ile hastalanmış bir vaziyette, özellikle cemaate dersleri okuma esnasında, zihinlerde Risale-i Nur değil de malûmatlar kalacak, bu da Risalelere perde olmak gibi vahim ve veballi bir sonucu doğuracaktır. Bu tarzın adı ders değil belki seminer olabilir. Bu yüzden daha başlamadan sohbet tarzının, seminer veya ders olacağını umuma bildirmek zihinleri ona göre hazırlayacaktır.
Evet, Risale-i Nur sohbetlerindeki fazlaca malûmatlar, bâtılı tasvir, özel hayata dair örneklemeler, pes ve düşük misallemeler ve güncele dair fazlaca girdi yapmak gibi durumlar dağılmalara yol açabileceğinden ders formatında bunlardan olabildiğince uzak olmak doğru olacaktır.
Risale-i Nur’un güya anlaşılması adına verilen her türlü fazladan malûmatlar Risalelerin anlaşılmasına engel olacağını bilmek gerekir. Elbette buradan Risale-i Nur’un içine hiçbir malûmatın giremeyeceği anlamı çıkarılmamalıdır. Ölçü dahilinde yapılan izahlı dersler, Risale-i Nur’un anlaşılmasına hizmet ettiği için, yanlış değil güzel bir usûldür. Zira Risale-i Nur’un içinde çok manalar var, ilmî terimler vardır. Bunları insan bazen tek başına kavrayamaz. İşte bu hususta bu kavram ile ilgili araştırma yapmak veya tecrübeli kimselerden istifade etmek lâzımdır. Zira bu meşguliyet dahi, bir nevi ilimle meşguliyet sayılabilir. Bu yüzden feyze engel değil, bilâkis feyzi arttırır.
Dozunda ve konuyu anlamayı kolaylaştıracak malûmatlar, öncelikle Risale-i Nur’un kendisinden olması en güzelidir. Bundan başka konuyu tam özetleyecek nitelikte bir âyet ve hadis veya kısaca bir bilgi, aşırıya gitmemek, konuyu dağıtmamak ve konuyu tekrar zihinlerde özetlemek ve toparlamak noktasında kullanılabilir. Zübeyir Ağabeyin hatıralarında meseleyle ilgili şöyle bir hadise geçer. Bir gün Servet Armağan yapılan bir dersin içerisinde Mecusiliğe dair kısa bir bilgi verir. Orada bulunan Macid Türkmenoğlu verilen bilgilerden rahatsız olur. Ertesi gün Süleymaniye’de Zübeyir Ağabeyle karşılaşır. Zübeyir Ağabey, Macid Türkmenoğlu Ağabeyin içini okurcasına şöyle der: “Bak kardeşim, Servet kardeşimiz Mecusiliğin sapık bir cereyan olduğunu ne güzel izah etti.” Ardından kendisi de Mecusilik ile ilgili bir bilgi verdi.
İnşaallah, “Risale-i Nur nasıl okunmalı, dersler nasıl yapılmalı?” ile ilgili yazılarımıza ilerleyen haftalarda devam edeceğiz.