İktisat kavram olarak kast ve maksat kelimelerinden türemiştir.
Kast ise bir işi bilerek, isteyerek, niyet ederek yapmak mânasındadır. Dolayısıyla iktisat, bu mânadan hareketle maksada uygun davranmak, hikmeti esas almak mânalarında tebarüz eder. Yani gerekli yerde gereği kadarını kullanmak, gereğini yapmaktır.
Zihin yolculuğunu devam ettirdiğimizde ise “Maksat nedir?” sorusu karşımıza çıkar.
Maksat, nimeti göndereni bilmektir. Bu da şükürdür. Netice olarak da, nimet şükür görmez ise, yani verilen nimet yanlış bir şekilde, yanlış bir niyette, yani hikmetine uygun kullanılmazsa o nimet israf edilmiş olur.
Bu mânalar ışığında, iktisat meselesine bakıldığında, ne cimrilik, ne israf, Yaratıcı’yı düşündüren bir maksat ve hikmet barındırmadığı gibi, nimetin vesilesi olan kişiyi dahi düşündürmeyen, teşekkür ettirmeyen nimetleneni memnun etmeyen kısacası hiçbir hikmet ve maksadı netice vermeyen gereksiz bir eylemden öte geçmeyecektir. Meselâ ikramda bulunduğunuz veya ihsanda bulunduğunuz veya size ihsan edilmiş olandan tevziat (dağıtmak, vermek) etmeyip cimrilik yaptığınızda, hem Mün’im-i Hakiki’nin görülmemesine, hem o nimeti size getiren vesileye dahi memnuniyetsizliğe, hem nimet içindeki lezzetin gitmesine sebebiyet vermek durumunda kalınır.
Hangi nimet olursa olsun, verilen, ihsan edilen her şey ihsan edeni düşündürmediğinde bu iktisat kavramı içine girmez. Çünkü cömertlik adı altında görülen israf da, iktisat adı altında görülen cimrilikte de, kişinin ene müdahalesi, haddini aşma meselesi, vereni görmeyecek kadar nankörlük hissi, kısacası Karunî bir ruh hali vardır. Bu ruh hali ile karşınızdaki insana dünyalar da verseniz ne siz tatmin olursunuz, ne verdiğiniz kimse tatmin olur.
Dolayısıyla israf eden veya cimrilik eden, nimetin arkasındaki Yaratıcı’yı göstermeyen, kapatan bir perde olur. Bu perdenin en koyu hali de zaten küfürdür.
İktisat bir denge halidir. Meselâ çiçeğe az su vermek de zarardır, fazla su vermek de zarardır. Dengesi ise yeterince su vermektir. Aç bırakılan hayvan da ölür, fazla doyan hayvan da. Her şey bir kıvam, bir denge meselesidir ki bunun adı da zaten “hikmet”tir.
Belki bu yüzden Kastamonu Lâhikası’nda Üstad iktisat ve ihlâs Lem’alarının beraber okunması tavsiyesinde bulunur.
Belki bu yüzden 19. Lem’a İktisat Risalesi, hemen arkasından da 20. ve 21. Lem’alar İhlâs Risaleleridir.
Acaba iktisat ihlâsın bir lâzımı mıdır? İktisat için ihlâs melzum mudur?
İktisadın bozulması ihlâsı, ihlâsın bozulması iktisadı mı bozmaktadır?
Hasılı; hayatın içerisinde kişinin gerek kendi dünyası ve istidatları ile iletişimi, gerekse kendi dışındaki bütün mahlûkatla iletişimi, Yaratıcının rızası dışında bir neticeyle kullanılıyorsa bütün bu ilişkilerin hepsi israftır.
Benlik israfı, düşünce israfı, zaman israfı, muhabbet israfı, duygu israfı ve hatta musîbet israfı… Çünkü her şey Yaratıcı’nın bir Mektub-u Samedanisidir. Dolayısıyla, bu mektubu okumak iktisat, okuyamamak ya israf ya da cimrilik olacaktır vesselâm.