13 Ekim 2012, Cumartesi
Gerek müzik unsurunun arkasına gizlenen gizli mesajlar, gerekse müzikte kullanılan kelimeler insanın bilinçaltı inşâsına hizmet etmektedir. Genelde sigara,
uyuşturucu, alkol ve cinsellikten bahseden günümüz popüler müzikleri ile önce düşünceler sonra da yavaş yavaş davranışlar değiştirilmeye çalışılmaktadır.
Günümüz popüler müzikleri gerek yabancı kültür, gerekse kendi ülkemizdeki durum itibariyle pek de hayra hizmet eder görünmüyor.
İnancın verdiği sükûnet, ümit ve kuvvetten mahrum olanlar bu müziklerin gürültüleriyle boğulup, inançlarını tehlikeye atıp, öfkelerini de şehvetlerini dışa vurup, insânî lâtifelerini öldürüyorlar.
Özellikle gençleri maneviyat eksikliği bu tür müziklere yöneltirken, bu müzikler de maneviyâtı yiyip bitiriyor. Elbette ki bizim bahsettiğimiz müzikler insanlardaki ulvî mânâları besleyen, ruhu ve kalbi temizleyen müzikler değildir. Daha çok pop, rock, metal, rap, hiphop türü müziklerden bahsetmekteyiz.
Müzik, bir telkin vasıtasıdır. Dolayısıyla hayra kullanıldığında veya kendi kültür ve değerlerimize ters düşmeyecek ulvî mânâları besler tarzda olduğunda insandaki pek çok lâtifenin inkişafına ve enfüsî tefekküre götürmektedir. Vicdanın sesinin duyulmasına sebep olabilen bu ulvî müzikler ile insan akıl, kalp, ruh, duygu ve lâtifelerini besleyecektir.
Gerek müzik unsurunun arkasına gizlenen gizli mesajlar gerekse müzikte kullanılan kelimeler insanın bilinçaltı inşâsına hizmet etmektedir. Genelde sigara, uyuşturucu, alkol ve cinsellikten bahseden günümüz popüler müzikleri ile önce düşünceler sonra da yavaş yavaş davranışlar değiştirilmeye çalışılmaktadır.
İnsan bilinçaltına gönderilen gizli veya açık telkinlerde en etkili telkin sesle yapılanıdır. Zira ses, görüntüden daha soyuttur. Çünkü mânâları soyut aktarmak ancak bilinçaltını etkiler. Somut verilen mesajlar ise, bilinç tarafından süzülür. Bediüzzaman, konuyla ilgili şöyle bir tesbitte bulunur: “Melekât ve malûmat-ı kalbiye alel’ekser kulak penceresinden kalbe girerler. Bu itibarla sem’, kalbe yakındır ve aynı zamanda cihat-ı sitteden malûmat aldığı cihetle kalbe benziyor. Zira göz, yalnız ön ciheti görür. Bunlar ise her tarafı görürler.” (İşârâtü’l-İ’câz, s. 79.)
Evet, insan bilinci belli ses ve frekansları algılar iken, bilinçaltı daha düşük veya yüksek frekansları algılayabilecek kabiliyette yaratılmıştır.
İşte günümüz popüler müziklerinde gizli telkinler içeren bu mesajları kulak duymaz iken, bilinçaltı algılamaktadır. Yani bilince dokunmadan akan bu gizli mesajlar hipnoz olmuş bir beyin gibi etki etmekte ve verilen o telkine uygun düşünme ve yaşama eğilimi ortaya çıkmaktadır.
Bu müzikleri dinleyen gençler müziğin muhtevasını (dilinden dolayı) anlamasa bile, bilinçaltına belli kavram ve çağrışımlar gitmektedir. Zamanla bu tür müzikleri dinleyen gençlerin davranışları da bozulmaktadır. Zira işitilen şeyler dilimize, düşüncelerimize ve hissiyatımıza tesir eder. Hatta öyle müzikler vardır ki, ahlâktan başka insanın maneviyatını ve değer yargılarını dahi erozyona uğratır. Dinlenen müziğin bakış açısına paralel olarak önce normalleşme, sonra da değişim başlar. Çünkü dinlenen kişi, dinleyenin önem verdiği ve sevdiği bir kişiliktir. İnsan fıtratı gereği sevdiği insana benzemek ister. Onlar gibi yaşamak, konuşmak zamanla kaçınılmaz hale gelir. Bu yüzden rol modellerin, örnek alınan kişi ve sanatçıların verdiği mesajları iyi bilmek gerekecektir.
Hâsılı, radyo, tv ve bilgisayarlarla insanların, özellikle de çocuk ve gençlerin bilinçaltına üflenen (Felak Sûresi’nde Rabbimizin dediği gibi) bu mesajlar ciddî bir ahlâkî erozyona ve maneviyât yıkımına sebep olmaktadır.
Bediüzzaman, radyonun menfî bir surette kullanılarak, nasıl insanları etkilediğini Şuâlar adlı eserinde şöyle anlatır: “Hem meselâ ‘Düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden [Felak Sûresi: 4]’… maddî ve manevî şerlerini, siyasî diplomatların radyo diliyle herkesin kafalarına sihirbaz ve zehirli üflemeleriyle ve mukadderat-ı beşerin düğme ve ukdelerine gizli planlarını telkin etmeleriyle…”
Evet, anlaşılıyor ki, kulaklara üfleyen şerliler, bunu radyo, tv, internet vesilelerini kullanarak yaymaya çalışmaktadır. İşte bu şer ve tahrip telkinlerinin en çok ve yaygın uygulandığı alan ise, müziktir. Bu yüzden dinlenen müziğin dinimiz, kültür ve maneviyatımız, aile yapımız ve kişiliğimize uygun olup olmadığını kontrol etmek çok önemlidir. Nitekim konuyla ilgili Bediüzzaman’ın İşaratü’l-İ’câz adlı eserinde verdiği şu ölçü çok önemlidir: “Bu sırra binâendir ki, şeriatça bazı savtlar [sesler] helâl, bazıları da haram kılınmıştır. Evet, ulvî hüzünleri, Rabbânî aşkları iras eden sesler helâldir. Yetimane hüzünleri, nefsanî şehevatı tahrik eden sesler haramdır. Şeriatin tayin etmediği kısım ise, senin ruhuna ve vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır.”
Evet, telkin gönderme yollarının en etkilisi olan müzik unsurunu şerlilerin elinde tuttuğu ve bu tekdüze kültür ile maalesef yapılan araştırmalara göre günde iki ile dört saat arasında müzik dinlendiği kabul edilirse, insanlar özellikle gençler ciddî bir kirlenmeye maruz kalmakta ve haram işlemektedirler.
Şu da hiç unutulmamalıdır ki, bu tür müziklere olan ilgi maneviyât eksikliğinden olduğu gibi, bu müzikler de maneviyâtı tahrip etmektedir. Zaten, “Kâmilîn insanların zevk-i maâlîsini hoşnut eden bir hâlet, çocukça bir hevese, sefihçe bir tabiat sahibine hoş gelmez, / Onları eğlendirmez. Bu hikmete binâen, bir zevk-i süflî, sefih, hem nefsî ve şehvânî içinde tam beslenmiş, zevk-i ruhîyi bilmez.” (Lemaât)
Okunma Sayısı: 5274
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.