Serden Yardan Geçeceksiniz!
Peygamberlik kolay bir görev midir? Serden, yardan, evden, barktan geçeceksiniz.
Müşrikler kendilerine gönderilen peygambere inanmak gibi bir vazifeyi bırakarak, peygamber olarak neden bir meleğin gönderilmediğini sordular. Kur’ân bu konuda der ki.
“De ki: Rabbimi tenzih ederim. Ben, sadece beşer bir elçiyim. Zaten, kendilerine hidayet rehberi geldiğinde, insanların (buna) inanmalarını sırf, “Allah, peygamber olarak bir beşeri mi gönderdi?” demeleri engellemiştir. Şunu söyle: Eğer yeryüzünde yerleşmiş gezip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten, peygamber olarak bir melek gönderirdik.”1
Esas olan Hakka davettir, Hakkı eksiksiz tebliğdir, Hakkı tebliğ esnasında karşılaşılan güçlüklere ve zorluklara katlanmak ve yılmamaktır.
Bu yapılmış mıdır? Âmennâ! Bu görevin yapılmasında bir eksiklik var mıdır? Yoktur. Bir boşluk yaşanmış mıdır? Yaşanmamıştır.
Tarih ortadadır. Kimse aksini iddiâ edemez.
Demek, Cenab-ı Allah doğru tercih yapmıştır.
İşkence Olmaz mıydı?
Nitekim, her gün türlü türlü çileler, zorluklar, hîleler, hakâretler, alaylar, ihanetler ve ahlâksızlıklarla yüz yüze ve karşı karşıya bulunan peygamberlik gibi zor ve çetin bir görevi; ilkel, görgüsüz, saygısız, medeniyetsiz, kaba, ahlâksız, arsız, soysuz, yüzsüz insanların kol gezdiği irşad edilmemiş, terbiye görmemiş ve –tabiri câizse- yontulmamış bir toplumda Allah’tan vahiy alan iffetli, ahlâklı, namuslu, edepli, nazik ve nahif bir kadının yürütmesini istemek, kadın için, duygusal ve ince fıtratına uymayan apayrı bir işkence olmaz mıydı?
Oysa Allah kimseye gücünün yetmediğini teklif etmemiştir.
Diğer yandan, peygamberler gibi vahye mazhar olan muhterem ve mübarek kadınlar elbette vardır. Kur’ân Hazret-i Mûsa’nın (as) annesine2 ve Hazret-i İsa’nın (as) annesine3 vahyedildiğini haber verir; Firavun’un karısının Hazret-i Mûsa’ya inanan saliha bir kadın olduğunu bildirir.4
Esas Olan Nedir?
Öte yandan; kadından peygamber gelmemiş olması, kadının fazilette, ahlâkta, iffette, takvada, iyilikte ve salih amelde erkekten geri kaldığı manasına asla gelmemiştir ve böyle anlaşılmamalıdır. Peygamberlerin erkek cinsinden gelmiş olması ne erkek cinsi adına böbürlenecek bir hadisedir; ne de kadın cinsi adına aşağılanacak bir olaydır!
Erkek de, kadın da her zaman Allah’ın huzurunda çalıştıkları kadar ve himmetleri miktarınca değerli olmuşlar, inandıkları ve Allah korkusunu yaşadıkları kadar üstün olmuşlardır. “Allah katında en üstününüz, O’ndan en çok korkanınızdır.”5 ayeti hükmünce, en üstün olmanın ölçüsü kendi cinsinden peygamber gelmiş olmak değil; Allah korkusunu bizzat ve bilfiil yaşamaktır.
Kadınlar adına kıvanç duyulacak ve Allah’tan umulacak bir hayır ve yüksek mertebe olarak; Bediüzzaman Hazretlerinin bildirdiği gibi, Allah korkusunu yaşayan, iffetli ve günahlardan kendisini koruyan kadınların Cennette Cennet kadınlarından ve hûrîlerden daha güzel ve daha ziynetli olacakları, daha üstün dereceler kazanacakları ve bu üstünlükle ebedî saadete mazhar olacakları6 haberidir.
Bu müjde, inanan kadınların Allah katındaki üstünlük mertebesini göstermesi bakımından, yeterli bekâ haberi olsa gerektir.
Dipnotlar:
1- İsrâ Suresi: 93, 94, 95
2 -Tâhâ Suresi: 36, 37, 38, 39; Kasas Suresi: 7
3- Âl-i İmrân Suresi: 42, 43, 44;
4 -Tahrim Suresi: 11
5- Hucurât Suresi: 13
6- Sözler, s. 591.