Ben nereden bilecektim; makam ve koltuk hırsı ile dünyaya ‘merhaba’ diyeceğim topraklarda dünyanın dört bir yanından gelen kirli ellerin savaş oyunlarının olduğunu.
Ben nereden bilecektim; daha gözlerimi açar açmaz atalarımın asırlardır beşiği olan topraklardan sürgün edileceğimi. Ben nereden bilecektim; denizlerin dalgasına kapılıp gark olacağımı.
Ben nereden bilecektim; mimsiz medenilerin bana bir veba taun gibi bakıp sınır dışı edeceklerini.
Ben nereden bilecektim; aç susuz bir lokma ekmeğe hasret kalıp hayat sürdüreceğimi.
Ben nereden bilecektim; Müslüman’ın Müslüman’ı gayesizce, amansızca, imansızca gözünü kırpmadan katledeceğini. Ben nereden bilecektim; Müslüman’ın Müslüman’ı sırf birilerine koltuklanmak için evsiz barksız bırakacağını. Ben nereden bilecektim; Müslüman’ın Müslüman’ı kolsuz, bacaksız en önemlisi de vatansız bırakacağını. Ben nereden bilecektim; Müslüman’ın Müslüman’ı anasından-babasından yerinden yurdundan ayıracağını.
Ben nereden bilecektim; elime oyuncaklar, boya kalemleri yerine pimi çekilmiş bomba vereceklerini.
Ben nereden bilecektim; adımı bile henüz söyleyemezken ben mülteci çocuğuyum, muhacirim, diyeceğimi. Ben nereden bilecektim; aklı başında olanların bir hiç uğruna bizi vatanımızdan tart edeceklerini ben nerden bilecektim. Ben nereden bilecektim; annemin çaresiz dermansız kışın ayazında yazın kavurucu Ağustos sıcağında beni kurtarmak için kendisini feda edeceğini, ben mülteci çocuktum, nereden bilecektim. Ben nereden bilecektim; memleketim uzak diyarlarda köklerimden özümden koparılıp bir kenara kullanılmış kirli bir mendil gibi kaderime terk edileceğimi.
Ben nereden bilecektim; hiç bilmediğim bir lisanı öğrenip canımı dişimi takarak caddelerde, trafikte mendil satıp Müslümanlara minik ellerimi açarak üç beş kuruş dileneceğimi.
Ben nereden bilecektim; şu fırında yeni çıkardıkları taze ekmek kokusunun çocukluğumu delik deşik edeceğini.
Ben nereden bilecektim; mülteci Müslüman bir çocuk olarak okulumun elimden kayıp gideceğini.
Ben nereden bilecektim; bayrağımı verin bana ben hürriyet şarkıları söylemek istiyorum diyeceğimi.
Ben nereden bilecektim; ey zalimler çekin elinizi kitabımızdan mektebimizden diyemeyeceğimi.
Ben nereden bilecektim; daha yaşanmamış yaşlanmamış hayallerimin uçup gideceğini bin bir çocuk olarak nereden bilecektim. Ben nereden bilecektim; misafireten kaldığım güzel insanların vatanlarının değerini bilmediklerini ben bir çocuk olarak yaşamasaydım nereden bilecektim. Ben nereden bilecektim; ömrümün kalan süresinin vatansız, milletsiz, iki arada bir derede kalacağını. Ben mülteci bir çocuktum vatansızdım, bayraksızdım siz nereden bileceksiniz tek yürek olamamanın dayanılmaz acısını. Siz mülteci olmadınız ki bilesiniz.
Ben Tuzhurmatu oldum, Arakan oldum, Suriye oldum, bölündüm öldüm. Sürüldüm sürgün yedim mülteci oldum ben masum bir çocuktum, yersiz yurtsuz oldum. Ben; Türktüm, Kürddüm, Arap’dım ama siz benim bir insan yavrusu Müslüman çocuk olduğumu unuttunuz ve bana mülteci dediniz. Biz karanlık denizlerin soğuk sularında dalgalarla boğuşurken, siz kulak tıkayıp çığlığımızı duymadınız, sahile vuran cesedimi umursamadınız.
Biz dünyaya savruluyoruz, ama sizin gideceğiniz bir yerinizde olmayacak onun için tek vücut olun kardeş olun sarın, sarılın birbirinize. Vatanınızın, bayrağınızın, ezanınızın değerini, hürriyetinizin, istiklalinizin kıymetini bilin ve kardeşlerinizin arasını düzeltin.
Biz ateşlendik, yandık yakıldık siz bari ateşe kardeşlik suları dökün!