Ülkemizi kırk yıldır kasıp kavuran terör fitnesi bu defa Fransa’daki anaları ağlatmaya başladı.
Terör ve anarşi fitnesi kendisini besleyen unsurlara da ara sıra dişini gösterip diş kirasını alıyor. Teröre destek verenler namlular kendilerine dönünce işin ciddiyetini anlıyorlar. Zalime yardım eden onun eliyle tokat yiyor zalimlere meyletmeyin ateşi size de er ya da geç dokunacaktır. Adı ve gayesi ne olursa olsun tüm insanlık terör belasının hedef tahtası haline getirilmiş durumda. ABD terör unsurlarından nasibini aldığı gibi, dün Osmanlı topraklarındaki ekradın kaderini dizayn etmeye kalkan ve bu uğurda ülkesinde konferanslar tertip eden ve ev sahipliği, hamilik yapan Fransa da bugün kan gölüne dönmüş durumda. Anadolu’yu her gün bayrağa sarılı tabutlar coğrafyası haline getiren bölücü yıkıcı unsurlardan bir cüz, kâh diyar-ı İslam’da, kâh mimsiz medeniyetin kol gezdiği Batılı devletlerde cidalleşmeye, kan dökmeye, fitne ve bozgunculuk ateşini harlamaya devam ediyor. Hakaik-i Kur’ân’îyeden ders alanlar ‘bana ne Avrupa’da meydana gelen terör fitnesinden’ deme cehaletine düşemez düşmemelidir, zira zulüm kimden kime gelirse gelsin iman sahibi bir ehl-i hamiyet buna kayıtsız kalamaz. Çıkarılan fitne ateşinin zahiren İslam adına yapıldığını nazara alacak olursak, zarar sadece terörzedelere değil tüm Müslümanlara dokunacaktır. İslamdaki cihad anlayışı zahirperestlerce ne hazindir ki yanlış yorumlanmaktadır. İslam dininin temelinde adâlet, sevgi, merhamet, barış ve huzur ve bağışlama vardır. Vatanımızı anarşilikten kurtaracak beş esas tespit eder Bediüzzaman hazretleri; 1.Merhamet, 2.Hürmet, 3.Emniyet, 4.Haram ve helali bilip haramdan çekilmek, 5. Serseriliği bırakıp itaat etmek.(Kastamonu L, s. 186)
Şimdi de Kur’ân’ı dinleyelim; “Ve onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın, o fitne katilden eşeddir” (BakaraSuresi, 191)… “fitne katilden daha büyüktür” (Bakara Suresi, 217) “İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ...” (Ankebut Suresi, 46) “Her kim de bir mü’mini müteammiden öldürürse artık onun cezası cehennemde hulûddur, Allah ona gadab etmiş. Lânet etmiş azîm bir azab hazırlamıştır.” (Nisa Suresi, 93.)
Bediüzzaman Hazretleri altı çeşit hastalığı ve çarelerini şöyle gösteriyor: “Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki; Ecnebîler, Avrupalılar terakkide istikbâle uçmalarıyla beraber; bizi maddî cihette kurun-u vustâda durduran ve tevkif eden, altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır: 1. Ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi. 2. Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi. 3. Adâvete muhabbet. 4. Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek. 5. Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat. 6. Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.” (Hutbe-i Şamiye, s.26-27)
Evet, bu hastalıkların neticesinde ise ne gariptir ki İslam toprakları istibdadın her türü ile baskı altında tutulmakta ve anarşi ve terör, oluk oluk kanların akıtıldığı savaşlarla mücadele etmektedir. Teröre bir şekilde omuz veren global dünyanın aktörleri de kendi elleriyle büyütüp besledikleri fitneden, zalimlerin zulmünden nasibini almaya devam ediyorlar. Beşerin hayatını zir-ü zeber ediyorlar. Terör kimden kime gelirse gelsin topyekün karşısında durmalıyız. Zulmün her türlüsüne dur demek Müslümanlığın şiarıdır. Biz doğru islamiyetin gereği cihad-ı manevinin tahakkukuna zemin hazırlayacağız.
Müspet hareketten bihaber olanlar ve doğru islamiyetten nasibini alamayan unsurlar sadece Türk dünyasını, İslam coğrafyasını ateşe vermekle kalmayıp, küresel ölçekli terör estirerek kendilerini besleyenlerden diş kirasını almaya devam ediyorlar. Türkiye’ye karşı körleri sağırları oynayanlar fitne kendilerine ulaşınca timsah gözyaşı döküyorlar. Bizler müsbet hareket ederek asayişin teminine yardımcı olacağız her türlü sıkıntıya sabırla mukabele edeceğiz. Cihad-ı maneviye ile mükellefiz.