Bir televizyon sunucusu gece bültenini sunarken ‘şükür bu gece sizlere şehid haberi vermiyoruz, böyle gün ve geceleri özlemişim’ diyerek haberleri sunmaya başlıyordu.
Aslında topyekûn böyle acısız, korkusuz, afatsız gün ve gecelere ne çok ihtiyacımız var. Baharın ilk açan çiçekleri gibi Cennet-âsâ barış ve huzur günlerinin gelmesini özlemle ve hasretle bekliyoruz. Allah yolunda uyanık sabahlayan gözlerden, hergün bir kaçı, cennet bahçelerinde açılmak üzere kapanıyor. İnanıyoruz ve biliyoruz ki bu gencecik fidanlarımız tıpkı kurbanlıkların ölüm acısını hissetmedikleri gibi onlar da son nefeslerinde öldürülme acısını hissetmiyorlar ve gülerek cennet kapısına doğru uçuyorlar. “Şehid öldürülme acısını ancak birinizin çimdikleme acısını hissetmesi gibi hisseder.’1
“Allah Teâlâ, Cennet’e karşılık mü’minlerin canlarını ve mallarını satın almamış mıydı? “Allah, Cennet karşılığında mü’minlerden mallarını ve canlarını satın almıştır. Allah yolunda savaşırlar, öldürür ve öldürülürler. Bu, Allah’ın Tevrat, İncil ve Kur’ân’da onlara vadettiği bir haktır... Sözünde durmak için Allah’tan daha iyi kim olabilir? İşte ey mü’minler! Yaptığınız bu alış veriş ile müjdelenin, sevinin. Çünkü en büyük kazanç budur.”2 (Tevbe Sûresi, 111)
Fadâle İbnu Ubeyd (radıyalahu anh) anlatıyor: “Her ölenin ameline son verilir, ancak Allah yolunda ölen murâbıt müstesna. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar arttırılır. Ayrıca o, kabir azabına da uğratılmaz.”3 Evet, bir tarafta nefsi ve şeytanî çıkarlar uğruna telef olmak ve Cehennem çukurlarının en dibine yuvarlanmak ve Kabillere, Ebu Cehillere, Ebu Leheplere komşu olmak, bir tarafta da Allah yolunda, vatan savunmasında şehadet şerbetini içerek canıyla kanıyla ruhunu sahibine Cennet karşılığında teslim etmek, satmak var ve de başta Allah Rasülüne (asm), al ve ashabına, bütün sevdiklerine komşu olmak var, şefaatte bulunma imkânı var. Zaten o ruhta bizim kendi malımızda değil ya. Bize emaneten verilmiş karşılığında Malik’ül Mülke Cennet kapısından girmek ve kapı kapanıncaya kadar sevdiklerine, akaribine şahadet etme yetkisi de şühedaya verilmiştir.
Kolay değildir gecenin bir yarısında telefonunuz çalar ve karşınızdaki ses size evlâdınızın şehadet haberini verecektir. Buna yürek mi dayanır? Dayanmak zorunda zira bu ahirete müteallik bir müjdedir. Emanet sahib-i hakikisine teslim edilmiş, Fânî mal bekà bulmuş. Çünkü bundan sonra yaşayabileceği muhtemel elli-altmış yıllık bir ömür Kayyûm-u Bâkî olan Zât-ı Zülcelâle verilmiş ve O’nun yolunda sarf edilmiş şu ömr-ü zâil, bâkîye inkılâb ederek Bâkî meyveler verecektir.4
Sabredin ey şehid anası, babası, hanımı ve çocuğu! Babanız boş yere ruhunu teslim etmedi, belki o kırk elli yıllık bir ömrünü yitirdi, ama başta kendisinin olmak üzere sizlerin istikbalinizi kurtardı sizlere müjdeler olsun, dinsin artık göz yaşınız. Biricik evlâdınız, eşiniz, babanız sizleri Cennet kapısında şefaat etmek amacıyla bekliyor. Ebû Hüreyre (ra) rivayet ediyor: Şehid hemen kanının ilk fışkıran damlasıyla birlikte affedilir. Akrabalarından yetmiş kişi hakkında da şefaati kabul edilir. Kişi Allah yolunda düşmana karşı savaşırken ölürse, kendisine kıyamete kadar yaptığı işten dolayı mükâfatı yazılmaya devam edilir. Sabah akşam rızkı kendisine getirilir. Yetmiş huriyle evlendirilir. Ve kendisine şöyle denilir: “Dur! Hesap bitinceye kadar şefaata devam et!”5
Şu Cennet vatanın savunmasında canını ve kanını kurban vererek Allah’a (cc) tam bir abd ve asker oldu asker evlâdınız. “Allah’a abd ve asker olmak, öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez. Vazife ise, yalnız bir asker gibi, Allah namına işlemeli, başlamalı. Ve Allah hesabıyla vermeli, almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse istiğfar etmeli ‘Ya Rab, kusurumuzu affet. Bizi kendine kul kabul et. Emaneti kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl, Amin!’ demeli ve ona yalvarmalı.”6 Ve o artık emanetinde emin kılınmıştır. Sizlere ne mutlu böyle bir netice ile mükâfatlandırıldınız.
Dipnotlar:
1- Darimi 2413, Nesei, cihad 35, Tirmizi.
2- Tevbe Sûresi, 111.
3- Tirmizî, Fedâilu’l-Cihad.
4- Sözler, s. 32.
5- Taberâni’nin Evsafından.
6- Sözler, s. 33.