İslâm davasını güttüklerini zannedenlere diyorum. Suriye sokaklarında veya Beyrut varoşlarında cehaletle tarafgirliğe boğulmuşlara değil sözümüz.
Yeryüzündeki bütün Müslümanların dertlerini dert edindiklerini iddia ile, siyaset mezatında mukaddesatı pazarlayanlar arasında, şu mevsimde Hizbullah’a düşmanlık edenlere yazıklar olsun.
Destekledikleri partiyle ve lideriyle, bütün Müslümanları temsil iddiasındaki partizanların arasında; Hasan Nasrallah, Ali Karaki, Nebil Kavuk, Fuad Şükür, Muhammed İbrahim, Muhammed Hüseyin Sürur, Talip Sami Abdullah, Nimet Nasır ve Hizbullah’ın diğer temsilcilerinin İsrail tarafından öldürülmelerine sevinenlere yazıklar olsun, demeyelim de ne diyelim?
Havuz medyasındaki bazı haberlere önce inanmak istemedim. Sonra iktidar gazetesindeki bazı yazarların da bu ölümlere alkış tuttuklarına şahit olunca, bilmecburiye yazıyoruz.
Risale-i Nur talebelerinin Filistin, İsrail veya Ortadoğu meselelerine Siyasal İslamcılar adesesinden bakmadıklarını biliyorsunuz. Daima barıştan yana konuşuyoruz ve Filistin meselesinin ancak müsbet Avrupa ve Amerika’nın yardımıyla hâlledilebileceğini söylüyoruz. Lügatlarında, “Hristiyanlar-semavî din düşmanları” ayrımı olmayanların “müsbet Avrupa”yı, yani Bediüzzaman’ın tabiriyle Birinci Avrupa’yı anlamaları mümkün görünmüyor. Avrupa’daki ve Amerika’daki hakperest milyonların; Filistin başta olmak üzere Bağdat’taki ve diğer yerlerdeki katliamlara karşı yürüdüklerini görmezden gelen klasik Batı düşmanlarının HAMAS’ı kurmalarına da zamanında itiraz etmiştik. Filistin halkının, Müslümanıyla/Hristiyanıyla birlik içinde hareket etmelerini istemiştik. İsrail’in içinde olacağı bütün oluşumların er veya geç Filistin’e zarar vereceklerini o kadar anlattık ki… Ve İsrail’deki Neocon müttefiki Netanyahu ekibinin, yarım kalmış BOP için bölgede savaş çıkaracağını söyledik.
7 Ekim’deki olayın anlaşılamadığını, bunun bir tuzak olduğunu ve İsrail eliyle BOP’u devam ettirmek isteyen Troçki’ci ekibin bir icraatı olduğunu, geçen zamanlar içinde yazdık. Arkasına Pentagon’un ve AB ordularının maddî/manevî desteğini almış İsrailli neoconlarla savaşmanın intihar olduğunu da… Ve elli bin şehide rağmen Türkiye’mizin cumhurbaşkanı KASSAM TUGAYLARINDAN bahsediyor. Ağlayalım mı, gülelim mi? Sonra; imalatları ve montajları farklı ülkelerde yapılmış elektronik aletlerin bombaya dönüşmesini yaşadık. Bizim çok akıllı İsrail düşmanları, bu küresel tedhişi de “MOSSAD”a yıkmaya çalıştılar. Macaristan’da, Tayvan’da veya Kore’de İsrail’in bomba imalathaneleri varmış gibi gösterdiler. “Küresel tedhişçi Marksizm”in dünyayı bu şekilde korkuttuğunu hiç hesaba katmadılar. Ve tıpkı COVID-19’da olduğu gibi, Lübnan’dan ve Beyrut’tan başlayarak bir deneme yaptıklarını hiç konuşmadılar. Bu dehşetli ve geniş cepheyi “MOSSAD ile sınırlamaları”nı mutlaka BOP’çular tembihlemişti, bizim Siyasal İslamcı yazarlara…
Dünya halklarının, tıpkı Moğol istilası sırasında olduğu gibi iki bloka ayrıldığını görmek istemeyenler; Moğol’un yararına olarak Şiîliği, Sünnîliği, Haricîliği, Vehhabîliği, İhvancılığı ve lâikçiliği tekrar sahneye çıkarmaya çalışıyorlar. Moğollar olmasın, ihtilâlci ve savaşçı küresel Marksistler olsun; ne fark eder ki… Müslümanlar kendi aralarındaki dahilî problemlerini zaman içinde istişareler, kongreler, karşılıklı ziyaretler ve ilmî mahfillerdeki sohbetlerle hâlledeceklerdir. Hem İran’daki gidişat hem de Arabistan’daki gidişat bunu gösteriyor. Müslümanlara öncelikli olarak lâzım olanın hürriyet, demokrasi ve adalet olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunun gerçekleşmesi de ancak barış içindeki bir Ortadoğu’da oluşur. Küresel insaniyet ve demokrasi düşmanları bunu bildiklerinden, Arap Baharı’nda yarım kalan işlerini tamamlama gayretine koşuyorlar. Küresel neoliberal-neocon ittifakını bir tarafa bırakarak burada; yalnızca Amerika, İsrail veya Avrupa’yı dillendirenlerin dünya olaylarını ne kadar anladıkları ortada değil mi? Hele bazı beyni sulanmışların, işin içine Haçlılığı, Evanjelistliği, Katolikliği veya Yahudîliği koymaları var ki, “düşman başına” diyesiniz geliyor…
Efendim “Arz-ı Mev’ûd hikâyesi…” Nehirden denize hikâyesi… “Nil-i Mübarek’ten Fırat’a olan hikâyeler…” “İsrail’in Türkiye’ye saldırması…” Yok “İsrail-İran Savaşı…” Biz diyoruz ki; küresel tedhişçi/ihtilâlci Marksizm’in ekseriyeti zaten Yahudî… Bütün dünyayı hegemonyasında toplayıp tahrip ile Deccaliyetin Cengiz kanunlarını insanlığa dayatan çapulcular; Nil ile, Fırat ile, GAP ile veya Kudüs ile hiç yetinirler mi?
Hangi saik ile olursa olsun, Hizbullah Müslümandır. İsrail veya Deccaliyet Hizbullah’a da İran’a da düşmandır. Bu dehşetli düşmanlar Müslümanlara karşı ittifak etmişken, “Çingiz”in karşısında, aralarında ihtilâfa düşme yoluna giden bir kısım Siyasal İslâmcılara “Yazıklar olsun” dememiz gayet yerindedir.