"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ruhumuzun cennetidir Ramazan

Selim GÜNDÜZALP
28 Haziran 2015, Pazar
Dünya sergisinde ve dünya pazarında en güzel seyrimizi ve ticaretimizi Ramazan’da yapıyoruz, bu ayda kavuşuyoruz nimetlerin en genişlerine.

Mutluluğu uzaklarda ararız bazen. Oysa o, burnumuzun üzerinde taşıdığımız gözlük gibidir. 

Ramazan işte böyle bir mevsim. Fark eden için sonsuz bir mutluluğun kapısı, fark edemeyen için ise günlerin birbiri ardı sıra geçişinden ibaret. 

İnsanların hayatını ve kaderini bu kadar derinden etkileyen, Ramazan’dan başka bir mevsim, böyle süreklilik içinde bir mevsim yok. İyilikler getiriyor, güzellikler getiriyor. Unuttuğumuz şeyleri tekrar öğretiyor, hatırlatıyor bize. Güzel yollara, güzel mekânlara götürüyor bizi. Ruhumuzun cennetine… Her şeyiyle güzel. Gecesiyle, gündüzüyle…

Kur’ân’ımıza muhatap oluşumuz da bu ayda ayrı bir özellik kazanıyor. Kimimiz yüzünden okuyor, cüzlerimizi tamamlıyor, hatimler indiriyoruz; kimimiz de günün belli bir vaktinde mukabelelere koşuşturuyoruz. Hazreti Peygamber’in (asm) o kadim sünnetini ihya etmeye çalışıyoruz. Yakînen hissediyor ve görüyoruz ki Kur’ân, bize de iniyor, bize de sesleniyor. Rafların arasında ve eski zaman köşelerinde kalmaktan kurtuluyor mübarek kitabımız. Hayatımıza yön ve istikamet veren altın bir anahtar oluyor.

Ne kapılar açılıyor, ne hazineler saçılıyor, yaşayan bilir. Evcek, ailecek sofralarda beraber oluyor, dostlarımızı ağırlıyoruz. Gönül kapılarımızla beraber evlerimizin kapılarını da ardına kadar açıyoruz. Rahmetle, bereketle geliyor; hayırlar, sevaplar bırakıp gidiyorlar.

Şimdi bu hava dağılacak ve bozulacak diye yüreği pır pır atanlar var. Sahip oldukları bu hazineyi kaybetmekten korkanlar var. Haklılar… İnsanın kalbinden duyduğu ve hissettiği bir sevincin karşılığı vardır mutlaka dünyada. Ramazan’ın ve orucun getirdiği mutluluk işte böyle bir şey. 

Dünyaya bir daha gelmek mümkün olsaydı eğer, böyle bir ayın güzelliğini, hayatına serptiği rahmeti doya doya tatmak isterdi yine herkes, eminim. Hayata Ramazan’la başlamak isterdi herkes, eminim. Tadan bilir, yaşayan bilir.

Kısacık ömrümüzde akıp giden bir su gibi tutamayız güzellikleri, kayar gider elimizden. Ramazan, maddesiyle, mânâsıyla hayatımızın boşa akan tarafını durdurdu adeta, hayra yönlendirdi. Hayatın akışına hayat kattı. Ramazan hayatımızı büyütür, çoğaltır ve saflaştırır. Hayatına bu kadar dikkat ve özen gösterirse insan, Allah’ın istediği gibi bir hayatı yaşamaya azmederse eğer, işte dünya, böylesine güzel bir yer oluyor, meleklerin bile gıpta ettiği bir mekân oluyor. 

Okuduklarımızın üzerimizdeki etkisi, inşaallah bir ömür sürecek. Ömrün sonunda da inşaallah o güzel meyvesini vermesini Rabbimizden niyaz ediyoruz. Dünya sergisinde ve dünya pazarında en güzel seyrimizi ve ticaretimizi Ramazan’da yapıyoruz, bu ayda kavuşuyoruz nimetlerin en genişlerine. 

Şimdi ise bir dileğimiz var Rabbimizden, o geniş rahmetinden: Affını niyaz ediyoruz, bağışlanmayı diliyoruz. 

Hazreti Aişe (ra) validemizin “Kadir Gecesi’ne yetişirsem ne yapayım?” sorusuna Hazreti Peygamber’in (asm) verdiği cevapta tavsiye ettiği duâ gibi: “Allah’ım, Sen affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de affeyle.” 

Bizleri de inşaallah… Cümlemizi de affeyle yâ Rabbi… 

Dünya büyük bir fabrika. Hem de gezen ve dönen bir fabrika. Herkes ahiret için gerekli olan ne varsa buradan topluyor, buradan götürüyor. Bir kalbe Allah sevgisi ve O’nun emirlerini yapma arzusu tohum gibi düştü mü, o kalpte de sevginin, muhabbetin ağacı büyür. O ağacın ibadetle meyveleri yeşerir ve inşaallah, o meyvelerden ebedî hayatta da istifade ederiz. 

Hepimize ayrı güzellikler getiriyor demiştik Ramazan. Evlâtlarımızı, yavrularımızı, onların bu ayda kazandıkları sevinçleri de, nefisleriyle verdikleri mücadelelerden başarıyla çıkmalarını da göz ardı edemeyiz. 

Şunu fark ettim: Ramazan’ı, sıcakla, saatle yaz aylarıyla vs boş sözlerle geçirmek yerine, çevremize olumlu sinyaller vermek durumundayız. Allah çocuklarımız için de orucu kolaylaştırıyorsa eğer, bunda ne konuştuğunu bilen aile bireylerinin dikkatli cümleler kurarak yaptıkları sohbetler, onların ibadet hayatına küçük yaşta tutunmalarına sebep oldu. Zaten Yaratanını sevmek üzere yaratılmış bir kalbe sahip olan bu minik yürekler, büyüklerden daha fazla hazırlar Allah’ın emirlerini dinlemeye. On - on bir yaşlarındaki çocukların bile hiç kaçırmadan oruçlarını tutmaları ne büyük saadet. Bunun yolu onlara Allah emrettiği için oruç tuttuğumuzu anlatmaktan geçiyordu. Nimetler zaten O’nundu. Rabbimizin sevgisini, hoşnutluğunu kazanmak için bu nimetlerde geçici bir müddet el çektiğimizi söylemek, onları da bu uzun soluklu ibadete karşı tahammül edici bir fıtrata büründürüyor. Bu ince metodu bulan ve kullananlara selâm olsun. 

Hayırlar yapılıyor. Hem de kimseye sezdirmeden. Zekâtlar, sadakalar veriliyor, Allah için veriliyor yine bu ayda. Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmak için. Cimrilikten kurtuluyor yürekler, vermeyi öğreniyor, vermenin hazzını yaşıyor, sevinçler çoğalıyor…

Bakın, Hazreti Ali (ra) sadaka için ne diyor:

“Sadaka sahibinin elinden çıktığında ihtiyaç sahibinin eline girmeden beş şey söyler:

1) Ben az idim, sen beni çoğalttın.

2) Ben küçük idim, sen beni büyüttün.

3) Ben sana düşman idim, sen beni kendine dost ettin.

4) Ben fâni idim, sen beni bâki ettin.

5) Evvelce sen beni bekler idin, şimdi ben senin bekçin oldum.”

Kurtuldu insanlar, kurtuldu Müslümanlar. Tek derdi dünya olmaktan kurtuldular. Zaten bir şeylerin yanlış gittiğini görüyorlar, ama mani olamıyorlardı. Biliyorlardı tek derdi dünya olanın dünya kadar derdinin olduğunu. Ama bu gidişatı değiştirmeye kimsenin gücü yetmiyordu. Bu çağın insanı bin bir illetler içinde kıvranıyordu. Şükür ki yetişti Ramazan, şükür ki ufkumuzda yeni bir gün doğdu. 

Sayısız nimetleriyle bizi besleyip büyüttüğü için Rabbimize hamd olsun. Düşene el atana, yağmurlu bir günde yürürken şemsiye açana bile teşekkür ediyor insan. Rahmetini üzerimize böylesine bolca serpen Rabbimize nasıl şükretmeyelim ki?

“Hem şükrün envâı var. O nevilerin en câmii ve fihriste-i umumiyesi, namazdır.” (Mektubat: 350) diyor Bediüzzaman. Biz de bu ayda namazlarımızı tekrar gözden geçiriyoruz. Kıyamlara, rükûlara, secdelere bir elif miktarı da olsa karar geldi, daha bir temkin geldi. Her namaza, son namaz şuuruyla renk geldi, ahenk geldi.

Şimdi böyle bir hazinenin elden gitmek üzere olduğunu görmek de hassas kalpleri, yürekleri üzüyor. Böyle bir sevgiliden ayrılmanın hüznü kaplıyor içlerini. Bir dahaki Ramazana kim öle, kim sağ kala… 

Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasulallah…

Okunma Sayısı: 2852
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı